Gündem

Ertuğrul Özkök: 28 Şubat döneminde dolduruşa geldik, pişmanım

Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, Ertuğrul Özkök, Fatih Çekirge ve Abdurrahman Dilipak’ı dinledi

04 Ekim 2012 11:25

HÜLYA KARABAĞLI - Ankara

 

28 Şubat sürecinde Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan Ertuğrul Özkök, andıç haberinin kendisi için bir utanç olduğunu söyledi.

Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, 28 Şubat süreciyle ilgili, dönemin Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, gazeteciler Fatih Çekirge ve Abdurrahman Dilipak’ı dinledi.

Özkök, "O dönem dolduruşa geldik, pişmanım" dedi.

\

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nda Ertuğrul Özkök, “28 Şubat sürecinde hiçbir askerden öyle ya da böyle manşet talimatı almadım” dedi.  Özkök,  “ Olağanüstü dönemdi” değerlendirmesi yapınca komisyon üyelerinin ‘hangi anlamda” sorusuyla karşılaştı. “Haber açısından olağanüstü dönemdi” yanıtı veren Özkök, “Olağan olmayan birçok şeyin olduğunu bugün inkâr edecek değiliz” değerlendirmesini yaptı.

28 Şubat sürecinde Genelkurmay karargahına gazetecilere verilen brifing için gittiğini ve bunu dışında bir ziyaretinin olmadığını söyleyen Özkök, Fethullah Gülen’in okullarıyla ilgili Çevik Bir'le bir telefon görülmesi yaptığını anlattı. Özkök, Fethullah Gülen'e yakınlığı ile bilinen Alaattin Kaya'nın daha sonra Çevik Bir'le bir telefon görüşmesi yaptıklarını söyledi. 

 

Fatih Çekirge: Fitneni içinde olmadım

 

TBMM 28 Şubat Alt Komisyonu 28 Şubat'ta basının üstlendiği rolüne ilişkin dönemin yönetici ve gazetecilerini dinledi. Özkök'ten önce, Fatih Çekirge'yi dinledi. Çekirge, "28 Şubat'ta aslında her şey herkesin gözü önünde olmuştur. Ben fitnenin içinde yer almadım. 28 Şubat bir krizdi biz o krizi haberci olarak takip ettik" dedi.

\

Komisyonun, "Haberlerin aktarılmasında asker neden sizi tercih etti, bu bir tesadüf mü?" sorusuna ise Fatih Çekirge, "Genelkurmay ile bir paslaşma içinde olmadığı, tamamen habercilik adına bu başlıkları attığını" cevabını verdi. Fatih Çekirge, demokrasi dışı hiç bir ilişkim olmadı" dedi. Çekirge’nin değerlendirmeleri şöyle:

 

'Dedikodu mağduruyum'

 

"30 yıldır gazetecilik yapan birisi olarak konuşuyorum. 28 Şubat konusunda o kadar çok şey yazıldı, çizildi ki kendimi bir dedikodu mağduru olarak görüyorum. Bizim meslekte hata yapabiliriz, gaza gelebiliriz. Bu sıkça olur. Bizim meslekte yakın ilişkiler haber almak, atlatmak adına önemlidir. Benim Özal'la Çiller'le Mesut Yılmaz'la ve Erbakan'la hepsiyle yakın ilişkilerim olmuştur. Ankara temsilcisi olarak bir gazetede haber atlamamak ve her şeyi aktarmak durumundasınız. Ankara temsilcisi devletin bütün kurumlarıyla görüşür. Yalnızca 28 Şubat değil, ondan önceki dönemlerde de olayların hep içinde oldum. Bizim işimiz tarihe tanıklık etmektir. Vicdanı, ahlaki değerlerle hesaplaşmış bir gazeteci olarak konuşuyorum. Gazeteci milleti kullanıma da açıktır. Önemli olan öğrendiğinizi çek edebiliyor musunuz? Bir de konjonktürel durumlar var. 27 Nisan bildirisi, Genelkurmay açıklamaları oluyordu, neyle yapıyorlar bunu eskiden biz alıyorduk artık internet üzerinden yapılıyor."

 

Dilipak: Balyoz davasında beni ortadan kaldıracaklardı

 

Darbe dönemlerinin sıcak tanıklarından biri olduğunu söyleyen Dilipak, 12 Mart’ı korkuyla yaşadığını söyledi. "12 Eylül'ü de yaşadım. Darbe döneminde hapse girmeyim diye bir emekli albay beni askere gönderdi. Yoksa kaçmam gerekiyordu. Ben 12 Eylül'de aranırken katakulli ile bir hastalık uydurduk GATA'da yatıyordum. Konya mitinginde vardım. Konya mitingi tamamen tertipti" dedi.

28 Şubat'ın hukuki mantığını, hukuk devletinde çift başlı yargının olamayacağını örnekler vererek anlatan Dilipak’ın komisyondaki değerlendirmelerinden bazıları şöyle:

\

 

'12 Mart’ı korkuyla yaşadım'

 

"12 Mart'ı korkuyla yaşadım. Ben İslami tercihleriyle öne çıkan bir partiden geliyorum. 1978-80 arası Necmettin Erbakan'ın danışmanıydım. Erbakan'ın hanımından sonra en çok konuştuğu kişi bendim. Hasan Aksay'ın yeğeni olduğum için ayrıca güveniyordu, özel odasının anahtarı bile bendeydi.

 

Kara Kuvvetleri Komutanı, 'darbeyi kim haber verdi' dedi

 

28 Şubat çok önemli anlamlar taşıyor. Kudüs toplantısını ben düzenledim. Ama adım yok. Çünkü hastaydım (küçük dilimden ameliyat oldum) gidemedim. Kara Kuvvetleri Komutanı beni aradı, 'Darbeyi kim haber verdi de sen gelmedin' dedi. Sesim çıkmıyordu 'Tamamen tesadüfen gidemedim' dedim. 28 Şubat toplantılarını örgütleyen bendim. 42 yıldır kesintisiz sanığım. 28 Şubat'tan sonra nasıl olsa götürecekler diye bekledim.

 

'Balyoz davasında beni ortadan kaldıracaklardı'

 

Balyoz davasında Ali Bulaç ve beni ortadan kaldıracaklardı. Beni içeri alsınlar da adresim belli olsun istiyordum. Sonra Genelkurmay'a gittim. Komutanla konuştum. 'Neyine güveniyorsun, arkanda bir örgüt yok' dedi.  Ben de 'Allah'a güveniyorum' dedim. Akşam eve gittim, endişelendim 'Bunlar bizi içeri almayacak dışarıda bırakıp infaz edecekler' diye. Yani kendimi tutuklatmayı başaramadım.

 

'Kıvrıkoğlu’na mektup yazdım'

 

28 Şubat’ta Kıvrıkoğlu göreve geldi. Kendisine bir mektup yazdım. Yeşil sermaye ile irtica arasındaki bağlantıyı ben sağlıyordum. Mektuba karşın Genelkurmay'dan bir cevap, davet gelmedi. Amacım kendimi tutuklatmaktı. Cevap geldi randevu talebim kabul görmemişti.

Bir hafta sonra aradılar bir subay beni görmek istemiş. ‘Yaşasın Şeriat’ kitabımı hediye olarak vermek üzere alıp gittim. Kapıya gelince Atatürk rozeti takmak istediler yakama, 'Ben Kemalist değilim' diye reddettim. O sırada benim ne yaptığımı kayda alıyorlarmış.

Sonra Genelkurmay bana 2 monitör verdi (iki kişi benim yaptığım yazdığım her şeyi yakından takip ediyordu). Bir tür güç gösterisiydi yani bize karşı bir şey yapamazsın mesajı. Bu arada Genelkurmay,  Milli Güvenlik Akademisi sertifikalı gazetecisi varmış, 'Komutana kim' diye sordum 'İsmet Berkan' dedi.

Balyoz Planı'nı ilk deşifre eden dergi 2000 yılında kapanan Cuma dergisiydi. Burada paşalar söz dinlemezse diye bir yazı yazmıştım. Hurşit Tolon, Ateş Paşa çok kızdı. Dava açıldı. Çocuklarım hep hakarete maruz kaldı, eşim ve çocuklarım psikolojik baskı altında kaldı.

Arkamda ne bir örgüt var ne bir ülke. Benim kendi örgütüm yok ama harekete geçireceğim birçok örgüt var. Ben her kesimle çok kolay diyalog kurarım görüşürüm. ABD'den Graham Fuller benimle görüştü. Çünkü ABD solla, askerle ilişkisini kesmişti.

 

'Asker üniformasıyla Kürtler arasında dolaştım'

 

Asker üniformasıyla Güneydoğuda Kürtler arasında gezdim (asker elbisesi giyip) Erol Özkasnak ile. Özkasnak'a çatışmayı bitirmek istiyorsanız sanat dilini kullanın dedim.

 

'Susurluk ekibi suikast yapacaktı'

 

Devletin içinde siyasete müdahale eden bir grup vardı. Bu gruba karşı bir operasyon hazırlığı yapılmıştı. Abdullah Gül devlet bakanıydı. Erbakan bu operasyonda siyasi süreci yönetecekti. Abdullah Çatlı da bu operasyonun bir parçasıydı. Yani bu yapıyı Erbakan'a çözdüreceklerdi. Erbakan işi riskli gördüğü için üzerine gidemedi. Bu hareketin kendisine karşı olduğunu gören kanat da Çatlı'yı tasfiye etti."