Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bu ay içinde Musul'a gerçekleşmesi planlanan operasyon üzerinden Irak'la gerilen ilişkilerle ilgili ağır ifadeler kullandı. "Nasıl Cerablus’ta katıldıysak, Rayi’de katıldıysak, Musul’da yapılacak operasyonlara da katılacağız" diyen Erdoğan, "İşgalci Türk askeri Başika'dan çekilsin" çağrısı yapan Irak Başbakanı Haydar el İbadi'ye seslenerek, "Sen benim kalitemde, kıratımda, seviyemde değilsin, haddini bil. Musul'da biz bildiğimizi okuyacağız" ifadesini kullandı.
Erdoğan, darbe girişimine ilişkin olarak, "FETÖ hem itikadi sapkınlığıyla, hem de eğitim ve ticaret yöntemleriyle Müslümanlar ve tüm dünya için DEAŞ kadar önemli bir tehdittir" dedi.
"Hem terör örgütlerinin hem de Batı’da yükselen Müslüman karşıtı görüşlerinin İslam’ı yer altına itme çabası taşıdığını düşünüyorum" diyen Erdoğan, "Tüm dünyaya nizam vermeye çalışan Batı ülkelerinin Müslümanlara tecridi ancak bu şekilde mümkün olacaktır. Dünyanın her yerinde farklı inanç grupları tarafından yapılan terör eylemleri yapılabiliyor. Sadece yapan Müslümansa bunun adı İslami terör olarak niteleniyor" görüşünü dile getirdi.
Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen "Avrasya'da İslam; Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi" temalı 9. Avrasya İslam Şurası'nın açılışında konuştu.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"15 Temmuz'u farklı kılan husus darbe girişiminde kendilerini dini bir cemaat olarak görüyor olmalarıdır. Kan akıtacak kadar gözlerini karartan meseleri göz önünde bulundurmalıyız. DEAŞ, El-Kaide gibi örgütleri de unutmamalıyız. FETÖ, hem itikadı hem de eğitim ve ticaret odaklarıyla DEAŞ kadar önemli tehdittir.
"FETÖ, Müslümanlar ve
tüm dünya için DAEŞ kadar tehlikeli""
Kendi milletine ve ülkesine silah doğrultacak sebepleri çok iyi tahlil etmeliyiz. Bu tehdit sadece Türkiye’ye mahsus bir tehdit değildir. İslam coğrafyasını kana ve ateşe bulayan El Kaide gibi, DEAŞ gibi örgütlerin de çok ulvi gayelere hizmet ettiğini düşünen kişilerden oluştuğunu unutmamalıyız. FETÖ hem itikadi sapkınlığıyla, hem de eğitim ve ticaret yöntemleriyle tüm dünya için DEAŞ kadar önemli bir tehdittir.
Ülkemizin önde gelen alimlerini, din adamlarını ve eğitimcilerini bir araya getiren Olağanüstü Din Şurası’nda önemli tespitler yapıldı. FETÖ’nün cemaat ya da dini grup olmadığında görüş birliğine varılmıştır. Bu örgüt dini istismar eden, şaibeli kaynakları olan, ümmeti parçalamak için çalışan bir fitne hareketidir. Avrasya coğrafyası FETÖ’nün ülkemiz dışındaki ilk açılım alanıdır. Doğu Avrupa ve Orta Asya’da uzun fetret dönemi ardından elde edilen özgürlük ortamı alabildiğince istismar edilmiştir.
Özellikle Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da yaşanan terör eylemlerinde ölenlere bakıyorsunuz Müslüman, öldürülen Müslüman. Öldüren Allahu Ekber diyerek öldürüyor, ölen Allahu Ekber diyerek son nefesini veriyor.
Mezhepçilik fitnesi İslam dünyasına müdahalelere kapı açan önemli bir gerekçeyi oluşturuyor. Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de, Lübnan’da, Türkiye’de aynı oyun oynandı, oynanıyor. Burada bir kez daha tekrarlıyorum. Benim yanlış anlamalar, vesaire olabilir ama söyleyeceğim. Benim Sünnilik, Şiilik diye bir dinim yoktur. Benim dinim İslam’dır. İslam’ın tüm sahih yorumları benim için hürmete layıktır. Benim de tabi olduğum bir yorum var ama asla bu yorumu dinimin, yani İslam’ın üzerine çıkarmadım. Çıkaramam. Maalesef yanlış ve tehlikeli bir şekilde bunu yapan gruplar ve ülkeler olduğunu biliyoruz, görüyoruz. İslam dünyasının içine saçılan fitne tohumları Müslüman kanının dökülmesi olarak karşımıza çıkıyor. El Kaide, DEAŞ, Boko Haram gibi örgütler kendilerine alan açıyor. Taraftar topluyor.
"Sadece yapan Müslümansa
bunun adı İslami terör olarak niteleniyor"
İslam dünyası kendi içinde birlik olsa, sorunların çözümünü çatışmalarda değil, istişarede, saygıda, hoşgörüde arasalar bu terör örgütleri asla varlık gösteremezler. Bu örgütlerin aynı zamanda proje yapılar olduğunu da biliyoruz ancak her şeyi dış güçlere, küresel odaklara bağlama kolaycılığına da kapılmamalıyız. Bu projeye hayat veren kendi içimizdeki husumetlerdir, hatalardır. Sorunun asıl kaynağını önce kendimizde aramalıyız. İslam düşmanlığı yapanlara malzemeyi kendi ellerimizle verdiğimiz sürece dökülen Müslüman kanlarının önüne geçemeyiz. Burada çeşitli Avrupa ülkelerinden Asya’ya kadar Müslümanların azınlıkta olduğu ülkelerden gelen kardeşlerimiz var. 11 Eylül 2001’de yaşanan terör saldırıları sonrasında başlayan İslam karşıtlığı, daha açık ifadesiyle Müslüman düşmanlığı etkisini artırarak devam ediyor.
DEAŞ’ın Irak ve Suriye’deki eylemleri, her ne kadar arkası karanlık da olsa Batı’daki İslam karşıtı düşüncenin güçlenmesine yol açıyor. Hem terör örgütlerinin hem de Batı’da yükselen Müslüman karşıtı görüşlerinin İslam’ı yer altına itme çabası taşıdığını düşünüyorum. Tüm dünyaya nizam vermeye çalışan Batı ülkelerinin Müslümanlara tecridi ancak bu şekilde mümkün olacaktır. Dünyanın her yerinde farklı inanç grupları tarafından yapılan terör eylemleri yapılabiliyor. Sadece yapan Müslümansa bunun adı İslami terör olarak niteleniyor. Hristiyan terör örgütü, Yahudi terör örgütü, ateist terör örgütü diyeni duydunuz mu, duyamazsınız.
"Sen benim kalitemde değilsin, haddini bil; Musul operasyonuna da katılacağız!"
Eğer Irak ve Suriye’nin başı dertteyse her türlü sorumluluğu almak önce Türkiye’nin hakkıdır. Hiçbir yerden izin almaya ihtiyacımız yok, almayı da düşünmüyoruz. Bazı ülkeler binlerce kilometre uzaktan gelip Afganistan’da ve pek çok yerde tehdit iddiasıyla operasyon yapacak, Türkiye 911 kilometre Suriye sınırı, 350 kilometre Irak sınırı, burada müdahale edemeyecek. Biz bu çarpıklığı asla kabul etmiyoruz. Suriye’de sabır, sabır, sabır dedik. 14 yaşındaki bir çocuğu Messi’yi çok sevdiği için, Arjantin’in milli futbolcusu, çok sevdiği için çocuğu giydiriyorlar. Bir kına merasimine göndererek 56 kardeşimizin ölümüne sebep oluyor. 100 kişinin de yaklaşık yaralanmasına sebep oluyor. Hiç sesleri çıktı mı? Batı’nın sesi çıktı mı? Hayır. Biz ne dedik, artık durulmaz ve Cerablus’a girdik ve DEAŞ’ı Cerablus’tan attık. Atmakla kalmadık, ılımlı muhaliflerle Rayi’den de attık. Güneye doğru bu DEAŞ’ı, PYD’yi sürüklüyoruz. ABD’ye dedik ki, Münbiç’te PYD ve YPG olmayacak. Bizzat Sayın Başkan “Olmayacak” dedi. Buranın yüzde 95’i Arap, niye YPG’yi sokuyorsunuz? Temizlemekse beraber temizleriz. Niye bunları sokuyorsunuz? Bunlar buraya gelmeyecek. Bu sözü vermelerine rağmen tutmadılar. Şu anda kendi planımızı kendimiz uyguluyoruz. Musul’da yapılacak operasyonlara nasıl Cerablus’ta katıldıysak, Rayi’de katıldıysak, oraya katılacağız. Bana şimdi hakaret ediyor. Sen benim muhatabım değilsin. Biz bildiğimizi okuyacağız. Kim bu, Irak'ın Başbakanı... Önce haddini bil. Şu anda kendileri Başika üssünü kurmamız için bizlere talepleri var. Bunların canlı kayıtları var. Bunlar televizyonlarda yayımlanacak. Şimdi diyor ki Başika'dan çekilin. Türkiye'nin ordusu sizden talimat almaz.
“Buralardan çekilin” diyorlar. Türkiye ordusu sizlerden talimat alacak kadar kalitesini kaybetmemiştir. Çok önemli bir yere geliyorum. Dolmabahçe Sarayımızdan, külliyemizden tüm dünyaya sesleniyorum. İİT’den 56 devlet ve hükümet başkanına mektup yazdım. Birkaç gün içinde ulaşacak. Nedir?
İslam İşbirliği Teşkilatı zirve dönem başkanı sıfatıyla en kalbi selamlarımı sunarak ABD Kongresi’nde kabul edilen ‘terör mağdurlarına adalet’ yasasıyla ilgili endişemi iletmek istiyorum.
Bu yasanın uluslararası hukuka, suçun şahsiliği, devletin egemenliği başta olmak üzere BM Şartı’ndaki temel ilkelere uygun olmadığı inancındayız. Çifte standartlı yaklaşımların ürünü olan bu yasanın terörle mücadele alanı dahil uluslararası işbirliğine ciddi zararlar verebileceğini düşünüyoruz.
İlk tepkilerden biri 14 Eylül 2016 tarihli açıklamasıyla İİT’nin sayın genel sekreterinden gelmiştir. Bu çerçevede İslam ülkeleri olarak aramızdaki dayanışmayı ve eşgüdümü pekiştirmemiz, bu yasanın uluslararası terörle mücadele için ortak bir duruş sergilememiz gerektiğini düşünüyorum.
56 ülke hep birlikte tavrımızı koyacağız ve ABD Kongresi’nin bu kararı gözden geçirerek geri çekmesini isteyeceğiz. Neden? Hep sessiz kalındı. Bir yanağa vurulmuştur, öbür yanak çevrilmiştir.
Benim ülkemde ABD’li bir terörist bombalarsa ki bombalıyor, ABD’yi mahkum etme yoluna gidebilir miyiz, gideriz. Bu bu demektir. Bunun yolunu bunlar açmış oluyor. Suçların uluslararası hukukta şahsiliği ilkesi vardır.
Bireysel olarak davalar açılmaya başlandı Suudi Arabistan’a. Sayın Obama tek başına kaldı. Tek kişi yanında yer aldı, şerh düştü. Teröristin iyisi kötüsü olur mu? Irak’a ırak kalamayız. Hemen her gün vatandaşlarını PKK ve DEAŞ terörüne kurban veren bir ülke olarak buradaki gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Suriye ve Irak’tan gelen itham ve ifadelerin hiçbir makul tarafı bulunmuyor.
Azıcık vicdanı olan kimse Türkiye’ye destek olur, önünü açar. Türkiye’nin kimsenin bir karış toprağında gözü yoktur. 1000 yıldır beraber kardeşçe yaşadığımız bu coğrafyada kaderimiz de, kederimiz de ortaktır.
"Terörle mücadele stratejimiz
bundan sonra çok farklı olacak"
15 Temmuz’da 241 şehit verdik. 241 şehidimize tekrar Allah’tan rahmet diliyorum. Gazilerimize şifa diliyorum. Şurada, kurucusu olduğum partimin ilçe başkanını PKK evini basarak şehit etti. Bunlara sorduğunda siville işimiz yok diyor. 2013’te halkı sokağa çağırarak 56 kişinin ölümüne sebep olan, Yasin Börü’yü şehit edenler kimdi? Aynı örgüt mensupları.
Stratejimiz bundan sonra bu olmayacaktır. Terörle mücadelede içeride de stratejimiz bu olmayacak. Daha farklı bir stratejiyle üzerlerine gideceğiz. Bu günahsız insanları öldürmeye teşebbüs edenler bunun bedelini çok ağır ödeyecek. Bundan sonraki süreç bu noktada da çok farklı olacaktır."