Gündem

Erdoğan: Bana diktatör miktatör demişler hiç umurumda değil; bir kulağımdan girer, ötekinden çıkar!

"Terör örgütü PKK'nın parlamentoda uzantıları var"

06 Kasım 2016 18:25

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, HDP'li milletvekillerinin tutuklanmasından sonra 'Diktatör Erdoğan' manşetiyle çıktı Alman Bild gazetesi üzerinden Batı'ya seslenerek "Umrumda değil" dedi. Erdoğan "Baskılarla, gazetelerde bizi karikatürize edecekler, geri adım atacağız. Boşuna kafalarını yormasınlar, biz bunların ne olduğunu biliyoruz. Onlar bana 'Diktatör' demişler, hiç umurumda değil. Bir kulağımdan girer, diğer kulağımdan çıkar" diye konuştu.  

Erdoğan, HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil 9 milletvekilinin tutuklanmasıyla ilgili olarak da "Önceki gün başlayan terör örgütü PKK'ya destek veren milletvekilleriyle ilgili süreç de böyle bir konudur. Terör örgütü PKK'nın boyutu Kandil'de değil, parlamentodaki uzantıları var" ifadesini kullandı. 

Erdoğan, ABD'de bulunan Fethullah Gülen'in iadesiyle ilgili olarak "Yarın ülkemde yakalanmış, bunların aradığı bir terörist olursa ve bunu da bizden isterlerse o zaman bizim vereceğimiz cevap ne olacak? Onu da onlar düşünsün" dedi. 

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Fahri Doktora töreninde konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle: 

"Fakat bazı meseleler var ki onlarla ilgili değerlendirmelerimizi kamuoyuna sunmak zorundayız.

"Önceki gün başlayan terör örgütü PKK'ya destek veren milletvekilleriyle ilgili süreç de böyle bir konudur. Terör örgütü PKK'nın boyutu Kandil'de değil, parlamentodaki uzantıları var. Biz bu işin önünü açtık, bunlar ne yaptı? Bunlar bununla yetinmediler. İşte 7 Haziran'da 80 milletvekili yakaladılar, "Hadi otur da işine bak" dedik. 80 milletvekili aldıkları günün ertesinde halkı sokağa davet ettiler, 52 kişinin ölümüne neden oldular. Esasen yaşanan hadise çok açık ve nettir. TBMM geçtiğimiz mayıs ayında istisnasız tüm milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırdı, bu sadece onlara yönelik bir olay değildi. Şu anda Batı'nın ağzına bakıyorlar, Batı nasıl değerlendirmeler yapılıyor. Genel başkanlar dahil, yargı safhasında dosyası olan vekiller ifadelerini vermeye başladı ancak bir siyasi partinin mensupları tahrik unsuru haline getirmeye çalıştı. Önceleri meydan okudular, "Dokunulmazlığımı kaldırın" dediler, daha sonra ne oldu sana? Aksini yapmaya başladılar. Dokunulmazlıklar üzerinde yargıya meydan okuyan bu densizlerin amacı Türkiye'yi uluslararası alanda zor düşürmek.

"52 sene kapıda bekletilen Türkiye
için batıdan ne bekleyeceğiz?"

"Benim uluslararası bu saldırılardan en ufak bir korkum, endişem yoktur. Benim için asıl olan milletimdir. Yoksa Batı ne diyor? Ya Batı bizim için hiçbir zaman hayırlı rüya gördü mü? Yok. 52 sene kapıda bekletilen Türkiye için batıdan ne bekleyeceğiz? Biz kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. İnanın, çalışalım, gayret edelim, hocalarım şu değerli öğrencileri hazırlasınlar biz bunları sollarız. Türkiye son 3 yıldır yaşadığı hadiseler sebebiyle kendisine yeni yol çizmiş bir ülkedir. Bizim için şu ne der, bu ne der diye bir ölçü yoktur. PKK 2015'te çukur eylemlerini başlattığında can güvenliğine itina gösteren bir yaklaşımla ne gerekiyorsa onu yaptı. 7 Haziran'dan sonra istikrarsızlık dönemine girdiğimizde ben biraz seyrettim. Birinci parti biraz dolaştı, gezdi. Görevin ikinci partiye verilmesi lazım dediler, yahu ben çırak değilim. Sana vereceğiz de sen ne yapacaksın? Beştepe'nin yolunu bilmiyorsun, sayısal durumun zaten iki partiyle de bir araya gelsen bu hükümeti kurmaya yeterli değil. İktidar partisi zaten sayısal olarak çok çok fazla. Onun olmadığı bir ortaklık zaten yeterli değil. Zaman kaybına tahammülüm yok dedim, tekrar seçim kararını aldık. Ve millet bizim bu kararımızı paylaştı. İşte, olan netice çok açık, net, ortada, böylece hamd olsun yeni bir süreç gelişti. Anayasadan aldığımız yetkilerle bu yolu izledik, ülkeyi kazasız belasız 1 Kasım'a ulaştırdık. 15 Temmuz darbe girişimi bu sıkıntılı sürecin zirve noktasıdır. Türkiye o gece vatan hainlerinin saldırısına uğramıştır. Milletimizin dirayetli duruşu sayesinde başarısızlıkla sonuçlandı. Darbe girişiminin ardından ilan ettiğimiz OHAL çerçevesinde terörle mücadelemizi sürdürüyoruz, asla taviz verme niyetimiz yok.

"PKK, PYD, DEAŞ, FETÖ olabilir hem içeride hem dışarıda bu milletin bunlarla mücadeleye kuvveti vardır ve bu işi başarır. Bakın, DEAŞ terör örgütü Suriye'den Türkiye'ye yönelik tehditlerini artırınca, Gaziantep saldırısından sonra, o bardağımızı taşıran son damladır, benim bir ziyaretim oldu Gaziantep'e şehitlerimiz için mevlit düzenleniyordu ona katıldım. Hastaneleri ziyaret ettim, insanların ayağı, kolu kopmuş farkında bile değiller. Ondan sonra 'Bizim daha sabredecek halimiz yok' dedim. Arkadaşlarıma dönüp 'Biz kesinlikle Suriye'ye gireceğiz' dedim, girdik. ÖSO'yu eğit donat kapsamında biz zaten eğitmiştik. Ve onları biz Cerablus'a farklı bir bölgeden soktuk. Cerablus operasyonu DEAŞ'a karşı verilmiş en büyük operasyondur, hemen çekilip gittiler. Onlar Güneye inerken biz de onları kovalıyorduk. Bu arada Cerablus'a Cerablus halkı yerleşiyordu.

"Bununla da kalmadık, bu işin Fırat'ın batı kısmıydı. Dedik ki 'Adım atmamız lazım' El Rai'den ayrıca bizim buraya bir müdahalemiz gerekiyor. Çünkü Suriye'nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturulmak isteniyordu ve Türkiye sürekli tehdit altına alınmak isteniyordu. Bu sefer El Rai'den girdik, orada da yine dirayet gösteremediler ve kaçarak Güneye doğru indiler. Nereye kadar? Meşhur bizim Mercidabık'ı bilirsiniz, Dabık'a kadar kovaladık. Orada çok direndiler fakat bir yere kadar. Sonra Dabık'ı terk ettiler El Bab'a doğru inmeye başladılar. Hedefimiz oradan da onları kovmak. Görev devam ediyor ama Dabık boşaltıldı. Peki buraya kim yerleşiyor? Arap kardeşlerim. Şu anda bu mücadele orada devam ediyor. Hala birileri Kobane'de yaptıkları oyunu buralarda oynamak istediler. Dedik ki, 'Hayır, bu oyunu size oynatmayacağız'. Bunu Obama ile de konuştum. Dedim ki 'buraları uçuşa yasak bölge ilan edelim, inşasına varız. Siz de parayı temin edin.' Putin ile de Merkel ile de bunu konuştum. Hepsi mutabık kaldı.

"Uygulamaya gelince her zaman yaptıkları oyunu yaptılar. AB'de ne dediler? 3 milyar Euro'yu vereceğiz dediler, değerli kardeşlerim verdikleri 200-250 milyon Euro. Bunlar dürüst değil, samimi değil. Bunları bize vermiyorlar he, güya Kızılay'a vereceklerdi, bilmiyorum Kerem size bir şey geldi mi? Bizim şu anda harcadığımız para 13-14 milyar doları buldu. Bir de STK'ların harcadığı para var.

AB'li bakanlara: Ne oluyor gelip gideceksiniz buradaki kararı mı değiştireceksiniz?

"AB'li bakanlar şu an geliyorlar, malum partiyi ziyaret ediyorlar. Ne oluyor gelip gideceksiniz buradaki kararı mı değiştireceksiniz? Burada hukuk var ya, biz söylediğimizde "Biz hukuk devletiyiz" diyorlar. ee seninki tarafsız, bağımsız. Bizdeki hukuk, guguk mu? Bizdeki de tarafsız, bağımsız. Bize de saygı duyacaksın, kusura bakma. Ve birçok olayda hep bunu önümüze bahane olarak çıkarmışlardır. Ben 4 bin MİT dosyası verdim. Teröristlerle ilgili şansölyeye. Dedi ki o dosyalar 4 bin 500 oldu" "Geciken adalet adalet değildir, siz geciktiriyorsunuz" dedim. Şu anda Avrupa birlik olarak, PKK'yı terör örgütü ilan etmesine rağmen şu anda teröre Avrupa yataklık yapmaktadır. En basitinden Sabancı ailesi biliyorsunuz, kaç kere yakalanmıştır, her seferinde bırakılmıştır. Yaptıkları iş bu, bizden bu konuda onların yaklaşımına karşı somut anlayışımızı deldirmeyeceğiz. Baskılarla, gazetelerde bizi karikatürize edecekler, geri adım atacağız. Boşuna kafalarını yormasınlar, biz bunların ne olduğunu biliyoruz. Onlar bana "Diktatör" demişler, hiç umurumda değil. Bir kulağımdan girer, diğer kulağımdan çıkar.

"Benim için önemli olan milletimin dediğidir, ben milletime efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldim. Böyle bir ortamda kendilerini ifade vermek üzere çağırdılar, gelmeyerek hem devleti, hem yargıyı tanımıyoruz dediler. "Biz sizi tanımıyoruz" demeleri, her muameleyi kabul ediyoruz anlamına gelir. İsteğinle gelmezsen zorla götürülürsün. Önceki gün yapılan işlemlerin adı tam olarak budur. Bu ülkede hiç kimse kendisini hukukun üstünde, dışında, sağında, solunda göremez. Kimse yargıyı tesir altına alma hakkına sahip değildir, benim dahi böyle bir yetkim yoktur. Bizim de başımıza geldi bunlar. "Ama bu kararı tanımıyorum" demedik. Kuzu kuzu gidip Pınarhisar'da cezamızı çektik. Koskoca İstanbul'un belediye başkanıyım, şov da yapmadım. Bu ceza bize ihanet ettiğimiz veya terör örgütlerini desteklediğimiz için verilmedi. Bir şiirden dolayı cezaya maruz kaldık. İfadeye çağırılan milletvekillerine yönelik suçlamalara baktığınızda arabasıyla terör örgütüne silah götürmekten, "Sırtını terör örgütüne dayadığına" kadar her şey var. Bunlar milletvekili göreviyle ilgili değil. Bir fikri, bir siyaseti savunmakla terör örgütünü, terör eylemlerini savunmak çok farklıdır. Biz, her türlü fikre katılmıyor olsak da saygımız vardır. Konu ülkenin bütünlüğü olduğunda hiç kimse kusura bakmasın gözümüz kimseyi görmez. Kendi milletine ihanet içinde olanların yargıya hesap vermesini sağlamak bizlerin en başta gelen görevidir. Bu sorumluluğumuzu yerine getirmezsek milletimizin yüzüne bakamayız. Uzun zamandır bizden hesap soruluyor. Bir kez daha ifade ediyorum.

"Tutuklanan eş başkanlardan birine yapılan Obama benzetmelerine çok güldüm"

"Bunun için de gerekli adımları atmakta kararlıyız. Terör örgütüne verdikleri destek sebebiyle ifade vermek üzere gözaltına alınan ve bir kısmı tutuklanan milletvekilleriyle ilgili batı ülkelerinden gelen tepkileri görüyoruz. Rahatsız olanlar var, derinden kaygılı olanlar var. Türkiye'nin demokrasiden uzaklaştırıldığını ifade edenleri mi ararsınız, Ankara ile anlayacağı dilden konuşmak gerek diyenleri mi ararsınız. Daha neler neler. Basını da geri kalmadı, tutuklanan eş başkanlardan birine yapılan Obama benzetmelerine çok güldüğümü söylemek isterim. Gerçek yüzlerini görmek aslında çok kolay, aynı kişilerin Diyarbakır'da patlayan bombayla ilgili rahatsızlıklarını duyan var mı? Ben duymadım.

"Madem konu PKK, öyleyse meseleyi bu açıdan da ele alalım. Sadece 20 Temmuz 2015'ten bu yana 787 askerimizi şehit etti. Bölücü terör örgütüne yönelik operasyonlarda 147 ton patlayıcı malzemesi ele geçirildi. Ey batı, bunları duy bakalım. Türkiye terör örgütüne karşı pek çok Batı ülkesinin yaşamadığı çapta mücadeleyi sadece bir yıl verdi. Bunların evinde yakaladığımız silahlar var ya, hepsi Batı'nın silahları. Artık bahaneleri de hazır, Irak'ta koalisyon güçlerine verdik diyorlar. Ya doğrudan veriyorsunuz işte, kabul edin artık.

"Hal böyle olunca da bu olayların müsebbibi olan terör örgütler sebebiyle gözaltına alınan, kimi serbest bırakılan, kimi tutuklanan milletvekilleriyle ilgili söyledikleri de umurumuzda değil. 'Terör eylemleri ve siyasi konular başka' Tamam, hemen masaya yatıralım. 1 yılı aşkın süredir ülkemizin belli yerlerinde bir siyasi partinin mensupları bölücü terör örgütü tarafından katledildi, aralarında milletvekili adayları var, belediye meclis üyeleri var. Bunlar öldürülürken neredeydiniz? İktidar partisinin mensuplarını öldürüyorlar nerede Batı? Şu an 30'a yakın kaçırdıkları var, nerede sesiniz? Niye çıkmıyor. Batı bu konularda da sessiz. 14-15 yaşındaki Yasin Börü'yü binadan attılar, üstünden de arabayla geçtiler. Ses var mı? Yok. Bütün bunları söylerken elbette kafalarının arkasındaki gerçek niyetleri bilmiyor değiliz. Belçika mahkemesi, AB'nin terör örgütleri listesindeki PKK'nın eylemlerini silahlı mücadele kapsamında gördüğünü ifade etmiştir. Bunların ben aklını neyle yediklerini bilemiyorum. PKK'nın nasıl olup da bu kadar rahat hareket ettiğini anlamış olduk. Yarın Avrupa ülkelerinde terör örgütlerinin düzenlediği eylemleri biz silahlı mücadele kapsamında gördüğümüzde ne olacak? Bir mahkememiz böyle vasıflandırdı diyelim, bu yaklaşım beraberinde örgüt üyelerinin ülkemizde dilediği gibi dolaşmaları imkanını da veriyor. Yarın ülkemde yakalanmış, bunların aradığı bir terörist olursa ve bunu da bizden isterlerse o zaman bizim vereceğimiz cevap ne olacak? Onu da onlar düşünsün. Men dakka dukka. Buyurun, biz de aynıyla size cevap veriyoruz.

"Açıkçası Batı dünyası bir süredir kendi eliyle kendi sonunu hazırlayacak bir süreçte. Terör örgütleri karşısındaki riyakar tutum bunların başında geliyor. Tamamen kendi yanlışları olan küresel krizin üstesinden gelemeyen bu savrulma, ortak yaşam geleceğimizi de tehdit ediyor. Bu yanlıştan bir an önce dönülmesini temenni ediyorum."