Gündem

Elif Çakır: Erdoğan'ın '4 çocuk' tavsiyesi güzel, peki çocuklar nerede oynayacak?

"24 yıllık İstanbul yönetiminde ve 15 yıllık AK Parti hükümeti döneminde neden bir Gülhane Parkı yapamamıştır?"

24 Ekim 2017 14:34

Karar yazarı Elif Çakır, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın son 15 yılda yapılan inşaatlar nedeniyle İstanbul'un çehresinin bozulması hakkında söylediği "Biz bu şehre ihanet ettik, ben de bundan sorumluyum" ifadeleriyle ilgili, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en azından İstanbul’a dair bundan sonrası için ne düşündüğünü, hatanın telafisi için bundan sonra ne yapacağını da paylaşması gerekiyor” dedi.

İstanbul’un telafisi mümkün olmayacak bir garabette beton yığınına dönüşmüş durumda olduğunu belirten Çakır, “Erdoğan’ın yeni evlenen çiftlere ‘4 çocuk’ tavsiyesi güzel, peki çocukların oynayacağı sokaklar konusunda neler düşünülüyor? Mesela, bundan sonraki belediye başkanı şunu mu yapacak? Çocukların AVM’ler yerine çimenlerinin üstünde özgürce koşabileceği, oynayabileceği alanlar mı yapacak?” diye sordu.

Elif Çakır'ın "Seçimle gelen seçimle gitmeli" başlığıyla yayımlanan (24 Ekim 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:

Yeniden partisinin başına geçtiğinden günden bu yana ‘teşkilatlarına’ yönelik ağır eleştirilerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan birkaç gün önce katıldığı Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi’nde bu kez oldukça önemli, oldukça ciddi bir özeleştiride bulundu. Dedi ki:

“Bazı şehirler vardır, iyi yazılmış bir kitap gibidir; okumaya, anlamaya, onu yaşamaya doyamazsınız. İstanbul’un her sokağında saklı bir tarih, asırlık bir tecrübe vardır. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik. Biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum. Adeta kibrit kutularının ölçülerini aşacak şekilde benzer taş yığınlarının olduğu, estetikten, incelikten ve köklü medeniyet değerlerinden yoksun ve tek düze bir mimarı anlayışının giderek yaygınlık kazandığını görmekten üzüntü duyuyorum.” (21 Ekim 2017)

Peki, şöyle söyleyip de defteri kapatalım mı:

A) Cumhurbaşkanı Erdoğan zaten kendisine yönelik bir özeleştiri yaptı, kendi payına düşen şekliyle hatasını kabul etti. Mesele kapanmıştır.

B) Hayır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en azından İstanbul’a dair bundan sonrası için ne düşündüğünü, hatanın telafisi için bundan sonra ne yapacağını da paylaşması gerekiyor.

Bence B şıkkı.

İstanbul telafisi mümkün olmayacak bir garabette beton yığınına dönüşmüş durumda. 1990’lı yıllarda İstanbul’a yakışmayan gecekondulaşmayı ve kaçak yapılaşma sorununu tartışıyorduk. Bugün İstanbul’un siluetini bozan, tarihi dokusuna zarar veren gökdelenleri ve hiçbir estetik kıymeti olmayan, biçimsiz, şekilsiz binaları tartışıyoruz.

Erdoğan’ın yeni evlenen çiftlere “4 çocuk” tavsiyesi güzel, peki çocukların oynayacağı sokaklar konusunda neler düşünülüyor? Mesela, bundan sonraki belediye başkanı şunu mu yapacak? Çocukların AVM’ler yerine çimenlerinin üstünde özgürce koşabileceği, oynayabileceği alanlar mı yapacak?

Merak ediyorum, 24 yıllık İstanbul yönetiminde ve 15 yıllık AK Parti hükümeti döneminde neden bir Gülhane Parkı yapamamıştır? 20 yıl öncesinde İstanbul’da kişi başına düşen aktif yeşil alan miktarı 5.2 metrekare iken bugün kişi başına düşen yeşil alan miktarı 500 cm! Ali Sami Yen stadyum alanı bu ihtiyacı giderebilir, kişi başına yeşil alanı artıracak bir proje için tercih edilemez miydi?

Bugün İstanbul’un neredeyse şiddetli yağan yağmurda sele teslim olmasına yol açan yanlış kentleşme politikaları için neler yapılacak mesela? Sonuçta İstanbul’un afetlere açık hale gelmesinin sebeplerini tartışmalıyız.

Sonuçta zararın neresinden dönülürse kardır. Eğer, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu özeleştirisi sadece söylemde kalmayacaksa kıymetlidir.

Türkiye’nin demokrasi, hukuk, özgürlükler sorunu kadar önemli meselelerinden biri de kentleşme sorunudur. Sadece İstanbul’un sorunu değil. Zira düzenli ve planlı bir kentleşme şehirde yaşayanların yaşam standartlarını yükselttiği gibi temel ihtiyaçlarını karşılamalarında da kolaylık sağlar.

Bir şehrin gelişmişliği görgüsüzce, plansızca yüksek binalarla, gökdelenlerle olmaz. Şehirlerin ruhlarını öldürmemek lazım. Kıymetli olan, kentlerinin mirasını koruyarak, şehirlerin medeniyet birikimlerini muhafaza ederek, yaşanabilir şehirler inşa edebilmektir.