Gündem

'Devlet, tecavüz mağdurlarına 'sus' mu diyor?'

Hilal Kaplan: Devlet, bizzat kamu görevlisi sıfatıyla namusa kast edenleri koruyup kolluyor

03 Eylül 2012 11:34

Hilal Kaplan
(Yeni Şafak, 3 Eylül 2012)

Sakarya, kısa bir süre önce 14 yaşındaki lise öğrencisi genç bir kıza 34 kişinin cinsel istismarda bulunduğu ve tecavüz ettiği iddiasıyla sarsıldı. Sarsıntının bir sebebi de sanıklar arasında biri kısa süre önce Emniyet Müdür Yardımcılığı'na terfi ettirilen iki polis müdürünün yer almasıydı. Üstelik polis müdürü olan sanığın eşinin de Sakarya Adliyesi'nde görevli bir hakim olduğu söyleniyor. Sonraki gelişmelere bakalım:

"Tecrübeli bir cumhuriyet savcısı, günler süren bir araştırma ve sorgulama sonrasında elde ettiği dosya bilgileriyle tutuklama talebinde bulunuyor.

Nöbetçi mahkemenin hâkimliğini üstlenen icra hakimi üç öğrenci hakkında tutuklama kararı verirken benzer iddialara muhatap olan ve eşi hakim olan emniyet şube müdürü N.Ş. ile birlikte ona yardım ettiği belirtilen E.T.'yi serbest bırakıyor. Cumhuriyet savcısı bu karara itiraz ediyor. Ancak bu arada N.Ş. zamanı ve fırsatı iyi değerlendirip İpsala Sınır Kapısı'ndan Yunanistan'a geçiş yapıyor. İtirazın değerlendirildiği gün, yani 4 Haziran Pazartesi günü yurtdışına kaçan N.Ş.'yi artık bulmak çok zor. Bir üst mahkemeye cumhuriyet savcısı tarafından yapılan itiraz, ertesi gün (5 Haziran Salı) karara bağlanıyor ve N.Ş. ile birlikte serbest bırakılan E.T. ve 12 öğrenci hakkında tutuklama kararı veriliyor. Çoktan yurtdışına kaçmış olan N.Ş., çok büyük ihtimalle bu kararı 'geç kaldınız' diye değerlendiriyor." (Sezai Matur, www.sakaryayenihaber.com, "N.Ş.'nin kaçısı ve kafalardaki soru işareti)

En klasik tanımıyla devlet, vatandaşın canını, malını ve namusunu korumak amacıyla meşru şiddet tekelini elinde bulunduran aygıttır. Lâkin bu örnekte veya daha önce N.Ç. adlı 12 yaşındaki genç kıza tecavüz davasında (sanıklar arasında memur, muhtar, asker ve köy korucusu da vardı) da gördüğümüz gibi devlet, bırakın vatandaşın ırzını korumayı görev edinmeyi, bizzat kamu görevlisi sıfatıyla namusa kast edenleri koruyup kolluyor.

Aileden Sorumlu Bakan Fatma Şahin'in bu davaya ilişkin itirazını ve bakanlığın müdahil olmasını önemsemekle beraber ne yazık ki mağdurları değil de tecavüzcüleri koruyan bir devlette yaşamaya devam ediyoruz. Ve devran böyle döndükçe, zaten başına gelenleri anlatmaktan korkan tüm hemcinslerimin biraz daha sessizliğe boğulmak zorunda hissedeceklerinden eminim.

Ulusal medyanın -geç de olsa- bu davaya ilgisi azami önem taşıyor. Sanık polislerin gıyaben de olsa hüküm giymesi, onlara "yardım ve yataklık" ettiğinden şüphelenilenlerin cezalandırılması en azından bundan sonraki davalar için bir emsal teşkil edebilir. Bir tecavüz davası daha "utanç davası"na dönüşmeden harekete geçmek gerekiyor.