Politika

AKP-CHP görüşmesinden koalisyon çıkmadı

Davutoğlu ve Kılıçdaroğlu, üçüncü kez bir araya geldi. 35 saatlik istikşafi görüşmenin de yapıldığı sürecin sonunda koalisyon hükümeti kurulamadı

13 Ağustos 2015 15:22

Başbakan ve AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki son koalisyon görüşmesi olumsuz sonuçlandı. Liderler arası üç buluşma ve heyetler arası 35 saatlik istikşafi görüşmeler sonucunda koalisyon hükümeti oluşturulamamasının ardından konuşan Davutoğlu, görevi iade etmeyeceğini açıkladı, "Çabalarımız sürecek, ama erken seçim en güçlü hattak tek seçenek" dedi. CHP lideri Kılıçdaroğlu ise "4 yıllık, yüksek profilli bir koalisyon"da yer alacaklarını söyleyerek, "Başbakan'dan bize şu ana kadar bir koalisyon değil, 3 aylık seçim hükümeti teklifi geldi" ifadelerini kullandı.

AKP 'nin 7 Haziran seçimlerinde Meclis'teki tek başına iktidar çoğunluğunu kaybetmesinin ardından başlayan koalisyon kurma çalışmaları kapsamında, AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Palas Devlet Konukevi'nde son kez bir araya geldi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'na, koalisyon görüşmeleri sırasında AKP heyetinde yer alan Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik de eşlik etti. CHP'de ise Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve Parti Sözcüsü Haluk Koç Ankara Palas'a beraber geldi. Genel başkanların gelişi öncesinde olağanüstü güvenlik önlemi alındı. Ankara Palas çevresinde bazı yollar kapatıldı. Saat 14.00'te bir araya gelen heyetler yaklaşık 1.5 saat görüştü.

Sürpriz öğle yemeği

Kılıçdaroğlu daha önce "Bence koalisyon olmayacak" demiş, Numan Kurtulmuş da bugün canlı yayında 'görüşmenin uzun sürmeyeceğini düşünmüyorum' ifadelerini kullanmıştı. Bu açıklamaların ardından herkes kısa süre içinde toplantının biteceğini beklerken heyetlerin görüşmeye yemekte devam etmesi, toplantının beklenenden uzun süreceği yorumlarına neden olmuştu.

 

 

 

Yemeğin ardından konuttan ilk ayrılan isim Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Daha sonra Başbakan'ın aracı ayrıldı. Aracında Ömer Çelik de bulunuyordu.

 

35 saatlik istikşafi görüşme

 

AKP ve CHP heyetleri arasında, 5 ayrı oturumda, yaklaşık 35 saat süren "istikşafi" görüşmeler, 3 Ağustos'ta  sona ermişti.  Görüşmelerin ardından heyetler, Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu'na sunum yaparak, raporlarını sunmuştu. Heyetler arası görüşmelerin ardından, 10 Ağustos tarihinde de Başbakan Ahmet Davutoğlu ile CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir araya gelmişti. Bu görüşmede, Çelik ile Koç da hazır bulunmuştu.

Görüşmenin sona ermesinin ardından kameraların karşısına çıkan ilk isim Başbakan Ahmet Davutoğlu oldu. AKP Genel Merkezi'nde konuşan Davutoğlu, şunları söyledi:

Her şeyden önce, son günlerde ülkemizin huzuru ve güvenliği için büyük gayret sarf eden askerlerimize, polislerimize bir kez daha takdirlerimi ifade ediyorum. Şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, yüce yürekli şehit ailelerine taziyelerimi arz ediyorum.

7 Haziran yeni bir tablo koydu. Birçok konuşmamda zikrettiğim gibi, siyaset felsefemizde millet amir, devlet memurdur. Milletin kararı her şeyin üstündedir. Millete görev verilmez, millet görev verir, ödev verir. 7 Haziran’ın çıkardığı tablo bize verilen birçok ödevin devlet adamlarımız, siyasi parti üyelerimiz tarafından değerlendirmeyi zorunlu kılan bir tabloyu ortaya koymuştur.

Hükümet kurma görevini almamın üzerinden 1 ay geçti.

Bu görüşmelerin hangi etik ve siyasi çerçevede cereyean ettiğini bütün milletimizin idrak etmesi büyük önem taşıyor. Milli iradenin üstünde başka ödev olmaz dedik. Millete sen hata yaptın demeden önce milletin ödevini  doğru idrak etmek diye 7 Haziran akşamından itibaren çok yoğun bir istişare sürecinden geçtik. İlk seçim neticeleri ortaya çıktığında, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan olarak milletimizin bize vermiş olduğu ödevi anlamak üzere tefekkür etme imkanım oldu. 3 önemli ödevin verildiği kanaatine ulaştım.

 

'Başka bir siyasi kompozisyon olsaydı, belki ülkeyi tek başına yönetebilirdik'

 

Birincisi yüzde 41 nispetinde oy oranıyla milletimiz AK Parti’ye, “ben 13 yıllık iktidardan sonra tek başına hükümet kurma görevi vermemişsem de ülkeyi en iyi senin yöneteceğine inanıyorum.” Başka bir siyasi kompozisyon olsaydı belki yüzde 41’le tek başımıza yönetebilirdik. İlk ders, “ülke sizden gayret ve fedakarlık göster.”

Şimdi iki ayı aşan sürede milletimizin her bir ferdi, bize oy vermiş olsun olmasın, sorumluluğumuzu yerine getirdiğimizi izlemiştir. Ülkemiz geniş kapsamlı ve eş zamanlı üç terör örgütünün saldırısına maruz kaldı. Güvenlik riski söz konusu olduğunda, devletin mekanizmaları milletimizin talepleri doğrultusunda harekete geçirildi. O günden bugüne, DEAŞ’tan, PKK’dan ve DHKP-C’ye karşı tüm önlemleri aldık, almaya devam edeceğiz.

Koalisyon görüşmesinden elde ettiğimiz sonuçlara bakarken, kimse ne karamsarlığa ne de fırsatçılığa sürüklenmesin. Milletimizin verdiği görevi sürdürmeye kararlıyız.

İkinci ödevimiz, madem ki oylarımızda bir düşme yaşandı. Milli irade bize “kendinize bir muhasebe edin ve kendinizi değerlendirin” demiştir. Bu bir mesajdır, ödevdir. Partilerimizin bütün kademelerinde geniş olarak, acaba o güçlü kurucu değerlerimiz etrafında ne tür muhasebe yapmak hususunda son derece samimi bir iç muhasebeyi başlattık, sürdürüyoruz ve eğer herhangi bir yerde bir hata varsa bunun düzelmesi için her şeyi yapacağımızı teyit etmek istiyorum.

 

'Eğer koalisyon görüşmelerinden netice alınmazsa, meşruiyet sınırları içinde yapılacaklar bellidir'

 

Üçüncü ödev milletimiz şunu demiştir: “Siz, eğer bundan sonra hükümet edecekse, hükümetsiz bırakmamak adına uzlaşı kültürü içinde oturun ve konuşun.”

Hiç kimseye bu yetki tek başına devredilmemişse, bu koalisyon görüşmelerinin yapılmasından daha doğal durum yoktur. Eğer koalisyon görüşmelerinden netice alınmazsa, meşruiyet sınırları içinde yapılacaklar bellidir.

Başkanlık Divanı oluşmasına müteakip Cumhurbaşkanımız anayasal yetkilerine dayanarak bana hükümeti kurma görevi verdi. 9 Temmuz’dan bu yana gelen eleştirilere ve yanlış anlamalara mahal bırakmaksızın görevimi yürütmeye çalıştım. Baştan bu kürsüden beyan ettiğim hususlara halel getirmeden bu temasları sürdürdüm. 

Her görüşmenin arkasından sizi bilgilendirdim,  “hangi partiyle koalisyon imkanı varsa, derinleştirerek bu görüşmeleri sürdüreceğiz” dedik.

 

'CHP ile dış politika ve eğitim alanlarında çok derin görüş ayrılıkları var'

 

Sayın Kılıçdaroğlu’yla ortak zemin olup olmadığını görmek üzere istikşafi görüşmeleri başlattık. Bahçeli, ilk görüşmemizde bu zeminin olmadığını, ancak daha sonra her zaman görüşebileceğimizi söyledi. HDP Eş Başkanlarıyla görüşmemin mahiyetini biliyorsunuz.

Görüşmeler açık, ilkeli ve şeffaf olmuştur. Derin tartışmalar yaşanmıştır, taraflar birbirlerinin görüşmelerini not etmiştir. Kökeni yüz yılı aşkın farklı siyasi akımlardan gelen iki parti olarak derin görüş ayrılıklarımızın olduğu bir vakadır. Üzerinde mutabık kaldığımız ilkeler olduğu da aşikardır.

Bazı alanlarda çok derin görüş ayrılığı olduğu, reform ve restorasyon hükümeti arasındaki farktan da kaynaklanan ayrılıklar olduğu aşikar. Tek tek dosyaları gözden geçirdik. 

CHP ile başta dış politika ve eğitim olmak üzere bazı alanlarda çok derin görüş ayrılıkları var.

 

'Erken seçim önümüzde görünen güçlü bir ihtimaldir'

 

Reformlara odaklı bir seçim hükümeti olmak üzere Sayın Kılıçdaroğlu da ben de MYK’larda istişarelerde bulunduk. Bu uzun seanslar sonrasında karşılıklı güvenin arttığı, karşılıklı anlayışa dayalı siyasette yumuşama ve psikolojik zemini güçlendiren bir atmosferin oluşmasından memnuniyet duydum. Sayın Kılıçdaroğlu da MYK’da yaptığı istişarelerde uzun dönemli reform hükümetinde daha olumlu olduğunu, kısa dönemde kaygılarını ifade ettiler. Onların 12 yıllık bir muhalefet, bizim iktidar deneyimimizden feragat etmeden istişarede bulunduk. Diyaloğun sürdürülmesi ancak koalisyon ortaklığını oluşturacak şartların oluşmadığı kanaatine vardık.

Bu Türkiye’nin yönetim boşluğuna düşeceği anlamına gelmez. Halkımız tek parti iktidarı çoğunluğunu bize vermemiştir ama en büyük parti olarak ülkeyi yönetme sorumluluğu vermiştir. Bu çabalarımız devam edecek, Sayın Bahçeli’yle de Kılıçdaroğlu’yla da temasları sürdüreceğimi zikrettim. Ülkenin hükümetsiz kalmaması için çabalarımızı sürdüreceğiz. Sayın Bahçeli’nin erken seçimle ilgili sözleri de göz önüne alındığında, tekrar milli iradeye başvurma ihtimali güçlenmiş, hatta tek ihtimal haline gelmiştir. Erken seçim önümüzde görünen güçlü bir ihtimaldir. 

Bir kez daha şunu ifade etmek isterim, 3 ödevin de bilincindeyiz. Önümüzdeki günlerde, haftalarda bu yöndeki çabalarımıza kararlılıkla devam edeceğiz.

 

Soru – Cevap

 

Erken seçim için Meclis’in en doğru kararı vereceğini düşünüyorum dediniz, AK Parti TBMM’yi olağanüstü görüşmeye mi çağıracak, Bahçeli’yle görüşecek misiniz?

Spekülasyonları doğru bulmuyorum. Verdiğim hiçbir sözden dönmedim, ilan ettiğim adımlardan sapmadım. Bütün liderlerle görüşmemi mutabık kaldığım çerçevede kamuoyuna açıkladım.

Ben burada, 13 Temmuz akşamı, Kılıçdaroğlu’yla yaptığım görüşmeden sonra yaptığım konuşmada bütün partilerle ve liderlerle temas kurmaya özen göstereceğimi söyledim. Bu yeni bir durum değil, en başından söylenen bir durum, böyle günlerde siyasilerin bir araya gelmesinden doğal bir şey yok. Eğer erken seçime gidilecekse ki görünen bu istikamettedir. Erken seçim konuunda Sayın Bahçeli’yle görüşmek gerekirse, bunu da yapmamız gerek diye düşünüyorum. Herkesin herkesle istişare etmesi, bundan imtina etmemesi gereken günlerdeyiz.

 

'Cumhurbaşkanımızın devreye gireceği bir yolla seçime gitmeyi doğru bulmam'

 

Ben normal siyasi seyrin akışından daha güçlü bir demokratik prensip olduğu kanaatinde değilim. Herkes görevini yaparsa, olağanüstülük gerektiren bir durum olmadığını sergilemiş oluruz.  Eğer başarısız olursak Cumhurbaşkanı anayasal yetkilerini kullanır. Ancak TBMM’nin kendi sorununu çözmesini isteriz. Gerek olmadıkça erken seçim bahsini kullanmadım. Ben millete dönüğ, bir şey yapmadan sana gelmek istiyorum demem.

Ben milletin bana verdiği, Cumhurbaşkanı’nın görevlendirdiği bir hususta, benim partime ve liderliğime yarayacak bir şey yapmam. Siyasi liderlerin kendi sorunlarını çözemeyip, Cumhurbaşkanımızın devreye gireceği bir yolla seçime gitmeyi doğru bulmam. Meclis’in kendi erken seçim kararını aldığını ifade eden ortak bir kararla seçime gidersek, her şey demokratik çerçevede yürür.

Önümüzdeki 10-11 günde çalışacağım, Meclis’in alacağı bir kararla erken seçime gitmektir. Ama o da olmuyorsa, Sayın Cumhurbaşkanımız devreye girer ve Türkiye hükümetsiz kalmaz.

Hükümet kurma görevini iade etmeyeceğinizi mi anlıyoruz?

Meşruiyet zemininin bir hukuki bir de siyasi realite boyutu var. Biz önce Bahçeli aynı şeyi söyleseydi onlarla da görüşecektik ama anamuhalefet partisiyle koalisyona ulaşmamış bile olsak güzel bir örnek teşkil ettik. Benim bu görevi aldığımda AK Parti dışındaki hükümet formüllerinin tümü tüketilmişti.

Yola çıktığımda zihnimde olabilecek 9 seçenek vardı. Tek seçenekle, iki seçenekle, üç seçenekle yola çıktım. Dün akşama kadar hepsi duruyordu. Bugün itibariyle CHP ile olanlar tükendi. Şimdi diğerlerinde devam edeceğiz. Tükete tükete gideceğiz. MHP’yle yaptığımız temaslar sonrası, Bahçeli’ye bir şey empoze etmedim etmem, yol haritamı belirlemiştim, o yol haritasının gereğini yapıyorum. Sayın Bahçeli ile de görüşmem onun bir parçasıdır. Hangi formda olur, kendisinin takdiri ile bir temas neticesinde ortaya çıkar. Ondan sonra Sayın Cumhurbaşkanı’yla bir istişare ihtiyacı ortaya çıkar.

CHP bize bir seçim hükümetinin olamayacağını söyledi. Biz sıradan bir seçim hükümeti değil, seçim barajının düşürülmesi de dahil olmak üzere, bu hususları da yaparak, 25. dönemi reformlarla taçlanmış bir dönem olarak seçime birlikte gidelim, bizim teklifimiz buydu. Sayın Kılıçdaroğlu faydalı olmayacağı görüşünü bildirdi.

 

‘Cumhurbaşkanı erken seçim istiyor’ iddiası

 

Sayın Cumhurbaşkanı ile aramızdaki ilişkiye yapılan yorumlara itibar etmedim etmem. Beni tanıyanlar bilirler, yola çıktım mı zihnimde sadece hedef vardır. Cumhurbaşkanımızın bana herhangi bir yerde koalisyon olmasa iyi olur gibi bir telkini olmamıştır. Tabii ki istişare edilir ama böyle bir telkin söz konusu olmadı. Toplumda bir erken seçim beklentisi var. Peki biz siyasi partiler olarak toplumun taleplerine gözümüzü kapatabilir miyiz? Bu da olmaz... Bunları değerlendiririz, eğer CHP’yle veya MHP’yle sürdürülebilir bir koalisyon olsaydı, açık yüreklilikle kendi kitleme dönüp “Bize milletin verdiği ödev budur, bu da şu an mümkündür” derdim ve ikna edeceğime inanırdım. Böyle bir sürdürülebilirliği konusunda tereddütlerin olduğu bir koalisyonu 4 yıl sürecek diye kurmayı ikimiz de doğru olmayacağını düşündük. Diyalog sürecek, diğer partilerle de olacak, yolu bulacağız.

Özetle sayın cumhurbaşkanımızın bu yönde, farklı telkinlerde bulunulduğu görüşü gerçek dışıdır.

Aklınızdaki tam formül, MHP’nin desteklediği AKP azınlık hükümeti midir? Kasım ayında mı seçim düşünüyorsunuz? Görüşme sonrası cumhurbaşkanıyla temasınız oldu mu?

9’dan 4’ünü beşini eledik. Var kafamda üç dört alternatif. Ben sadece olağan süreçle ilgili zihnimdekileri paylaşırım. Kamuoyuna şeffaflık, zihninizdeki harekat tarzının baştan beyan edilerek, muhataplarınızın harekat alanını daraltmak değil, kamuoyunu bilgilendirmek. MYK üyesi arkadaşlarla hemen değerlendirme yaptık.

Eskilerin güzel bir tabiri vardır, üzerinde bir uyumakta fayda var denir. Ani tepki devlet hayatında doğru değildir. Bu gece üzerine bir uyuruz, ama zihnimizde yapmayacağım şeyleri söyleyeyim. Bir saniye dahi bu ülkeyi hükümetsiz bırakmayız. Kriz ortamının oluşmasına izin vermem. Bu benim siyasi kariyerime, partimin çıkarına da mal olsa, bizler partimiz, partimiz ülkemiz için varız. Bir kesimle bile olsa, bu demokratik meşruiyet sürecinden, sapmaya izin vermem. Olağanüstü durumlara, bypasslara izin vermeyiz. Ve diyaloğun kopmasına izin vermeyiz.

Kongre konusunda yetkili kurullarımızla konuşuruz. Ben her şeyin zamanında yapılması gerektiğine, siyasi felsefe olarak inanmış biriyim. Herkes sakin olsun, görecekler ki önümüzdeki aylarda sükunetle suhuletle bu ülkeyi rayına oturturuz.

Bugün sayın cumhurbaşkanımızla bizim mutat devlet görüşme günümüzdü biliyorsunuz. Fakat sabahleyin Genelkurmay Başkanımızın veda ziyareti, arkasından Kılıçdaroğlu ile yaptığımız görüşme sebebiyle fiilen bu gerçekleşemedi.  Kılıçdaroğlu ile görüşme sonrası telefonla, hem haftalık görüşmenin bazı ana doneleri var, bilgi verdim.

Tarih konusunda da şöyle diyeyim. Millet ödev verdi, biz dönüp millete sen yanlış iş yaptın, erken seçime gidiyoruz, millete küsüp sitem edip, benim iktidarımın kazanımlarını madem beğenmedin demedik. Hepsi yapıldıktan sonra erken seçime gidilmesi de felaket değildir. Seçim aşı olmak gibidir. Aşı olduğunuzda bazen sızı hissedebilirsiniz, ama aşı bünyeyi sıhhate kavuşturur. Aşı olacaksanız da zamana yaymamak lazım.

Sayın Bahçeli, MHP ile yapacağımız temaslar sonrasında, mümkün olan en kısa zamanda aşıyı olup, sıhhatli bünyeye ulaşmak gerekir. Erken seçimin uzun zamanlara yayılması ekonomimizi de etkiler, puslu havayı seven çakalları ülkemize salar. 

 

Kılıçdaroğlu: Koalisyon önerisi değil,
seçim hükümeti önerisi geldi

 

Davutoğlu'nun ardından Kemal Kılıçdaroğlu da CHP Genel Merkezi'nde bir basın toplantısı düzenledi. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

Bugün Türk demokrasi tarihi açısından önemli. 7 Haziran’da ortaya çıkan tabloyu hepimiz biliyoruz. Biz, sorumluluğumuzun gereği olarak 7 Haziran’dan hemen sonra 15 Haziran’da PM’yi topladık. Türkiye’de nasıl bir koalisyon olmalı, ateş çemberinden çıkan bir Türkiye nasıl huzura kavuşacak, bunun çalışmasını yaptık.

14 madde halinde ilkelerimizi belirledik, hukukun üstünlüğü, yeni anayasa, emeliye ikramiye, asgari ücret, Cumhurbaşkanı’nın anayasal sınırına çekilmesi, örtülü ödenek gibi... Bu ilkeler evrensel ilkelerdir  dedik. Bu ilkelere itirazı olan varsa, şu ilke yanlıştır desin.

Teamüllerin de gereği olarak Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Davutoğlu’na görev verdi. 13 Temmuz’da Sayın Davutoğlu ziyarete geldi. Güzel, sıcak, entelektüel deneyimi olan güzel bir görüşme oldu. O görüşmede arkadaşlarımla beraber Sayın Davutoğlu’na şunları ifade ettim: Türkiye gerçekten sorunları aşacak bir hükümet kurmak istiyorsa, bir, yüksek profilli bir hükümetin, parlamentoda ağırlığı olan, reform yapan, gerekirse anayasayı değiştirecek bir ağırlığın olması lazım. İki, Türkiye ekonomik açıdan, dış politika açısından, sosyal açıdan ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. O yüzden kurulacak hükümetin 4 yıllık olması lazım. Üç, kurulacak koalisyonun ortaklarının samimi ve dürüst olması lazım. Kapalı kapılar ardında farklı arayışlara girmemeleri lazım. Sayın Davutoğlu bunun üzerine görüşmelere başlayabiliriz dedi, hayhay dedik. Bizim için önemli olan CHP değil, Türkiye. Her seferinde söyledik. Biz Türkiye’nin çıkarları için elimizi taşın altına koymaya hazırız dedik. Bunun için gerekirse oy kaybetmeye de hazırız dedik. Bu kadar açık ve net düşüncelerimizi kamuoyuyla paylaştık.

Sonra görüşmeler başladı. Çok güzel bir ortamda geçtiğini ifade etmek isterim. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin değerli yöneticilerine gerçekten de teşekkür ediyoruz. Son derece düzeyli bir tartışma geçti. Tartışmalardan sonra Sayın Davutoğlu, ilk görüşmenin devamı olarak Başbakanlık Konutu’na davet etti, oraya gittik. Sayın Davutoğlu görüşmelerin bu kadar uzamasını beni ve paritmi rahatsız ettiğini ifade ettik. Sayın Davutoğlu, bize iki öneri getirdi. Kısa süreli bir seçim hükümeti ki bu beraber oluşturulabilir veya siz biz bir azınlık hükümeti kurarsak destekler misiniz? Önerilerinizi aldım, partimizin yetkili organlarına götüreceğim. İki öneriyi de görüştük. MYK bir karar aldı. İlk başta söylediğimiz kararı yine tekrarladı. “Türkiye’nin çok ciddi sorunları var, yüksek profilli bir hükümet gerekiyor.” 

 

'Davutoğlu'ndan bize şu ana kadar bir koalisyon değil, 3 aylık seçim hükümeti teklifi geldi'

 

Değerli arkadaşlar, bize şu ana kadar bir koalisyon önerisi gelmiş değildir. Bir seçim hükümeti önerisi gelmiştir. Üç aylık bir süre içinde, belli konuları yapalım, üç ay içerisinde yaptıktan sonra seçime gidelim. Bu bizim MYK’nın aldığı karara uygun değildi.

Milli irade diyoruz, milli iradeye saygı şudur: Milli irade siyasi partiler arasında oy bölüşümü yapmışsa, tek başına iktidara getirmemişse, liderlere düşen milli iradeye saygının gereği bir koalisyon oluşturmaktır. Siz, “ben koalisyonu oluşturamıyorum, seçime gideceğim” derseniz, milli iradeden nasıl söz edeceksiniz? Türkiye’nin tarihi bir fırsatı kaçırdığını düşünüyorum. Terör bir tarafta, ekonomideki sorunlar bir tarafta, dış politikadaki sorunlar bir tarafta. Milli iradenin gereği olarak bir koalisyon müzakeresi sonucunda bir iyi niyetle hükümetin kurulması ve sorunların çözülmesinden yanaydık.

Şunu da açık yüreklilikle ifade etmek isterim. AKP ile CHP arasında yapılan bu görüşmeler bana göre çok önemli. Şu açıdan önemli; en azından AKP, CHP’nin her konuda görüşünü öğrenmiş oldu. Bütün açık yürekliliğimizle ifade ettik. Dolayısıyla bunun demokrasimize bir katkı sağladığını söylemek istiyor. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın, Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir, Türkiye kendi sorunlarını aşabilecek kapasiteye sahip bir ülkedir. Kendi ülkemize güvenelim. Sorunları çözebiliriz. Sorunları çözümsüz hale getiren, üzülerek ifade edeyim, siyaset kurumunun başındaki yöneticilerdir. Halkımıza güveniyoruz, milli iradeye saygı olarak görüyoruz bütün davranışlarımızı. Bu çerçevede geldiğimiz nokta bu. Bundan sonraki takdir, tümüyle yüce milletimize ait. Her zaman saygı duyacağız.

 

'Davutoğlu hükümeti kurma görevini iade etmezse yetki gaspı olur'

Soru – cevap

 

İmam hatipler gündeme geldi mi? Cumhurbaşkanı’nın sizi yetkilendirmesini bekliyor musunuz?

Bizim teamüllere göre, Sayın Cumhurbaşkanı en çok oyu alan lidere görev verdikten sonra, parlamentoda güvenoyu alacak çoğunluğu oluşturamazsa kendisi gidip bu görevi iade edecektir. Etmezse biz buna yetki gaspı deriz.

Eğitim konusuna gelince bir müzakere olmadı ki... Görüşlerimizi sordular, ifade ettik. Ben doğrudan Sayın Davutoğlu’na ifade ettim. İmam hatipteki çocuklarımız bizim çocuklarımızdır. Onların çok iyi eğitim almasını isteriz, hiçbir sorunumuz yoktur ama eğitim sistemiyle sorunumuz vardır. Hiçbir veli memnun değildir. Türkiye bilgi toplumunu yakalayacaksa eğitim sistemiyle yakalayacaktır. Onun dışında “imam hatiple ilgili ne düşünüyorsunuz?” diye herhangi bir soru bize gelmedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönlendirmesi olduğunu düşünüyor musunuz, Türkiye’nin oyalandığını düşünüyor musunuz? Koalisyonu müzakere etmediğinizi söylediniz ama görüşlerinizi ifade ettiniz, hangi başlıklarda anlaşamayacağınızı gördüğünüz başlıklar oldu mu?

Biz anlaşamayacağımız bir başlık görmedik. Sayın Cumhurbaşkanı’nın etkisi olmuş mudur, yanıtı kamuoyunun ve Sayın Davutoğlu’nun vermesi gerekir.

Davutoğlu, basın toplantısında yüzde 60’lık bloktan bahsetti. Kırmızı çizgiler gündeme geldi mi?

Görüşmelerde hiçbir kırmızı çizgimiz yoktu. Kırmızı çizgi diye bir şey gündeme gelmedi. Anayasa konusunda CHP ne düşünüyor, anlattık. Eğitim, dış politika, anlattık. Onlar da aktardı. Birbirimizi dinledik karşılıklı. Sürenin uzaması nedeniyle rahatsızlığımızı ifade ettim. Perşembe günü bitirme konusunda mutabakat sağladık.

Erken seçim sonrası koalisyon olursa AKP’yle görüşür müsünüz?

Önce erken seçim olacak mı onu göreceğiz, çıkacak sonuçlar aynı olacak mı, onu göreceğiz. Türkiye’nin çıkarları neyi gerektiriyorsa biz o çıkarların yanında olacağız.

Başbakan “tek seçenek erken seçim” dedi. Sizin için de böyle mi, erken seçime nasıl gidilir? Sayın Davutoğlu “Bahçeli’yle görüşebilirim” dedi.

Bir gerçeği unutmayalım, siyasette 24 saat çok uzun bir süredir. Demokrasi kendi sorunlarını çözebilecek bir sorundur. Aksi demokrasiye inanmamak demektir. Erken seçimi tek seçenek olarak ifade etmeyi doğru bulmuyorum.

Deniz Baykal görüşmeler esnasında, tiyatro sahnesi sergileniyor demişti. Siz de aynı fikirde misiniz?

Bu sorunun bu ortam için uygun olmadığını ifade edeyim bir. İki, gerçekten de yapılan görüşmeler karşılıklı saygı esası çerçevesinde olmuştur ve gelişmiştir. Sonunda da noktalanmıştır.

 

 

İlgili Haberler