Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker, gazetesinin yöneticileri ve yazarlarına yönelik düzenlenen operasyonla ilgili olarak "Ülkeyi Gülen Cemaati ile yıllarca iç içe yöneten iktidar, şimdi aldanma hakkı icat etmiş; tepe tepe kullanıyor. Cemaat’in devlet için nasıl bir tehlike olduğuna, AKP iktidarı henüz kurulmamışken dikkat çeken ülkenin en köklü gazetesinden suç odağı yaratılacak öyle mi? Görüyorsunuz, yandaşlarınız bile bu kadarına dayanamıyor. Tutmaz" dedi.
Star yazarı Resul Tosun, gazetenin yazar ve yöneticilerine yönelik düzenlenen operasyonla ilgili olarak "Hepimiz biliyoruz ki Cumhuriyet Gazetesi FETÖ’cü değildir/olamaz" demiş, "Yeni anayasa hazırlıkları sürerken, başkanlık konusunda belli bir aşamaya gelmişken medyaya baskı uygulandığı propagandasına yol açan bu tasarrufu nasıl açıklayacağız?" ifadesini kullanmıştı.
Çiğdem Toker'in "Aldanma hakkı" başlığıyla yayımlanan (2 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Yaşayarak gördük. Yapısal niteliği gereği olumsuz bir duygu durumu olan aldanma, siyaseten bir hakka dönüştü.
Hem de en imtiyazlı olanından. Ama “imtiyazlı” dediysek, ifade yanıltmasın.
Doğuştan; salt insan olma sebebiyle kazanılan bir temel hak değil bu.
Bilakis, aldanma hakkına mazhar olabilmek, ancak olgunluk yaşından sonra mümkün. Yetmiyor; başka özel koşullara da tabi.
Aldanma hak ve imtiyazı için; iktidarı elinde tutan kadroda yer almanız, güç kullanmanız, emrinizde binlerce kişiye talimat verebilen konumda olmanız, vergilerimizden oluşan bütçeyi yönetmeniz, örtülü ödenek kullanabilmeniz, kaynak dağıtmanız, güvenlik güçlerini harekete geçirebiliyor, TSK’ye “Şuraya gir” diyebiliyor olmanız gerekiyor.
Keza, bu imtiyazdan gazete/tv görünüşlü propaganda makineleri de iltisaklı (yapışmış) olarak yararlanabiliyor.
İrtibatlı olunca haliyle iltisaklı da olunuyor, malum.
Eğer bu unsurlardan biri ya da birkaçına sahip değilseniz, siz aldanamazsınız. Aldansanız dahi, bu durumun bir hüküm ifade etmesini bekleyemezsiniz.
Aldanma hakkına sahip olanlar, hakkın süresini, hacmini ve derinliğini de belirleyebiliyor. Özgünlükte sınır yok. Her muktedir, kendi ihtiyacına göre, pekâlâ bir self-aldanma paketi yaratabilir.
Diğer yandan aldanma hakkını oluşturan son asli unsur ise hiyerarşik bir silsile içinde ilerleyebilme becerisidir.
***
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Şimdiye kadar cemaattaki kardeşlerimiz bizden ne istediler de yapmadık. (...) Benden geri dönen hiçbir şey yoktur. Buna rabbim şahittir” dediğinde, takvimler 24 Kasım 2013’ü gösteriyordu.
Yüksek Düzeyli İstişare Konseyi toplantısı için gittiği Rusya dönüşünde yaptığı açıklamayı zaten Cumhurbaşkanı hiçbir zaman inkâr etmedi.
Onun pek çok vesileyle kullandığı “aldatıldık” “kandırıldık” ifadesi, daha sonra kadrolarına muazzam bir özgürlük alanı açtı.
Nitekim, eski İçişleri Bakanı Efkan Ala da “81 il müdüründen 74’ü bunlardandı”dediğinde de takvimler kanlı darbe girişiminden bir ay sonrasını gösteriyordu. Ala, istifa etmek zorunda kaldığı o dönem NTV’de “Hepimiz kandırıldık” söylemini kullanacaktı.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise sosyal medyada izlenme rekorları kıran ve “Fethullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir....” diye başlayan TBMM’deki konuşması için, sonra şöyle diyecekti: “O dönemde Fethullahçı terörörgütünün suç, ihanet şebekesi olduğuna dair bir bilgim yoktu.”
***
Yaşayarak gördük. Meğer bir an bile aldanmadan yalnızca gazetecilik yapmak bir suç isnadına dönüşebilirmiş.
Ülkeyi Gülen Cemaati ile yıllarca iç içe yöneten iktidar, şimdi aldanma hakkı icat etmiş; tepe tepe kullanıyor.
Cemaat’in devlet için nasıl bir tehlike olduğuna, AKP iktidarı henüz kurulmamışken dikkat çeken ülkenin en köklü gazetesinden suç odağı yaratılacak öyle mi?
Görüyorsunuz, yandaşlarınız bile bu kadarına dayanamıyor.
Tutmaz.