Gündem

Erdoğan: Gülen cemaati içinde barınmaya devam edenler başlarına geleceklere katlanacak!

"ABD, PYD konusunda ikircikli; öyleyse bu millet kendi göbeğini kendisi kesecektir"

30 Nisan 2016 18:12

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "paralel yapı" olarak adlandırdığı Gülen cemaatinin "Türkiye'de başarılı olamadığını" belirterek, "Batı'da aleyhimize kampanyalar yürütüyorlar ve gayet de başarılı oluyorlar" dedi. "Ortaya çıkan bunca ihanet belgesine rağmen hala bu yapının içinde kalmak isteyenlere buradan sesleniyorum" diyen Erdoğan, "Hiç kusura bakmasınlar, başlarına gelecekleri kabul ediyorlar demektir. Terör örgütünün içinde barınanlara terörist denir. Ne dedik, legal görünüm altında illegal yapılanmada olanlar dedik. Artık illegal terör yapılanması ya da illegal terör örgütü diyecek, bu şekilde üstlerine gideceğiz" diye konuştu.

Erdoğan, ABD Savunma Bakanı'nın "PYD ile PKK bağlantılıdır" açıklaması ile ABD Sözcüsü John Kirby'nin "Bizim için PYD terör örgütü değildir" açıklamasını hatırlatarak, "Biz PYD, YPG terör örgütü diyoruz, bakınız çok enterasan ABD Savunma Bakanı ayrı, Sözcü ayrı şey söylüyor. Öyleyse bu millet kendi göbeğini kendisi kesecektir" ifadesini kullandı.

Erdoğan, İlim Yayma Cemiyeti'nin yıl dönümünde konuştu. 

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

"Rabbim bizleri, adı güzel, kendi güzel Hz. Muhammed'e layık olan kullarından eylesin. Dünyanın dört bir yanında zulüm gören, Müslümanların yar ve yardımcısı olsun. Bu kutlu gecenin İslam aleminin birliğine, beraberliğine vesile olmasını Allah'tan temenni ediyorum. 

Bu gurur tablosuna şahitlik etmekten onur duyuyorum. Ülkemizin en köklü STK'larından olan cemiyetin hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum. 1951'de milletçe mesut olmanın imkanlarını oluşturmak için 68 hayırsever büyüğümüzü yad ediyorum.  Milletimizin üzerine bir karabasan gibi çöken tek parti döneminin ardından tesis ettikleri özgürlük ortamıyla Adnan Menderes ve yol arkadaşlarını anıyorum. Milli bilinci ve şuuru yükseltmek için ter döken mesai harcayan tüm kardeşlerime şimdiden şükranlarımı sunuyorum.

Büyük bir özveriyle, gayretle, hak için, adalet için mücadele ediyor, emek veriyorsunuz. Yokluk ve yolsulluk içinde toprağa dikilen fidan bugün koca bir çınara dönüştü. 

Kısa bir tarihe gidiyorum. Vefa'da atılan tohumlara bakıyorum. Aldığımız kurs, derslere bakıyorum, sonra da Çarşamba'daki imam hatip okulunu hatırlıyorum. Üst katı mescit ve yurttu. Gece yarısı bir saatte üstümüz açılmış, bir amcamız gelir üstümüzü örter. Buralardan buralara geldik. Nereden nereye, nasıl bir nesil yetişti. Şu anda ülke genelindeki 151 şubes, 159 öğrenci yurdu, 20 bin öğrencisiyle 78 milyonun tamamına hizmet etmekte. Sizden bu ülkenin hayat damarlarının kurultulmaya çalışıldığı dönemde güç verdiğiniz kuvvet verdiniz. 

Öz yurdunda parya muamelesi görenler, her alanda biz de varız diyebiliyorsa, sizlerin katkısı var. İlim Yayma Cemiyeti, Türkiye'deki STK'ların anasıdır. STK olarak ilk öğrenci yurdu inşası, burs, iftar gibi faaliyetleri başlatan vakıf sizlersiniz. 100'ün üzerinde imam hatip okulunu inşa ettirdiniz. 

ismillah diyerek bu adımı atarken sadece Türkiye'yi düşünmediler. Onların hedefleri çok daha geniş, çok daha büyüktü. 

Tüm bunları da, zorluklara, ülkemizin üzerinden silindir gibi geçen dönemlere rağmen yaptılar. Sabrettiler, azimle, kararlılıkla yollarına devam ettiler. Biz hiçbir zaman çocuklarının rızkından keserek bunları yapmış gönül erlerinin haklarını yiyemeyiz. Geleceğimizin teminatı için gayret gösteren vakıf insanlarını, o gizli kahramanları asla unutamayız. Bugün bu dava bu aşamaya gelmişse, o kahramanların gayretleri sayesindedir. Türkiye'nin cemiyetinin bu kutlu yolda durmadan ilerleyerek gelecekle Ümmet'in cemiyeti olacağına da inanıyorum. İşte, şu salondaki tablo, bu muhteşem tablo bunun habercisidir.

Biliyorsunuz dün ülke tarihimiz açısından çok önemli bir yıl dönümüne hep birlikte idrak ettik. Kut'ül Ammare zaferini şanına yaraşır bir şekilde kutladık. Kut'ül Ammare, bu ülkenin "Hasta adam" olarak ilan edildiği, beka mücadelesi verdiği bir dönemde abidevi bir zaferdir. "Ben bunu zafer olarak kabul etmiyorum" diyen bazı kendini bilmez, haddini bilmez tipler de var, ama onlara rağmen bu zaferi inkar edemeyecekler.

Yıllarca bizlere unutturulmaya, hafızalarımızdan silinmeye çalışılan bu zafer, ülkemizdeki çarpık tarih anlayışımızı da gözler önüne sermektedir. Kuru birkaç cümleyle geçiştirildiğini üzülerek görüyoruz. Tarih bir milletin hafızası değil, milletin yol göstericisidir. Biz tarihimizden sadece ibret almayız, aynı zamanda kuvvet alırız kuvvet. Bir millet, tarih sahnesinden silinmek isteniyorsa, öncelikle yapılması gereken şey o milleti tarihsiz hale getirmektir. Bugüne kadar yapılan budur. Türkleri yenmekle yetinmeyip, Türklerin tarihini de silelim dediler. Kut'ül Ammare zaferinin, onca ihtişama rağmen evlatlarımızın zihinlerinden kazınmasının sebebi işte budur. 

Yaşanan hezimetin gayet farkındalardı, bu utancı gizlemek için çok büyük çaba sarf etmişlerdir. Görevlendirdikleri ajanlarla, Kut askerlerinin salınması karşılığında Halil Paşa'ya bin pound değerinde altın teklif etmişlerdir. Başarılı olamayınca kendileri kazanmış gibi göstermeye çalışmışlardır.

Daily Mail gazetesinden basılan, General Tousand'i bir paşayla gösteren fotoğrafın yanında şu ifadeler yer alıyordu: Kut generali İstanbul'da. Oysa esir olarak İstanbul'da bulunuyordu, Osmanlıların nezaketi sayesinde o fotoğraf çekilmişti! Ancak bu fotoğraflar bile yönetimi rahatsız ediyordu, Türkleri iyi gösteriyor diye. Sykes, "Türkler Ermenileri katletti" diye ermeni verir bunun üzerine. Bize karşı sempati duyan Türkleri asıyor, veya vuruyorlardı. Mısır ve Hindistan'da zorbalık hareketine giriştiler. Bu tip yalanlarla büyük bir kara propaganda başlattılar. Aynı şeyi bugün yapmıyorlar mı? Aynı şeyi bugün yapıyorlar. Onlar istedikleri kadar karalasınlar, biz yolumuza aynen bu şekilde devam edeceğiz.

Bölgeyi kendi çıkarları için dizayn etmek isteyenler, o gün basın kuruluşlarını nasıl bir silah olarak kullanmışlarsa, bugün de aynısını yapıyorlar. Suriye'de, Ortadoğu'da, Güneydoğu Anadolu'da da aynısını yapıyorlar. Gezi olaylarında yaşanan hadiseleri, sanki ülkede bir iç savaş var gibi gösteren medya kuruluşları ülkemizde kamp kurmuşlardı. Sonra sayfalarını, başlıklarını "Türkiye teröre destek veriyor" propagandasına ayırdılar. Şu anda paralel yapılanma bunu yapmıyor mu? Paralel devlet yapılanmaları, oradalarda aleyhimizde iftira, karalama kampanyaları yürütüyor. Gayet başarılı da oluyorlar. Çünkü onlar da takkiyeci. İşte bakın şu anda çok ciddi bir kısmı cezaevlerinde, bir kısmı kaçtı. Dedik ya "inlerine gireceğiz" Girdik, giriyoruz.

Söylüyorum, bu ten bu canda oldukça, bu Ümmet'e ihanet eden kim olursa olsun üstlerine sonuna kadar gideceğiz. 

O kadar enterasan ki ABD'de bir enstitüsüne konferans vereceğim. Bir baktım karşıda PKK bayrakları, bir yanda ASALA diğer yanda paralel devlet yapılanması. Ya bunlar ne zaman dost oldular. Tabii o çok iyi fotoğraf karesiydi, niye? Hala gaflet içerisinde olan o samimi kardeşlerimiz gördüler. Temenni ederim taban-ı ibadet kardeşlerimiz o işlerden kurtulurlar. Dedik ya taban-ı ibadet, ortası ticaret tavanı ihanet!

 

"ABD, PYD konusunda ikircikli; öyleyse bu millet kendi göbeğini kendisi kesecektir"

 

Hala devam ediyorlar, peki siz, Suriye rejiminin katlettiği onlarca gazetecinin sesi oldunuz mu? Gazze'de ölenler için kampanyalar yürüttünüz mü? Bilgileri ifşa eden gazetecilerin raporlaştırıldığını gördünüz mü? Terör konusunda da aynı ikircikli tavra şahit oluyoruz. Bakın bizi YPG, PYD terör örgütüdür diyoruz. Amerika'da savunma bakanı farklı bir şey söylüyor, sözcüleri farklı bir şey söylüyorlar. Kendileriyle konuştuğumuzda bize farklı konuşuyorlar, sırtımızı dönüyoruz başka şeyler söylüyorlar. Öyleyse bu ülke, kendi göbeğini kendi kesecektir, başka çaresi yoktur.

Ülkemizdeki bazı kesimler de, aynı nefreti kendi devletlerine karşı beslediklerini üzüntü içinde görüyoruz. Türkiye'nin aleyhinde ne varsa, en başta kendilerini görüyoruz. Aynı safai, paralel yapı dediğimiz ihanet şebekesi mensuplarının da katıldığını görüyoruz. Tüm imkanlarını, tüm elemanlarını ülkemizin ve milletimizin aleyhine seferber etmiş bulunuyorlar. Ya böyle bir parayı bunlar bu ülkelere nasıl aktarırlar, bu paraları nasıl buldular. Onun için çok çalışacağız, yanlışımızı telafi etmek zorundayız. 

 

"Gülen cemaati içinde barınmaya devam edenler başlarına geleceklere katlanacak!"

 

Bunun için ben her fırsatta yerli ve milli vurgusunu yapıyorum. Yerli değilseniz, milli bir duruşunuz yoksa paralel yapı gibi ruhunuzu ve bedeninizi başkalarının eline vermişseniz, size kendi ülkenize silah çektirirler.

Adana'daki mit tırlarında, bu paralel yapı kendi ülkelerine silah çektirmişlerdir. Türkiye, onlara rağmen bir hukuk devleti olarak kalmayı başardığı için hesaplarını mahkeme önünde  veriyorlar. Bu sıradan bir olay değildir, ülkemizin tarihindeki en aleni ihaneti gerçekleştirenlerin, bu millete yapamayacakları kötülük yoktur. Bunun içinde yargı, güvenlik güçlerimiz, medya yer aldı mı? Aldı. Bunların takipçileri olmayacak mıyız? Rabb'im bu ihaneti yapanları kendi kazdıkları kuyuya düşürmüştür. Türkiye'yi terör örgütüne yardım ediyor gibi gösterenler, terörist olarak tescillenmişlerdir. Son çeyrek asrın en parlak beyinleri, şahsiyetsiz, kişiliksiz robotlar haline dönüştürülmüştür. Ortaya çıkan bunca ihanet belgesine rağmen hala bu yapının içinde kalmak isteyenlere buradan sesleniyorum. Hiç kusura bakmasınlar, başlarına gelecekleri kabul ediyorlar demektir. Terör örgütünün içinde barınanlara terörist denir. Ne dedik, legal görünüm altında illegal yapılanmada olanlar dedik. Artık illegal terör yapılanması ya da illegal terör örgütü diyecek, bu şekilde üstlerine gideceğiz.

 

"Üç buçuk soysuzun
ardından zağarlık yapamam"

 

Çok fazla yuva açan, yurt açan illegal bir yapı var. Paralel yapıya kaptırılan her bir yavrumuzun vebali bizlerin üzerindedir. Bizler daha fazla imkanlar oluşturarak evlatlarımızın bu tip şer odaklarının pençesine düşmesini engellemeliyiz. Bugünler rehavet dönemi değil, daha çok gayret gösterme dönemidir. İmam hatiplerde, diğer liselerde okuyan yavrularımızın durumu ortada, onlara sahip çıkacağız. Sadece imam hatiplerde 600 binden 60 binlere düştüğümüz günleri düşünün, ya o ne büyük zulümdü. Ama şimdi sadece 1 milyon 207 bin imam hatipli var. Nereden nereye, hamd olsun. Ve sizler diğer liselerdeki arkadaşlarınızla bu işi inşallah daha ileri taşıyacaksınız. Yani kapalı sistem değil, açık sistemde onlarla da irtibatlarınızı geliştireceksiniz. Her şehrimize üniversite kurduk, bu üniversiteleri kurmamız çok önemli ancak öğrencilerle ne kadar ilgileniyoruz onu konuşmak lazım. İnancını, kültürünü bilen nesiller, şu anda karşımda görüyorum. Asım'ın neslini oluşturamazsak yaptığımız onca okulun, hastanenin, köprünün, hizmetin ne anlamı var ki! Şüphesiz her şey sizler, bizler için. Eğer biz evlatlarımıza doğruyla yanlışın, çirkinle güzelin farkını öğretemiyorsak, iman ve amel açısından onları olgunlaştıramıyorsak neyin mücadelesini veriyoruz? 

Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam; Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam. Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale; Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale! Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum! Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim, Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! 

Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım! Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu,irticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu? diyor Akif...  İşte Asım'ın nesli burada. Nasıl olmam gerekiyor diyorsanız, işte bu mısralarla kendinizi tanımlayacaksınız. İnşallah yeni nesilleri bu anlayışla yetiştiremediğimiz sürece görevimizi yapmış sayılmayız. Birileri sizi gölgelemek için elinden geleni ardına koymayacaktır. Bu söylenenlerin hiçbir önemi yok, at bir kenara bas üstüne!

Gençler, unutmayın: Kaderin üstüne bir kader vardır. Biz bunlara kalsaydık, bugün değil Cumhurbaşkanı, muhtar bile olamazdır. Ama biz bugün binlerce muhtarımızı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ağırlayarak bize bu sözleri söyleyenlere cevaplarını veriyoruz. Bugüne kadar Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 10 bin muhtarımızı ağırladık, inşallah 52 bin muhtarımızı daha ağırlayacağız. Köşe yazarı ne yazarsa yazsın... Aman böyle yazmış, Amerikalı onu yazmış, bu bunu yazmış... Halk ne diyor? Aslolan budur. 

Her şey insan için. Biz evlatlarımıza doğru ile yanlışın, hak ile batılın, iyi ile kötünün farkını öğretemiyorsak neyin mücadelesini veriyoruz? Birileri sizleri karalamak, sicilinize kara çalmak için elinden geleni arkasına koymayacaktır. Bu yazılan, çizilenlerin zerre önemi yoktur. At bir kenara, bas üstüne. Bunlar kalsaydık, bırakın cumhurbaşkanı olmayı, muhtar bile olamazdık. Onlara şimdi hak ettiği dersi veriyoruz. Ne yazarsanız yazın, halk ne diyor, hak ne diyor; aslolan budur. 

Biz görevimizi yapmaya devam edeceğiz. Milletin gönlüne girmişseniz, yanlışlar düzeltilir, noksanlar tamamlanır. Menzile adım adım yaklaşılır. Orada tutunamazsanız, unutulmaya mahkumsunuz demektir.