Gündem

Davutoğlu: İlk defa iki cumhurbaşkanı büyük bir onurla devir teslimi gerçekleştirdi

AKP Genel Başkanlığı'ndaki ilk grup toplantısını gerçekleştiren Davutoğlu, 'AK Gençlik yorulmaz, Hoca'sını unutmaz' sloganıyla karşılandı

01 Eylül 2014 15:50

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül'den Cumhurbaşkanlığı görevini tesli alan Tayyip Erdoğan'ın  devir teslim törenine atıfta bulunarak "İlk defa aynı kadro içinden iki cumhurbaşkanı büyük bir onurla bu devir teslimi gerçekleştirdiler. Atatürk ve İsmet İnönü CHP'liydi. Ama Atatürk'ün vefatının ardından bir çalkantılı süreçten sonra İnönü Köşk'e çıktı" dedi.

Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından AKP Genel Başkanı ve Başbakan olan Ahmet Davutoğlu, partisinin ilk grup toplantısını gerçekleştirdi.

62. hükümeti kuran Davutoğlu’nun hükümet programını saat 14:00 civarında açıklaması bekleniyor.

Toplantıya gelen partililer ''Bir bayrak, bir vatan bir de Erdoğan'' diye slogan attılar.

Davutoğlu'nu da unutmayan partililer, Başbakan'ı beklerken ''AK Gençlik yorulmaz, Hoca'sını unutmaz'' diye de slogan attı. 

Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları:

Tarihi süreçler tarihi sınavları beraberinde getirirler. Bugün 1 Eylül... Bugün Uşak'ın kurtuluşunun yıldönümü. İzzettin Çalışlar paşaya Allah rahmet eylesin. Aynı zamanda dünya barış günü. Eşrefi mahlukat olan insanoğlunun onuru iki şeyle teminat altındadır. Özgürlük ve güvenlik. Bağımsızlığını kaybetmiş hiçbir insan topluluğu iradesini kullanamaz. Güvenliği zorlaşan insanlar da özgürlüğün tadını çıkaramaz.

Türk istiklalinin en önemli garantisi AK Parti grubunda tecessüs etmiş milli iradedir. AK Parti istiklalimizin teminatıdır. İç barışın ve bölgesel barışın ve uluslar arası barışın teminatıdır.

Bir gün nasıl Türkiye'de iç barış sağlanmışsa çevre havzalarda da barış ve istikrarın sağlanması için tarihte olduğu gibi etnik mezhebi ve dini ayrım gözetmeden yan yana yaşamalarını sağlayacak barış ortamının sağlanması için ne gerekiyorsa yapacağız. 

Türkiye bölgesinde bir barış adası ise bunda 12 yıl boyunca AK Parti'nin temel payı var.

Son 15 gündeki AK Parti'nin tutumu bir örnek tutum olarak tarihe geçecektir. En ufak bir sarsıntı olmadan, en ufak bir tereddüt yaşanmadan bu süreçler aşıldı. Bunda başta sayın Cumhurbaşkanımızın ve AK Parti'nin tüm kadrolarının ahlaki duruşunun payı vardır. 

Millet bizden yanadır o bizden yana oldukça hiçbir engeli tanımayız.

Biz 11. cumhurbaşkanımız sayın Abdullah Gül'e geçmiş dönemde verdiği hizmetten dolayı teşekkür ediyoruz, Sayın Erdoğan'a ise 12. Cumhurbaşkanımız olarak her türlü desteği vereceğimizi beyan ediyoruz. 

2007'de cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde neler yaşadığımızı hepimiz biliyoruz. O günlerde AK Parti kadroları kaya gibi sağlam durmasaydı bugün bu neticeleri alamazdık. Hatta bizim aramızda bazıları dahi bunlara uyarak safları terk etti. AK Parti kadronun mihveri ve omurgası olarak dimdik durdu bundan sonra da bu dik duruşumuz değişmeyecek. Ne içerdeki vesayetçiler ne de onların işbirlikçileri Türkiye'yi tahakküm altına alacak bir ortam bulamayacaklar.

 

'İlk defa aynı kadro içinden iki cumhurbaşkanı'

 

İleride siyaset bilimciler şu son 10-12 günde yaşananları incelediklerinde AK Parti kadrolarının sergilemiş olduğu tutumu bir örnek tutum olarak tarihe geçireceklerdir.

İlahi iradeyi tecelli ettirecek duaları eden millet bizden yanadır.
İlk defa aynı kadro içinden iki cumhurbaşkanı büyük bir onurla bu devir teslimi gerçekleştirdiler.

Biz 11. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’e demokrasi mücadelesinde gösterdiği çabalar için teşekkür ediyoruz. 12. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a da tüm desteğimizi vereceğimizi tekrarlıyoruz.

E-muhtıralar verildi, doğrudan dolaylı tehditler yapıldı. Hatta bizim aramızdan da bazıları burayı terk ettiler.
Bundan sonra da neyle karşılaşırsak karşılaşalım bu dik duruşumuz değişmeyecek.

Başbakanlık devri de ilk defa hiçbir tartışma yaşanmadan gerçekleşti.

Kongremizin adı olağanüstüydü pek çok konuda da olağanüstüydü. Atmosferi katılımı ve sıcağıyla bile olağanüstüydü. Ama sürecin işleyişi içinde hiçbir olağanüstülük yaşanmadı.

Ve sürecin sonunda bendenizi bu makama layık gördüler. Teşekkürlerimi minnetlerimi ifade etmek istiyorum.

Ama duyulan güven ikram edilmiş bir makam değildir. Aynı zamanda büyük bir sorumluluktur. Sizden tek bir talebim var bu sorumluluğu beraber taşıyalım. Ancak ve ancak kollektif bir akıl bu sorumluluğu taşır.

Eğer burada sizce bir sapma olursa gelip konuşmanız gereken bendenizim. Bu topluluk içine hiçbir şekilde kulis, fitne fraksiyon sokmayacağız.

Başka partilerde olduğu gibi şucular, bucular gibi bir anlayışı sokmayacağız.

CHP de birlik ve kardeşlik kurultayı demiş. Bizim milli birlik ve kardeşlik sürecimizden etkilenmişler galiba. Ama o çatı altında birliği kurmaları zor görünüyor.

Grup toplantımızdan sonra Sayın Nurettin Canikli’den boşalan yere yeni grup başkanvekilimizi seçeceğiz. Bu yaz belki tatil yapamadınız ama…

Dışişleri Bakanlığı görevini aldığımda diplomatlara söylediğim bir şey vardı, “bana mazeretle gelmeyeceksiniz 24 saat yetmiyorsa 25. saati bulacaksınız, 6 gün yetmiyorsa 7. günü bulacasınız” demiştim.

Bir iddianamede bir savcı “dönemin başbakanı” diyorsa yargının da kendisini gözden geçirmesinin zamanı gelmiştir. Bütün bunlar niçin yapıldı? AK Parti hükümetlerinin 13 yıl içindeki birikimlerini durdurmak ve yeni Türkiye’yi geriye götürmek için yapıldı.

 

'Nefis hesabı yapmazlar'

 

30 Mart’ta istedikleri olmadı cumhurbaşkanlığı seçimi destansı bir zaferle sonuçlandı. Şimdi hesapları 2015 seçimleriyle ilgili. Hükümet içinde tartışma olur mu diye düşünüyorlar.
Hiç heves etmesinler. Bu AK Parti kadroları öyle bir kadro ki kendi içinde nefs hesabı yapmazlar.

AK Parti kadroları erdemli, kapsayıcı ve sürekli olduğu için bu süreçte sapasağlam kalmayı başardı. AK Parti geçmişten aldığı derinlikli misyonla ve çizdiği vizyonla geleceğe kadar gider.
Ne zaman aramıza nefs ve ego girerse işte o zaman konjonktürel bir parti haline dönüşürüz.

Beni en çok memnun eden şey kongrenin bütün işleyişinde içselleştirilmiş bir ahlakın o atmosfere hakim olmasıydı. O ahlak eğer içleştirilmemişse bir şekilde dışarı vurur.
Beni en çok üzen ise TBMM’de bir CHP’li vekilin bir kitabı, anayasa ve içtüzük kitabını fırlatmasıydı.

Eğer bir insanın derununda öyle bir tavır gerçekleştirmek yoksa o anda ortaya çıkmaz.

 

"Gördüğüm zaman 'vay nasipsiz' dedim"

 

Ben onu gördüğüm anda bir kitap aşığı olarak “vay nasipsiz” dedim. Bizde kitap ve kalem kutsaldır…

Her şey kalemle başlamıştır. Kitap kağıttan yapılır, kağıt ağaçtan yapılır ağaç ise topraktan yetişir. Tıpkı insan gibi.
Binlerce kitabım var benim ne zaman odaya girsem onları okşarım. Tıpkı Yunus Emre’nin sarı çiçekle konuştuğu gibi.
Kitap bir nimettir onu okuyabilene, kitapların kitabına iman edene.

Bu arkadaş onu fırlatırken aslında bizim mayamızı, özümüzü de fırlattı. Aslında insanlık irfanına da hakaret etti. Buradan bütün kitapseverlere sesleniyorum. Buna karşı tavır alsınlar.

CHP’de disiplin kurulu diye bir şey varsa bu arkadaşa 24 saat bir sahafta bulunma mecburiyeti getirsinler. Çünkü o sahaftaki kitap kokusu var ya şifadır şifa.

Ben içinde kitap olmayan bir odada hiç uyumadım. Hiçbir çantam yok ki içinde bir kitap omamaış olsun.

Eğer böyle bir niyetleri varsa bir okuma odası açsınlar ve bu arkadaşa sahafta bulunma ya da çalışma mecburiyeti getirsinler.

 

'Edebi, devlet adabını öğreteceğiz...'

 

 

 

Sabırla bu ana muhalefet partisine edebi ,hayayı, kitap sevgisini, devlet adabını öğreteceğiz. 

Biz bize yakışanı yapacağız. Hiçbir zaman bizim aramızda böyle tavırlar çıkacağını sanmıyorum ama meclis tartışmaları sırasında sehven dahi olsa bizim aramızdan böyle tavırların çıkmasına engel olmamız lazım.

Ama şunu bilsinler ki meclisi bu yolla tıkayıp bloke etme çabaları varsa buna izin vermeyiz.

Sayın Kılıçdaroğlu savaş hariç Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmeyeceğini açıkladı. Bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır? Sayın Kılıçdaroğlu bu tablo içinde ne yazar. Konuşsa ne yazar konuşmasa ne yazar?

Ben tıpış tıpış konuşacaksın demem ama göreceksiniz öyle ya da böyle konuşacak. Çünkü kimse Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanı ile küs olma lüksüne sahip değil.
Saygısızlık sayın cumhurbaşkanına ve kitaba olmasaydı bugün sadece AK Parti grubuna seslenecek ve orada bırakacaktım. Ama hakaret öyle yüce makamlara ki bu durum karşısında susmak adaletsizliktir.