30 Mart yerel seçimlerinde İstanbul Beyoğlu’nun CHP belediye başkan adayı olan ancak AKP adayı Misbah Demircan'a kaybeden Aylin Kotil, eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış'a ait olduğu öne sürülen ses kaydında Kur'an ayetleriyle dalga geçtiğinin öne sürülmesine ilişkin, "Bir CHP’li kazara, ‘makara bakara’ deseydi offff... Sittin sene belimizi doğrultamazdık. Bitmiştik yani. Linç edilir, öldürülürdü sokakta" dedi.
Zaman'dan Fehmi Ur'a konuşan Kotil, AKP hükümetinin Fethullah Gülen cemaatine ait yurtdışındaki Türk okullarının kapatılmasına yönelik başlattığı girişimlere ilişkin, "Şimdi bir eğitimci olarak, eğitim dediğiniz vakit benim için akan sular duruyor. Eğitimli bir nesil her zaman tercihim. Okulların kapatılması veya okullara hayır deme gibi bir bakış açım olamaz zaten" ifadelerini kullandı.
Aylin Kotil'in açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Beyoğlu, genel olarak Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) yakın olarak görülüyor. İnsanlarda böyle bir algı var. Ama epeydir ilçede sağ partiler kazanıyor...
Özellikle, İstiklal ve Cihangir bölgesi böyle biliniyor. Aslında durum hiç öyle değil. Toplamda 45 mahallemiz var. Bunlardan sadece 3-4 tanesi bu şekilde. Diğer geri kalan 42 mahallemiz gayet mütedeyyin diye adlandırdığımız kesimin oturduğu mahalleler.
Oyunuzu artırmanıza rağmen seçimi neden kaybettiniz?
Bunda, maalesef Saadet Partisi’nin blok olarak AK Parti’ye oy vermesi çok etkili oldu. Yani Saadet Partisi, kendi oyunu korumayı bırakın kendi oyunu aldığı oyun 5 bin daha azını almış olsa belki bugün biz belediye başkanı olacaktık! Güçlü olduğumuz mahallelerde, daha doğrusu eskiden güçlü olmayıp da şimdi güçlü olduğumuz mahallelerde, Kasımpaşa’nın bütün mahallelerinde kafa kafaya gittik. O bizi çok mutlu etti.
Bundan sonraki planlarınız neler?
Gelecek adına bir plan yapmadık ama seçimden sonra ne yaptınız, diye soracak olursanız; ilk etapta ilçe seçim kuruluna itirazımızı yaptık, ancak kabul edilmedi maalesef. Çünkü biz bir oyumuzun bile diğer haneye yazılmasını istemedik. İnsanlar şehir dışından geldiler. Zahmet çekerek oy kullandılar. Akşam saat 05.00’te Kasımpaşa merkezde bulunan okulda hâlâ kapılara kadar kuyruklar vardı. Emek vardı ortada. Eğer ben o oyun peşinde koşmazsam, o insanların emeğine yazık olurdu bu bir. İkincisi de; insanların zaten kazanamıyoruz, o zaman niye oy kullanalım, demesiyle eş anlamlı olurdu. Yapmamız gereken her şeyi yaptık. Bundan dolayı gelecek adına bir şey planlayamadık.
Milletvekili adayı olacağınız yönünde haberler var...
Gazeteciler sordu. Ben de böyle bir düşüncem yok, dedim. Ancak, varmış gibi gösterildi. Şimdilik böyle bir düşüncem yok.
Siyasete devam edeceğiniz sinyali veriyorsunuz sanki...
Bizim üzerimize düşen ne görev varsa bunu yapacağım. Zaten, yerel seçim sürecinde yaptığımız çalışmaları raporlayacağım. Genel merkeze sunmak istiyorum. Çünkü, sokakta çok fazla vakit geçirerek, insanlarla bire bir iletişime geçtim. Neler yapılabilir, ne olabilir, diye. İnsanların sorununu dinledim ve bununla ilgili bir çıkarımım oldu. Yani, bundan sonraki seçimlerde nasıl oyumuzu artırabileceğimiz yönünde. Daha doğrusu kendimizi nasıl tanıtabileceğimiz anlamında.
Mecliste Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Toplumdaki yönetenlerin şiddet dilinin durumu bu noktaya getirdiğine inanıyorum. Şiddet dilini bırakmamız gerekiyor. Farklı bir dile geçmeliyiz. Bunu artık her alanda görmeye başladık. Eskiden toplumda gerginlik veya hezeyan olduğu dönemlerde, o toplumdaki liderler halkı sükûnete davet ederlerdi. Maalesef şu an tam tersini görüyoruz. Halk yönetenleri sükûnete davet ediyor. Bu yüzden durum daha kötü olmadan artık bu şiddet dilinin değişmesi gerekiyor.
Geçen sene, Haydarpaşa’dan Ankara’ya yürüyerek seçim barajının kaldırılması için 19 günlük ilginç bir protestonuz vardı. Bundan sonra da sizi böyle eylemlerde görebilir miyiz?
Baraj düşmedi biliyorsunuz. O yüzden devam edecek. (Gülüyor)
Malum son günleri en çok meşgul eden konulardan biri de yurtdışındaki Türk okullarına yönelik hükümetin kapatma girişimleri. Bir eğitimci olarak siz ne düşünüyorsunuz?
Şimdi bir eğitimci olarak, eğitim dediğiniz vakit benim için akan sular duruyor. Eğitimli bir nesil her zaman tercihim. Çünkü şunu çok net gördüm; 3 yaşında okula başlayan bir çocukla, sadece 1. sınıftan okula başlayan çocuk arasında inanılmaz fark var. O yüzden eğitime hayır deme şansım yok. Ben bunu yaşıyorum, gözlemliyorum. Bir eğitimci olarak okulların kapatılması veya okullara hayır deme gibi bir bakış açım olamaz zaten.
Bir süredir ‘Hizmet Hareketi’ üzerinden bir ötekileştirme, kara propaganda yapılıyor. Bu durum toplumu nereye doğru götürüyor?
İnsan olarak etiketlemeyi seviyoruz. Burada siyasilere çok iş düşüyor. Bunu yapacak olan onlar. Toplum, hep ileri gelenleri örnek alır. O yüzden, sanatçılar, siyasiler birer rol model olduklarının farkında olarak hareket etmek durumundalar. Siz isteyin ya da istemeyin toplum size o misyonu yüklüyor.
Siyasetçiler rol modeldir demişken, Egemen Bağış’ın âyet ile dalga geçmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben size bir şey söyleyeyim. Bir CHP’li kazara, ‘makara bakara’ deseydi offff... Sittin sene belimizi doğrultamazdık. Bitmiştik yani. Linç edilir, öldürülürdü sokakta.