Gündem

"Avrupa'da korkunç saldırılar düzenleyen teröristlerin hiçbiri mülteci değil"

Prof. Claus Offe: Umutlarını kaybetmiş bir nesil DAEŞ'in eline geçiyor

Fotoğraf: Ece Oğultürk - Habertürk

29 Eylül 2016 11:16

1920’li yıllarda Almanya’da Marksizm’e içeriden eleştiride bulunmak üzere gelişen ünlü Frankfurt Okulu ekolünün son temsilcilerinden Prof. Claus Offe, Avrupa'daki terör saldırılarına ilişkin olarak, "Paris’te, Brüksel’de, Münih’te ve Nice’te korkunç saldırılar düzenleyen teröristlerin hiçbiri mülteci değil. Hepsi Avrupa’da doğan eski sömürge azınlıkları" dedi. "Anne babaları sömürgecilik döneminin korkunç uygulamalarına maruz kalmış, 20 yaşlarında tüm umutlarını kaybetmiş bir jenerasyon" diyen Offe, "DAEŞ tarafından eğitiliyorlar ve diğer insanları öldürme fantezilerini gerçekleştiriyorlar" ifadesini kullandı.

Offe, geçen hafta Avrupa Birliği’nin içinden geçtiği kriz üzerine yazdığı yeni kitabı “Europe Entrapped”i anlatmak üzere Boğaziçi Üniversitesi’nde TÜSİAD Dış Politika Forumu’nun düzenlediği bir konferansa katıldı. 

Habertürk'ten Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan (29 Eylül 2016) Prof. Offe'nin açıklamalarından bazı bölümler şöyle:

 

"İngiltere yanlış karar verdiğini anlayacak"

 

-Brexit kararı AB’nin geleceğini nasıl etkileyecek?

Brexit kararı yüzde 52 evet oyuna karşılık yüzde 48 hayır oyuyla alındı. Neredeyse nüfusun yarısı bu karara karşı. Finans sektörü, medya, endüstri ve meclis üyelerinin çoğunluğu AB’de kalmaktan yana. Referandumdan sonraki gün, AB’den ayrılma yönünde oy kullananların yüzde 7’si verdiği karardan ötürü pişman oldu. Kısacası bu sadece bir referandum ile karar verilemeyecek kadar kompleks bir konu. Brüksel, onlara kolayca ayrılmanın yolunu açacak kadar cömert davranamaz çünkü bu başka ayrılıklara yol açabilir. Onlar böyle sert davrandıkça, İngiltere de yanlış karar verdiğini anlayacak.

-Peki ya mülteci krizi? AB ile Türkiye arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması’nın başarı şansı var mı?

 

Eminim Brüksel’de onlarca insan günlerini bu sorunun cevabını arayarak geçiriyordur! (Gülüyor) AB açısından asıl soru işareti mültecilerin entegrasyonu. Gelenler Avrupa dillerini konuşamıyor. İş piyasasına adapte olmalarını sağlamak kolay değil. Vasıfsız, istikrarsız ve parasız bir kitle yaratmaktan korkuyorlar. Ama öte yandan insanların göç etmesini engelleyemezsiniz. Ege Denizi üzerinden geçişler denetlendiği için bazı mülteciler Rus-Norveç sınırı üzerinden gelmeye başladı! Almanya şimdi Macaristan, Slovakya, Çek Cumhuriyeti ve Polonya’ya dönüp “Eğer mültecileri ülkenizde istemiyorsanız, o halde masraflara ortak olun” diyor. Bu konuda daha uzun müzakereler yapılacak gibi görünüyor.

 

"Saldırıları mülteciler yapmıyor"

 

Claus Offe Avrupa Birliği’nin şu anki sorunlarını 5 temel maddede özetledi:

1-MÜLTECİ PROBLEMİ: Suriye sorunu buzdağının görünen ucu. Afganistan, Libya, hatta Mısır’da düzen oturmuş değil. Gelecekte ne olacağı belirsiz. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da istikrar yok. Bunun ötesinde orta vadede gıda ve iklim sorunuyla da karşılaşabiliriz ve bu yeni göç dalgalarına neden olabilir.

2-EKONOMİK İSTİKRARSIZLIK: Pek çok ülkenin gayri safi milli hasılası negatifte. İtalya’nın bankacılık sistemi büyük problem yaratıyor. Güney ülkelerinde işsizlik insanların ev kredilerini ödeyememelerine neden oluyor. Özellikle genç işsizliği çok yaygın. Yunanistan’da 18-24 yaş arasındaki insanların yarısı işsiz.

3-RUSYA FAKTÖRÜ: Uluslararası krizler de AB’nin geleceğini tehdit ediyor. Büyük problem Rusya. Putin’in Doğu Avrupa’da ne yapacağını kimse bilmiyor. Eski Sovyet ülkelerinde korku hâkim. Rusya tarihi bir düşman olarak görülüyor ve bu tehdide karşı birleşik bir askeri güç oluşturulması benimseniyor. Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier, askeri gücü artırmak yerine Rusya ile uzlaşmacı bir politikadan yana. Rusya ile sınırı olan ülkelerse buna kızıyor ve bu noktada Avrupa içinde bir dış politika ayrılığı doğuyor. İskandinav ülkelerinde, özellikle Estonya ve Letonya’da Rusça konuşan etnik azınlık var. Tıpkı Ukrayna’da olduğu gibi, Rusya bu ülkelerde de “Vatandaşlarımızı korumalıyız” diyor. Polonyalılar için durum daha da karışık çünkü tarihsel olarak hem Almanya hem de Rusya ile problemleri var. Sağcı, muhafazakâr, milliyetçi hükümet bu sorunun daha da derinleşmesine neden oluyor. Kısacası pek çok dış politika anlaşmazlığı var.

4-AŞIRI SAĞIN YÜKSELİŞİ: Ekonominin iyi yönetilememesi, mülteci krizi ve uluslararası gerilimler sağın yükselmesine neden oldu. Fransa’da cumhurbaşkanı adayı olan Le Pen, seçimi kazanırsa oylarının büyük bölümünü Paris ve Nice’teki terör saldırılarına borçlu olacak. Orta Avrupa’da sağ partilerin yükselişi, özellikle Macaristan’da Victor Orban’ın, Almanya’da Merkel’in güçlü yönetim anlayışı diğerlerine örnek oluşturdu. Almanya örneği ilginç, çünkü orada 3 sene öncesine kadar Nazi geçmişinden dolayı sağın yükselişi kolay görünmüyordu. Geçtiğimiz günlerde yerel seçimlerde güç kazanan AfD elbette bir Nazi partisi değil ama anti-liberal, anti-mülteci ve anti-Avrupa bir parti. 2 savaş arası dönemin otoriter devletleri olan Avusturya, Macaristan ve Hırvatistan üçlüsünde de aşırı sağın yeniden yükselişe geçtiğini görüyoruz.

5-KORKU POLİTİKASI: Aşırı sağın yükselişi korku politikasının sonucu... İnsanların korkularını mobilize edebilirsiniz. 3 tür korku vardır. Birincisi işini kaybetme gibi geçerli gerekçeleri olan korkular. İkincisi, kesin bir nedeni olmadan başınıza kötü bir şey geleceğine dair paranoyak korkular. Üçüncüsü ise yalandan, “Afrikalı göçmenler yılbaşında kadınlara saldıracak, kimse evden çıkmasın” diyerek yarattığınız korku. Avrupa’da bu 3 korku türü de var. Kimi politikacılar gerçek korkuları istismar ederek planlarına gerekçe üretmeye çalışıyor. Şunu unutmayın, Paris’te, Brüksel’de, Münih’te ve Nice’te korkunç saldırılar düzenleyen teröristlerin hiçbiri mülteci değil. Hepsi Avrupa’da doğan eski sömürge azınlıkları. Anne babaları sömürgecilik döneminin korkunç uygulamalarına maruz kalmış, 20 yaşlarında tüm umutlarını kaybetmiş bir jenerasyon. DAEŞ tarafından eğitiliyorlar ve diğer insanları öldürme fantezilerini gerçekleştiriyorlar. Patolojik bir durum bu. Mültecilerle hiçbir ilgisi yok. Oysa kimi politikacılar öyle olduğunu öne sürüyor.


Söyleşinin tamamı için tıklayın