Kültür-Sanat

Asiye Koray Bendon'dan Osmanlı'nın tarihine ışık tutan sözlük çalışması

Bendon'un hazırladığı sözlükte Osmanlı padişahlarıyla ilgili tablolar da yer alıyor

10 Aralık 2017 18:00

Emekli gazeteci ve televizyoncu Asiye Koray Bendon, Osmanlı'nın kuruluşundan kısa bir dönem öncesini ve Cumhuriyet döneminin ilk 20-25 yılını kapsayan, “Osmanlı Saray, Devlet, Ordu, Donanma, Sosyal Kurum mensup ve görevlileri ile Esnaf, Sanatkâr, Zanaatkâr ve her türlü iş, güç, uğraş, unvan ve rütbeler sözlüğü” hazırladı. 

5 yılda en az bin eser ve 100 bin sayfa taranarak hazırlanan Sözlükte, Osmanlı’da Saray hayatının aksine bugün daha az bilinen yanlarıyla esnaf sanatkâr ve zanaatkar kesimine dair önemli bilgi ve ayrıntılar yer alıyor. Sözlükte ne kadar üretim yapıldığı, ne kadar vergi  ödedikleri ve devletin bu kesim için yaptığı yasal düzenlemelere ilişkin bilgiler de yer alıyor.

“İlk akideci dükkanı açan, ilk mekanik saati kuran”

Sözlük okuru, esnaflara ilişkin bölümde ilk akideci dükkânını açan, ilk fotoğrafhaneyi kuran, ilk sinemacı gibi bilgilere de ulaşabiliyor. İlk mekanik saati Kanuni zamanında 1556 yılında yapan saatçinin bir astronom olduğunu bilgisi yer alırken sözlükte, (Takiyüddin bin Maruf) mekanik saat yapımı en ince ayrıntısına kadar anlatılıyor. Kaleme alınan “Mekanik Saat Konstrüksiyonuna Dair En Parlak Yıldızlar” diye çevrilebilecek bir eser de bulunuyor.

Okur için büyük kolaylıklar sağlandığı sözlükte, Osmanlı padişahları için de bir tablo bulunuyor. Bu tabloda padişahların doğum, ölüm, nerede doğup nerede öldükleri, tahta çıkışları, tahttan ayrılışları ve hüküm sürelerinin bilgisi yer alıyor.

Bendon’un son 5 yılını verdiği, günde 8 saatten az olmamak üzere tarihin tozlu bilgilerini günışığına çıkararak hazırladığı sözlükle ilgili T24’e değerlendirmeleri şöyle.

- Uzun bir adı var sözlüğünüzün.

 Evet uzun bir adı  var.Osmanlı Saray, Devlet, Ordu, Donanma, Sosyal Kurum mensup ve görevlileri ile Esnaf, Sanatkâr, Zanaatkâr ve her türlü iş, güç, uğraş, unvan ve rütbeler sözlüğü. Sözlüğün kapsamı çok geniş ve ben de kapaktaki başlıktan bu kapsamın anlaşılmasını istiyorum. Daha kısa nasıl ifade edilir bilmiyorum.

“A’den Z’ye sözlükte yer alan terimlerin listesini çıkardım”

Ana sözlük bitti.  900-1000 sayfalık bir çalışma oldu. Şöyle ki, kullananlara kolaylık olması için hazırladığım bir liste, dizin ve bir de tablo var. A’dan Z’ye sözlükte yer alan terimlerin listesini çıkardım. Bunu çok önemsiyorum çünkü şu görev ya da şu meslek, şu iş var mı diye tüm sözlüğü karıştırmak yerine doğrudan listeye bakabilirsiniz. Böyle bir liste onların işini çok kolaylaştırır. Bir de isimler dizini var. Sözlükte birçok isim geçiyor. O görev, meslek ya da sanatla ilgili önemli bir iş yapmış, eser bırakmış, ilk olmuş, son olmuş, iyi ya da kötü şöhret yapmış kimselerin isimleri yer alıyor.

“Padişahlar dışında 800 kadar ismin yer aldığı bir dizin ortaya çıktı”

Padişahlarla ilgili bir tablo hazırladım. Yine kullananlara kolaylık olması için. Örneğin topçubaşı maddesinde, bunların yetki ve sorumlulukları III. Selim zamanında belirlenmişti cümlesini okuduktan sonra, okur, bu hangi yıllara denk geliyor diye bilmek isterlerse, arkadaki tabloya bakması yeterli olacak. Bu tabloda padişahların doğum, ölüm - nerede doğup nerede öldükleri de var - tahta çıkışları, tahttan ayrılışları ve hüküm süreleri de bulunuyor.

- Sözlük Osmanlı dönemi ile mi sınırlı?

Osmanlının kuruluşundan bir süre öncesini ve Cumhuriyet döneminin ilk 20-25 yılını hatta biraz daha öncesini ve biraz daha sonrasını da kapsıyor. Çünkü şöyle bir durum var; Osmanlı diyoruz ama devlet kurulduktan sonra yüzlerce yıl boyunca Anadolu’da beylikler döneminden, Selçuklular zamanından kalma isimler kullanılmaya devam etmiş. Kimi yerlerde bu işlerin, görevlerin isimleri iki üç kez değişikliğe uğramış, kimi yerlerde aynı kalmış. Kimi zaman da halk kendi arasında o yöreden bu yöreye başka başka isimler vermişler. Tabi, neredeyse 700 yıl gibi bir süreden söz ediyoruz.

Dolayısıyla zaman içinde yeni kurumlar oluştukça yeni görevler ortaya çıkmış, bazı kurumlar ve onlarla birlikte bazı görevler ortadan kalkmış ya da yeni isimler verilmiş. Kaldı ki Osmanlı İmparatorluğu’nun yayıldığı coğrafyayı ve o coğrafyada kaç milletten insan yaşadığını düşünecek olursanız, bir iş ya da uğraş için orada başka, burada başka bir tabir de kullanılmış. Bir de çalıştıkça araştırdıkça şunu fark ettim, belgelerde, döneme göre ya da yerine göre bir işin, sanatın ya da görevin Farsçası kullanılmış, aynı dönemde başka bir bölgede Arapçası kullanılmış ya da Türkçesi veya yerel ağızla kayıtlara geçmiş. Bunun bazen kayıtları tutan kişinin eğilimi veya eğitimiyle ilgili olduğunu da öğrendim. Örneğin Tamburî, Tanburânî, Tanbur-zen gibi.

Rumeli’de başka, Kıbrıs’ta başka, Şam’da başka, Trabzon’da başka isimle ifade edilen işler var. Bir de halkın kullanımı var. Çedikçi de demiş, edikçi/edükcü de. Ben hepsini aldım sözlüğüme. Bu arada örneğin falcılık işi için falcı, falî, bakıcı, su bakıcı, ceffâr, cifrî, hurufi, remmâl, muazzim gibi sözcükler var. Hepsi falcı ama fal bakarken kullandıkları malzemeler değişiyor. Ben sözlüğü kullananlara kolaylık olması için örneğin ceffârın ne iş yaptığını, nasıl yaptığın, ne kullandığını, o işi kimlerin yaptığı bilgisini falan verdikten sonra bkz. (bakınız) diye diğer falcılık işlerini de sıraladım. Ama etimolojik bir açıklamaya girişmedim ki zaten bu sözlüğü hazırlamaktaki amacım da o değildi. Bu ansiklopedik bir sözlük, köken bilgisi vermiyorum, o görev, meslek ya da uğraşın ne olduğu, o kişinin sorumluluk ve yetkileri, o göreve kimlerin atandığı, terfi ettiğinde ne olduğu, ne kadar maaş aldıkları ya da ne kadar gelirleri olduğu gibi bilgiler var.

“ Süleymaniye Külliyesi’nde 4 medrese matematikçi ve mühendis yetiştirilmesine ayrılıyor”

- Esnaf sanatkâr ve zanaatkârlarla ilgili olarak ne var?

 Ne kadar üretim yaptıkları ne kadar vergi ödedikleri, devletin onlarla ilgili yaptığı düzenlemelere, çıkardığı kanunlara da yer verdim. Tabi bir de o meslekle birlikte ilk akideci dükkânını açan, ilk fotoğrafhaneyi kuran, ilk sinemacı gibi bilgiler de bulunuyor doğal olarak. Mesela saatçi maddesinde ilk mekanik saati Kanuni zamanında 1556 yılında yapan saatçinin bir astronom olduğunu, (Takiyüddin bin Maruf) mekanik saat yapımını en ince ayrıntısına kadar anlattığı “Mekanik Saat Konstrüksiyonuna Dair En Parlak Yıldızlar” diye çevrilebilecek bir eser de kaleme aldığını öğrenmek bana çok ilginç gelmişti.

“Bir aşçının günlük yevmiyesi 2-3 akçe”

 Riyaziyeci yani matematikçi maddesinde yer alan şu bilgiden söz edeyim. Kanuni’nin Mimar Sinan’a yaptırdığı Süleymaniye Külliyesi’nde 4 medrese matematikçi ve mühendis yetiştirilmesine ayrılıyor. Bu medreselerde müderris yani profesörlerin yevmiyesi 60 akçe. Aynı dönemde bir tabibin yevmiyesi 25-40 akçe arasında değişiyor. Bir aşçının günlük yevmiyesi 2-3 akçe.

“1690 yılında 418 kişilik gemide 118 topçu,  146 saatçi bulunuyor”

Ya da mesela 1690 yılında 418 kişilik bir mürettebat bulunan bir kapudane gemisinde 118 topçu ile birlikte 146 saatçi olduğunu öğrenmek, benim bir şeyleri daha doğru algılamamı, kurgulamamı ya da gözümde canlandırmamı sağlıyor diyeyim.

Muhteşem Yüzyıl dizisiyle birlikte herkesin adını öğrendiği Matrakçı Nasuh Efendi benim sözlüğümde birkaç maddede birden yer alıyor. Bunlardan biri de yine riyaziye/matematikçi maddesi. Zira Matrakçı’nın çarpım tablosunun ilk modellemesi sayılan üçgen yöntemi var. Bir de kafes çarpımı denilen bir metot geliştirmiş ki bu üç aşamalı basit bir algoritma ve son derece kolay. Bu yöntemle örneğin ordu 6 ay sürecek bir sefere çıkacak, 350 bin kişi var, askeri, aşçısı, çadır kuranı, imamı, doktoru falan hepsi.

Günlük kişi başına 700 gram ekmek tüketiyorlar diyelim, ne kadar un gerekir, o kadar un için ne kadar bir alanda buğday üretiminin yapılmış olması gerekir gibi bir hesabı yapmanız 3 dakikanızı falan alıyor.

“Kütüphanecilere iyi bir maaş bağlanıyor ancak kaybolan tek kitabı ödemesi şart koşulmuş”

Hafız-ı kütüp (kütüphaneci) maddesinde, Kütahya’da kurulan bir kütüphanede işe alınacak 2 kütüphaneci için şehrin âlimlerinin görüşünün alınması şart koşuluyor. Kütüphanecilere iyi bir maaş bağlanıyor, ayrıca bir değirmenin geliri de onlara bırakılıyor. Ama kütüphanedeki 200 kadar kitaptan biri kaybolduğu takdirde kütüphanecilerin bunu ödemesi şart koşulmuş.

Tanzifatçı (çöpçü, temizlik işçisi) maddesine Birinci Dünya Savaşı’nda erkek nüfusun azalması üzerine belediye - ya da Şehremaneti Nezafet-i Fenniye Müdürlüğü- kadın tanzifat ameleleri alıyor işe. Yani kadın çöpçülerin işe alınması yeni değil.

“IV Mehmet döneminde bir çiçek akademisi kurulmuş” 

Sözlüğü eline alıp karıştıranlar örneğin çiçekçibaşı maddesinde, IV. Mehmet zamanında bir çiçek akademisi kurulduğu bilgisini de bulacaklar. Afitabeci - şemsiyeci maddesinde de ufak bir bilgi var; padişahın altında durduğu şemsiyenin rengi kırmızıymış ve başkalarının bu renk şemsiye kullanması da yasakmış. Saray’daki hizmetlilerin hemen tamamı kırmızı şalvar giyiyor.

Birinci dünya savaşının arifesinde ancak 10 tane filan pilot yetiştirilmiş. Uçak sayısı da –şu anda hatırlamıyorum - en fazla o kadar. Yani uçak da pilot da çok kıymetli. Dolayısıyla Türk askerler 1913 yılında çok akıllıca bir şey yapıyorlar. Yerdekiler yanlışlıkla kendi tayyaremize ateş etmesin diye Türk tayyarelerine kırmızı kare zemin üzerine ay-yıldız boyuyorlar. Bu da askeri uçaklara milli işaret konması bakımından tarihte ilk oluyor.

“II. Mahmut’un 18 eşi var”

İnsan hikâyelerinden beni etkileyen bir durumu anlatabilirim. Padişahların biliyorsunuz bir sürü eşleri varmış, bir sürü de çocukları oluyor. Esasen istatistik olarak bakınca, korkunç bir gerçek var bu kadar çok eş ve çocuk edinmenin altında. Şöyle ki örneğin II. Mahmut’un 18 eşi var. 22 erkek, 22 ya da 23’ü kız toplam 44-45 çocuğu oluyor ama 36-37’si ölüyor. Hem de 3 yaşına bile basmadan, çoğu da doğumdan hemen sonra. Eşlerin çoğunun da durumu çok farklı değil… O eşlerin yarısından fazlası doğumda ya da hemen doğumdan sonraki birkaç ay içinde ölmüş falan.

II. Mahmut’un 22 erkek çocuğundan hayatta kalmayı başaran iki oğlu var; zaten sonra ikisi de tahta çıkıyor. Abdülmecit ve Abdülaziz. Padişahın hayatta kalabilen 6 kız çocuğundan da 25 yaş üstünü görebilen 2 kızı var. Çok trajik

 Asiye Koray Bendon’dan biyografisi: 

2001 yılında Anadolu Ajansı’ndan emekli olduktan sonra bir süre radyoda ve televizyonda çalıştım. Kanal B’de Türkiye ve Avrupa Birliği programını yaptım. Derken basın sektörüne noktayı koydum, editör olarak devam etme kararı aldım; 13-14 yıldır 8-9 yayınevine dışarıdan editörlük yapıyorum. Ben daha ziyade İngilizceden tercüme kitapların editörlüğünü yapıyorum. Ayrıca 10 yıldan fazla bir süredir TRT, yapım şirketleri ve ajanslar için dışarıdan metin yazarlığı, belgesel, senaryo yazarlığı da yapıyorum. Birkaç kitap için “ghost writer”lık yani hayalet yazarlık da yaptım.