Kültür-Sanat

Anlamını öğrendiğinizde 'Epifani' yaşayacağınız 35 kelime: Mokita, Mythomania, Basorexia...

Lapsus Calami: Kalem sürçmesi, bilinçaltı baskısıyla yazıya dökülen yanlış-hatalı kelime

20 Ağustos 2018 21:06

Dünyanın farklı kültürlerinde insanın belki aklına bile gelmeyecek durumları tek kelimede anlatmak için kullanılan binlerce kelime mevcut. Cansu Altaş bu kelimelerden bazılarını Twitter hesabından sosyal medya kullanıcıları ile paylaşıyor.

İşte bu ilginç kelimelerden bazıları...

Abibliofobi: Okunacak kitap kalmamasından, her şeyi okuyup tüketmekten duyulan korku. Kitapkolikler arasında bunu yaşayanlar olabilir. Yunanca “Abibliophobia”dan gelmiş.

Basorexia: Birini öpmek için veya öpüşmeye karşı duyulan arzuya, dürtüye, istekli olma haline deniyor.

Epeolatry: Yunanca’da sözlük bile okuyacak kadar çok okuyanlara verilen isim. “Kelimelere ibadet edilmesi” demek. Epos: Kelime, Latry: İbadet.

Gümüşservi: Eski Türkçede suyun üzerine yansıyan ay ışığı görüntüsü demekmiş.

Tretar: Sık kahve içenlere deniyor. Kahve bardağını 3. kez tazelemek demek. Patar ise ikinci bardak. Kelime İsveççe.

Fernweh: Belki de hepimizin içinde olan bir arzu: Uzaklara gitme arzusu. “Yolculuk tutkusu” diye de çevrilebilir. Almanca.

Dromomani: Türkçe’de seyahat etme hastalığı. Uzun mesafelere, farklı kimliklerle gitme dürtüsüne deniyor (Yunanca: dromomania)

Ayurnamat: Değiştirilemeyen olaylar için endişelenmenin boşuna olduğunu ifade ediyor.  Eskimo dili olan İnuitçe’den.

Bibliognost: Kitaplar, ansiklopediler hakkında bilgisi olan, çok iyi tanıyanlara deniyor.Türkçeye “kitaptanır” olarak geçmiş. Bibliofobi ise kitap okuma korkusu demek.

Boregasm: Sıkılmanın doruk noktası, hunharca sıkılmak demek. Son yıllarda boregasm üzerine yazılan akademik makale sayısı da çok fazla.

Epifani: Aniden gelen aydınlanma, şevk demek. James Joyce’la literatüre giren kelimelerden. Eski Yunanca’da dini bir terim olan “Epiphany”den türemiş.

Graphomania: Sürekli yazmak ve her şeyi yazma isteği, ama hastalık derecesinde. Türkçesi “Grafomani“.

Harfendaz: Laf atan, kinayeli konuşan demek. Eski gazetelerde sözlü tacizler “harfendaz”diye verilirmiş.

Hemdem: Canciğer dost demek. Farsça “hem (birlikte) + dem (nefes)” kökenli.

Kalsarikannit: Dışarı çıkmak yerine evde yalnız olup, iç çamaşırıyla sarhoş olana kadar içmeye deniyormuş (Fince). Tam hafta sonu kelimesi.

Lapsus Calami: Kalem sürçmesi demekmiş. Bilinçaltı baskısıyla yazıya dökülen yanlış-hatalı kelime. Latince kökenli.

Lethologica: Bir kelimeyi veya ismi tam olarak hatırlayamama durumu. İngilizce. Yunanca’dan “Lethe: unutkanlık; Logos: sözcük”

Librocubicularist: Yatakta kitap okumayı seven kişi demek. Latince “liber+cubiculum” kökenli.

Malumatfuruş: Eski Türkçe’de bilgiçlik taslayanlara, bildiğini abartıp gösterenlere denirmiş. (Malumat: bilgi + Furüş: satan). Etrafınızda bu kelimeyi hak eden çok kişi olabilir.

Merdümgiriz: Kalabalıkları sevmeyen, insanlardan kaçan, çekingen kişi. Mert(insan) + girizgah (kaçacak yer), Farsça kökenli.

Metanoia: Birinin kendini, ruhunu, fikrini değiştirip arınması, ruh dönüşümü gibi. Eski Yunanca.

Mokita: Herkesin bildiği ama konuşmadığı gerçekler demek, Papua Yeni Gine’de kullanılıyor.

Mono No Aware: Güzel şeylerin farkında olup, geçip-gidince hissedilen hüzün. Japonca.

Mutterseelenallein: Almanca’daki en duygu yüklü kelimelerden biri. Yalnızlıktan daha yalnız olmak, yapayalnızlık (göçmenler kullanmış).

Mythomania (mitomani): Kendi yalanlarına inanma, anormal yalanlar söyleme. Mitoloji ile aynı kökten, Myth(mit)+ Mania(delilik)

Omnilegent: Ne bulursa okuyanlara göre bir sözcük. Her şeyi okuyan, okuma bağımlısı demek. “Omni “Latince’de “her türlü, tüm” anlamlarında.

Ök: Eski Türkçe’de “anne” demekmiş, “Öksüz” buradan türemiş. Yani “öksüz” sadece “annesi olmayan” demek.

Philtrum: Dudağın üstündeki çukura “philtrum” deniyormuş. Mitolojide kullanılıyor. Sevgilinize iltifat ederken kullanabilirsiniz.

Phosphene: Gözümüzü kapatınca veya ovuşturunca görülen yıldız, renkli ışık parçalarına deniyor. Ne zaman kullanmanız gerekir bilmem ama kulağa hoş gelen bir kelime. Yunanca’dan gelmiş; “phos(ışık)” kökenli.

Safderun: Eski Türkçe’de kolay kanan kişiler demekmiş (saf+derun). Bu tür davranışlara da “safderunca” deniyormuş. Artık kullanılmıyor ama eski kitaplarda geçiyor.

Sillage: Fransızca. Kokunun izi demek. Sevdiğin ya da sıradan biri gittikten sonra ortamda kalan kokusuna deniyormuş.

Sermest-i müdam: Eski Türkçe. Sürekli sarhoş demekmiş.

Smultronstalle: İsveççe. Stresli, kötü hissettiğimiz zamanlar kafamızı dinlemek için gidilen yere deniyor.

Süveyda: Kalbin tam ortasında gizli günah/kötülüklerin saklı olduğu siyah noktaya deniyormuş (Arapça’dan).

Stigmatophile: Dövme, piercing ve kabadayılık takıntısı olan kişi.

Velleity: Latince. Kafaya koyduğun bir işi bitirmek isteyip, harekete geçmemek demekmiş. Zayıf heves diye çevrilmiş.