Gündem

Ali Bulaç: Erbakan olsaydı, Türkiye Ortadoğu'da tard edilmezdi

'Bu iş Erbakan’ın kafasıyla olmaz' diyenlerin yıllarca yanında durdukları Erbakan Hoca’dan hiçbir şey öğrenemediklerini anlıyoruz'

02 Mart 2015 18:49

Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç,Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan’ın seçmenlerine sabır ve metanet tavsiye ederek 28 Şubat’ta Türkiye’yi Cezayir ve Suriye gibi ülkelere benzemekten kurtardığını iddia etti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Milli Görüş’ten ayrılan yenilikçi kadronun kurduğu AKP’nin Ortadoğu politikasına eleştiren Ali Bulaç, “Bu iş Erbakan’ın kafasıyla olmaz’ diyenlerin Suriye, Mısır ve Libya’nın bu hale gelmesindeki rollerine bakıyoruz da, bunların yıllarca yanında durdukları Erbakan Hoca’dan hiçbir şey öğrenemediklerini anlıyoruz. Kesinlikle şuna inanıyorum: Erbakan Hoca olsaydı -daha doğrusu onun fikriyatı takip edilseydi-, Suriye, Mısır ve Libya bu durumda olmaz, Türkiye Ortadoğu’dan bu trajik biçimde tard edilmezdi. Ortadoğu konusunda da yüz yıllık emek heba oldu!” dedi.

Ali Bulaç’ın Zaman gazetesinin bugünkü (2 Mart 2015) nüshasında yayımlanan, “Erbakan olsaydı” başlıklı yazısı şöyle:

 

‘Erbakan olsaydı!’

 

Vefatının 4. yılında rahmetli Necmettin Erbakan’ı anmak üzere Konya’ya gittim. Coşkulu bir kalabalığın doldurduğu salonda Milli Gazete’den Mustafa Kurdaş’la Erbakan Hoca’yı anlatmaya çalıştık.

Hakikaten bazı insanların değeri onlar hayatta iken yeterince anlaşılamıyor. Bugün Türkiye’nin içeride ve bölgede içine düştüğü duruma baktığımızda, Erbakan Hoca’nın değerini insan daha iyi anlıyor. Hoca, Türkiye’deki dindar kitleleri siyasetle tanıştırdı; haklarını kanuni siyaset yaparak aramalarının yollarını gösterdi. Seçimle işbaşına geldi, seçimle gitmeyi kabul etti. Şahsına ve politikalarına kimileri hayli ağır eleştiri ve suçlamalar yönelttiği halde, onun herhangi bir cemaati açıktan, doğrudan, rencide edici, itibardan düşürücü beyanda bulunduğunu hatırlamıyorum. İslam Birliği idealini hep diri  tuttu, hep bunun için çalıştı. 28 Şubat darbesi ona karşı yapılmıştı; haksız yere iktidardan düşürüldü, buna rağmen milyonlarca seçmenine sabır ve metanet tavsiye etti, hatta “Hocam yeter, patlamak üzereyiz!” diyenlere “Gidin ormanda bağırın” dedi. O sıkıntılı günlerde “Bu bizim tarihsel yürüyüşümüzde bir virgül hükmündedir” dedi, insanları teskin etti; Türkiye’yi bir Cezayir, bir Suriye durumuna düşmekten kurtardı.

Bu arada SP Genel İdare Kurulu Üyesi Lütfü Yayman ve Mustafa Kurdaş’tan öğrendiğim bir bilgiyi paylaşayım: 1982’de Suriye’de Müslüman Kardeşler, Hafız Esed rejimine karşı silahlı ayaklanmaya karar verdiklerinde Türkiye’ye gelir, Erbakan Hoca’ya da fikrini sorarlar. Erbakan Hoca onlara şöyle der: “Sizin tüfekleriniz, hafif silahlarınız var. Karşı tarafın topu, uçağı, tankı var. Çok büyük zayiat olur.” Pek memnun kalmamış olacaklar ki, Hoca arkasından “Mamafih başka alimlere de sorun” der. Bu sefer İsmailağa’da Mahmut Hocaefendi’ye gider, sorarlar. O muhterem zatın da dediği şu olur: “Müslümanların çoğunluk olduğu yerlerde dahili cihad olmaz. Bundan Müslümanlar zarar görür.”

Ben de Erbakan’ın: “Hocam, İslam aleminin başında diktatörler, zalim idareciler var, neden bunlara karşı tavır almıyorsunuz?” sorusuna şu cevabı verdiğini biliyorum:  “Zalim oldukları muhakkak, onlara karşı tavır alırsak Müslümanlara daha çok zulmederler. Hem İslam aleminde her ne yapacaksak bu idarecilerle yapmak durumundayız.”

Kimilerine göre Hoca’nın bu yaklaşımı pasifliktir. Hayır! Bu yaklaşımın gerisinde muazzam bir basiret ve feraset vardır. Üstelik, tarihte cair yönetimlere karşı gelişen Sünni “temkin doktrinin” özet ifadesidir. Türkiye’nin yanlış politikaları dolayısıyla Suriye’nin bu hale gelmesi konusunda “N’apalım, Suriye konusunda değerlendirme hatası oldu, devlet politikalarında böyle şeyler olur” diyen eski İslamcılara bakıyorum da, bunlar İslami/İslamcı fikriyattan zerre miktarı nasiplerini almamışlar. Utanmadan “Efendim, Türkiye Esed’i kaç defa uyardı, bizi dinleseydi bunlar olmazdı. Hem Suriye’de halk ile yönetim karşı karşıya geldiğinde tabii ki halkın yanında duracaktık” deyip kararmış vicdanları üzerine bir kara perde daha çekiyorlar. Bu gerekçeleri öne sürenler, Taksim gösterileri sırasında  güvenlik kuvvetlerinin gösterileri bastırırken 10 gencin hayatına son verdiğini unutuyorlar. Bütün devletler ve hükümetler gaddardır. Beşşar Esed de babası gibi gaddardır. Asıl yapılması gereken, kişinin karşısında Kalaşnikoflu mafya çetesine karşı elindeki tabanca ile karşı koymaya kalkışmamasıdır. Hiç kimsenin milyonlarca Suriyelinin hayatını ve geleceğini böylesine musibete ve felakete duçar etmeye hakkı yoktu. Kimi oturduğu yerden cihad oyunu oynadı, kimisi Suriye üzerinden yeniden Osmanlı’yı kurarız türünden postmodern sömürgecilik hayalleri kurdu. Olan milyonlarca masum insana oldu. Bu mazlum Suriye halkının yüce Allah elbette hesabını soracak, hem bu dünyada, hem Mahkeme-i Kübra’da.

“Bu iş Erbakan’ın kafasıyla olmaz” diyenlerin Suriye, Mısır ve Libya’nın bu hale gelmesindeki rollerine bakıyoruz da, bunların yıllarca yanında durdukları Erbakan Hoca’dan hiçbir şey öğrenemediklerini anlıyoruz. Kesinlikle şuna inanıyorum: Erbakan Hoca olsaydı -daha doğrusu onun fikriyatı takip edilseydi-, Suriye, Mısır ve Libya bu durumda olmaz, Türkiye Ortadoğu’dan bu trajik biçimde tardedilmezdi. Ortadoğu konusunda da yüz yıllık emek heba oldu!