Gündem

"AKP'nin, tarikatları yeniden devlet kurumlarına sokması büyük bir aymazlık"

"Din gibi araçları siyasette kullanan iktidarlar, sonunda bu aracın denetimini ellerinden kaçırıp onlara teslim olur"

03 Ekim 2017 13:03

Cumhuriyet yazarı Emre Kongar 15 Temmuz darbe girişimi sonrası tasfiye edilen Gülen Cemaati mensuplarının yerine yeni cemaatlerin almasını aymazlık olarak niteledi. Kongar, "AKP’nin yeniden, bu kez başka tarikatları, eğitime ve devlet kurumlarınasokması, büyük bir aymazlıktır." dedi.

Kongar'ın Cumhuriyet'te "Şerif Mardin ve mahalle baskısı 2" başlığıyla yayımlanan (3 Ekim 2017) yazısı şöyle:

Türkiye’de toplumsal bilimlerle ilgilenenlerin, Şerif Mardin’i merak edenlerin, bu konuda bilgi ve elbette fikir sahibi olmak isteyenlerin,bundan önceki 8 yazıma da göz atmalarını öneririm. 

Bugün, hâlâ gündemimizde çok önemli bir yer tutan “Mahalle Baskısı” kavramı üzerinden konuyu sonlandırmak istiyorum. 
10 Haziran 2007 tarihli Vatan’ın Pazar ekinde Ruşen Çakır, Mardin’leyapılmış ikinci bir röportaj yayımladı. 
“... Ailemde, özellikle de Ebulala Mardin Bey’den ‘ham sofu’ diye geniş kullanımı olan bir tabir işitiyordum. Yaptığım iş bunu değiştirerek kullanmaktanibaret. ‘Mahalle baskısı’ diyerek önemli bir sosyal olguyu anlamada ilk adımı atmış oluyorum...” 
Ruşen Çakır’ın, “Mahalle baskısı dünyada da kullanılan bir kavram mı” sorusu üzerine: 
“Hayır kullanılmıyor. Onun yerine ‘fondamantalist’ kavramı bunların hepsiniörtüyor. 
‘Mahalle baskısı’ kavramıyla ilgilenmemin nedeni Jön Türklerin bu konudakikorkularını merak etmemdir. 
İttihat ve Terakki Partisi döneminde bir grup aydın İslamın müesseselerüzerindeki etkilerini kaldırmak istiyordu. İkinci grup ise dindardılar, dindar olmalarına ama kendi estetik duygularından farklı bir davranış tarzı olarak gördükleri ‘mahalle İslamı’ndan ürküyorlardı.” 
Mardin, “Mahalle baskısı” “Mahalle İslamı” karşılığında Batı’da genel olarak “fondamantalist” (köktendinci) teriminin kullanıldığını ve kendisinin de bu deyimi “Ham sofu”dan esinlenerek geliştirdiğini belirtiyor. 
Böylece bu baskının radikal siyasal İslamcı (şeriatçı) niteliğine de ayrıca vurgu yapıyor. 
Yani söz konusu olan baskı, normal bir grup baskısı, normal bir etkileşimdeğildir. 
Din ile toplum ve birey arasındaki olağan bir ilişkiden, gerçek İslamdansöz etmiyor Mardin. 
Mardin’in “Ham sofu” ve “Fondamantalist” kavramlarıyla eşdeğer tuttuğu bu baskı, “radikal”, “köktendinci”, “bağnaz”, “cahil”, “ilkel”, “acımasız”, “siyasetle bütünleşmiş”, “gerçek İslamdan uzak”, çağdaşlığa, insan haklarına, demokrasiye aykırı özel bir baskı. 
Zaten tehlikesi de burada. 
Mardin, bir şeyi daha vurguluyor: 
“... Mahalle havası dediğimiz şeyin bu İslami alt-çevrelerle yeni bir şekil almışolduğuna inanıyorum. Bu yeni şekil AKP’yi döver. Demek istiyorum ki eğerböyle bir hava gelişirse AKP ona biat etmek zorunda kalabilir...” 
Bu uyarısıyla, “Mahalle İslamı” karşısında, iktidarın da güçsüz ve çaresizkalabileceğini belirtiyor. 
Belki de 15 Temmuz kalkışmasının arkasında böyle bir süreç vardı!

***

AKP’nin Milli Eğitimi Dini Eğitime çevirme projesiyle birlikte, gittikçe yeniden tarikatların etkisine girdiğini, tarikatları devlet içine soktuğunu görüyoruz. 
Tarihin ve siyasal olayların bize öğrettiği bir genel ilkeyi herkese anımsatmak istiyorum: 
“Terör ya da din gibi araçları siyasette kullanan iktidarlar, sonunda bu her iki aracın da denetimini ellerinden kaçırıp onlara teslim olur.” 
Tarih, bu sürecin sayısız örneğiyle ve bu nedenle yaşanmış pek çok kanlı felaketle doludur. 
Mardin’in “Mahalle Baskısı” uyarısı, bugün artık, 15 Temmuz 2016maskaralığıyla iyice görünür hale gelen bu tehlikeyi gündeme getiriyordu.
AKP’nin yeniden, bu kez başka tarikatları, eğitime ve devlet kurumlarınasokması, büyük bir aymazlıktır. 
DİREN LAİK EĞİTİM... 
DİREN DEMOKRASİ!