Gündem

AKP Sözcüsü Çelik: Öcalan ile siyasilerin görüşmesi söz konusu değil

"AB raporundaki 'çatışma ortamı' ifadesi son derece yanlış"

10 Kasım 2015 21:08

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, MYK ve MKYK toplantılarının ardından açıklamalarda bulundu. Açıklanması 1 Kasım seçimlerinin ertesine bırakılan AB İlerleme Raporu'nda geçen 'çatışma ortamı' ifadesine tepki gösteren Çelik, "Burada PKK’ya yakın çevrelerin dilinden etkilenmişler Türkiye’de çatışma yok terörle mücadele var. Meşrutiyet içerisinde bir mücadele vardır çatışma dili Türkiye için kullanılması yanlıştır" diye konuştu. 

Çözüm sürecine ilişkin de açıklamalarda bulunan Çelik, HDP'nin İmralı ile görüşmesinin söz konusu olmadığını açıkladı. Çelik, "Bütün sivil toplum örgütleri muhattaptır. Siyasilerin İmralı ile görüşmesi söz konusu değil. HDP muhataplığı kendine indirgemeye çalışıyor, böyle bir şey yok" dedi. 

Hükümet kurulma sürecinin G-20 zirvesine yetişip yetişmeyeceği yönündeki soruyu yanıtlayan Çelik, yemin töreninin 17 Kasım'da gerçekleşeceğini, G-20 zirvesine yetişmeyeeğini ifade etti. 

7 Haziran seçimlerinden ders aldıklarını ve 1 Kasım seçimlerinin 7 Haziran seçimlerini unutturmadığını ifade eden Çelik'in açıklamalarından satır başları şöyle: 

"3 ayda bir partinin temel ilkeler etrafında politika yapıp yapmadığı incelenecek ve Genel Başkanımız sayın Ahmet Davutoğlu'na rapor sunulacak. Kurucu değerlerimiz bizim için çok önemli.

Diğer partilerin bu tip mekanizmaları oluşturmalarını arzu ediyoruz. Her partiye kurucu değerler ve ilkeler etrafında kendisini var ediyor Türk siyasi hayatında kötü alışkanlık var

AK Parti kurulduğu dönemde siyasi cemaatler ve siyasi şirketler vardı gerçek kitle partisi Türk siyasi hayatı açısından kendine özgü bir parti olmuştur. Kurucu değerlerimiz olmazsa olmazımızdır bunun daha sıkı denetlenmesi lazım.

1 Kasım’ı değerlendirirken en önemsediğimiz husus iki aşamalı:

Aldığımız sonuçlardan başlatmıyoruz 7 Haziran ve 1 Kasım sonuçlarına tek bir bakış açısından bakıyoruz 1 Kasım’da aldığımız oyu esas kabul edip özeleştiri sürecimizden düzeltme sürecimizden vazgeçmeyeceğiz.

7 Haziran’da aldığımız mesajı vatandaşın bizde düzeltmek istediği bizi geliştirmek için talimat verdiklerini biliyoruz.

 

"1 Kasım, 7 Haziran'ı unutturmuyor"

 

7 Haziran’ı kendi bağlamı içinde bırakıp 1 Kasım’da başlatmıyoruz 7 Haziran’ı unutturmuyor bize 1 Kasım.

Yaşadığımız oy düşüşünü unutmayacağız bize verdikleri mesajı diri tutuyoruz ve bu şekilde kendimizi kurucu değerlerimiz etrafında yeniliyoruz.

Halkımız kendimizi toparladığımıza inandı.

1 Kasımda aldığımız yetkiyi son ve sonuç olarak değil bir başlangıç olarak görüyoruz. Bundan sonra daha derinlemesine çalışacağız.

1 kasım seçimlerinde tek başına iktidar sonucu aldığımız için hükümetten ayrılma ve yeni hükümeti kurma konusunda Cumhurbaşkanının takdiriyle Davutoğlu hükümeti kuracak bu bizim tüzüğümüzün 148. Maddesi gereğince bu bir zorunluluk. Muhtemelen 17 Kasım’da yemin edecekler. Başbakanlık için görevlendirme olacak yeni hükümet G-20 toplantısına yetişmiyor.

Önce hükümet programı sonra eylem programı açıklanacak. Hükümet programının içinden eylem planı çıkacak. Vaatler ve çeşitli paketler olacak. Bunların hangi zaman dilimi içerisinde hazırlanacağına dair 1 yıllık eylem planı hazırlanacak. 

Vatandaşlarımız bizim neyi ne zaman gerçekleştireceğimizi bilmeleri gerekiyor. Vatandaşlarımızın bizi denetlemesi açısından son derece önemlidir 3 ay içerisinde bütün vaatlerimizi yerine getireceğiz kanun ve yeni anayasa gerektirmeyen konularda. Özeleştiriden kaçmamak gerekiyor

Halkımızdan aldığımız mesajın gereğini yerine getirmek için yapılması gerekenler konusunda çalışmaları yürütüyoruz.

Yeni anayasa konusu temel vaadimiz. Türkiye’nin 2023’e ulaşması için zorunlu. Yeni anayasa ve buna dayalı bazı kanunlarla gerçek hedefleridir. Siyasi reformlar ve ekonomik reformların ivme kazanması için yeni anayasa şart. Bu, hukuk devletini güçlendirecek bir şey. Hukuk devletini güçlendiren her adım aynı zamanda ekonomi ve dış politikadaki gücümüzün artması için önemli en çok esnafı çiftçiyi işçiyi ilgilendiriyor. Sadece hukuk meselesi olarak bakmamak lazım. Ekonomik refahı ve demokrasiyi ileriye taşıma meselesidir.

Muhtemelen hükumet kurulduktan sonra belli bir takvim içerisinde parti liderleri ziyaret edecek.

 

AB raporuna tepki: 'Çatışma ortamı’ ifadesi yanlış

 

AB ilerleme raporuna ilişkin Türkiye’nin tezleri var. Türkiye’nin ileri demokrasiye ulaşması için  her eleştiriye açığız. Ancak raporda ‘çatışma ortamı’ ifadesi geçiyor. Çatışma ortamının bitmesi yanlış meşru devlet otoritesinin olmadığı bazı bölgelerde iki çetenin terör örgütün etnik grubun yada çetenin birbiriyle çatışmasıdır. Burada PKK’ya yakın çevrelerin dilinden etkilenmişler Türkiye’de çatışma yok terörle mücadele var. Meşrutiyet içerisinde bir mücadele vardır çatışma dili Türkiye için kullanılması yanlıştır. Suriye için kullanabilirler ama Türkiye için kullanamazlar. Siyasi ve literatür açısından yanlıştır. 

 

“Sürecin adı ‘barış süreci’ değildir”

 

Türkiye’deki sürecin adın barış süreci değil çözüm süreciydi şimdi milli birlik ve kardeşlik sürecidir siyasi açıdan literatürde doğru kullanmak lazım. Barış süreci lafından PKK ile devlet otoritesi aynı eşit kefeye koymuş oluyorlar bu şekilde barıştan bahsediyorlar meşru devlet otoritesi terör örgütü ile değerlendirilemez sürece barış süreci denilemez. Daha önce yaptığımızdan bir sapma söz konusu değil eski güvenlik politikalarıyla çözülmesinde ısrarcı oldular. Vesayetçi siyasi ortamı istediler. Çözüm sürecini milli birlik ve kardeşlik süreci kamu düzeni güven ortamın ortadan kalkması gibi algılayıp istismar etmeye çalıştılar.

Türkiye’de ret, inkar ve asimilasyon Ak Parti ile bitti. Dilim yasaklandıkça silaha sarıldım gibisinden geçmişte geçerliliği olmayan bir gerekçe üretilememelidir. Sadece Kürtlerle değil bütün vatandaşlarımızla bu sorunu çözeceğiz.

 

“Siyasilerin İmralı ile görüşmesi söz konusu değil”

 

Sözü olan tüm siyasi partiler sürecin ortağıdır. Sadece Kürt kardeşlerimiz değil, tüm kesimden kardeşlerimizle görüşürüz. Bütün sivil toplum örgütleri muhattaptır. Siyasilerin İmralı ile görüşmesi söz konusu değil. HDP muhataplığı kendine indirgemeye çalışıyor, böyle bir şey yok. 

İhtiyaç duyulursa devletin güvenliği, çıkarları açısından bu görüşme yapılır. HDP muhataplığı kendine indirgemeye çalışıyor böyle bir şey yok. Bu konuda sözü olan bütün siyasi partiler, sosyolojik unsurlar muhataptır. HDP'nin çok enteresandır. Suriye'deki PYD'de de aynı şeyi yapmaya çalışıyor. Bırakın başka unsurları başka Kürt unsurları  bile dışlayan bir yaklaşım sergiliyorlar. Belli bir siyasi çıkar üretmeye dönük yaklaşımlardır. Öteden beri yaklaşımlarımız aynıdır. Bütün kesimler muhataptır" 

Türkiye içerisindeki silahlı unsurlar sınır dışına çıkacak o silahlar gömülecek meşru bir şekilde güvenlik güçleri silahla mücadele edenlere karşılık verecektir. Ülke topraklarını tehdit edenlere karşı mücadele ederken kimse devlet ile terör örgütü PKK’yı eşit statüde göremez. Terörle mücadele konusunda kararlılık devam edecektir devlete silah sıkma ya da ara verme gibi bir durum söz konusu değildir. Belindeki silah devlet için tehditse devlet gerekeni yapacaktır.

 

"Teröre imkân veren Esad rejimidir"

 

DAİŞ terör örgütüne karşı bütün seçenekler masadadır. Oradaki meseleye bir bütün onlara bu imkanı veren Esad yönetimidir. DAİŞ’e veYPG’ye Esad rejimine karşı kararlılık sadece Türkiye’nin değil uluslararası bir adımdır uluslararası koalisyondan bağımsız adımlar atamaz

Tek sorun DAİŞ değildir başka örgütler de vardır dolayısıyla belli bir siyasi paketin içerisinde mücadele şeklidir