Gündem

Akit yazarından Erdoğan'ı eleştiren Ocaktan'a: Elini korkak alıştırma, Erdoğan diktatör mü; yalaka olan kim?

Ersoy Dede: Medya Düzeninin yeni Zafer Mutlu’ları, Ertuğrul Özkök’leri de oldu elbette...

04 Ekim 2015 23:20

Yeni Akit yazarı Ersoy Dede,  Star Medya Grubu’nun eski başkanı Mustafa Karaalioğlu ve Star Gazetesi’nin eski Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert ile birlikte görevden alınan eski Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve karar.com yazarı Mehmet Ocaktan'ın “Erdoğan ortak akıldan uzaklaşmaya başladı” açıklamasına tepki gösterdi. “Bu kadar ürkek yazmayın. Elinizi korkak alıştırmayın… ‘Diktatör’ ya da ‘tek adam’ mı diyorsunuz?” ifadesini kullanan Dede ‘Varlığını Erdoğan’a borçlu olanların geldiği bu son durum çok üzücü’ dedi.

AKP iktidarıyla birlikte yeni bir “merkez medya” oluştuğunu savundu. Dede, “Medya Düzeninin yeni Zafer Mutlu’ları, Ertuğrul Özkök’leri de oldu elbette.. Nitelik ya da dünya görüşü bakımından yapmadım bu benzetmeyi. Medyadaki kudretleri bakımından benziyor bizim adamlar Mutlu ve Özkök’e…” görüşünü öne sürdü.

Ersoy Dede’nin Yeni Akit gazetesinde “Bu Yazının Başlığı Yok!” başlığıyla yayımlanan (4 Ekim 2015) yazısı şöyle:

Erdoğan’a yakın fikirleri savunan medyalarda uzun süre tepe yöneticilik yapan, Erdoğan’ın genel başkanlığı döneminde Ak Parti’den milletvekili olan Mehmet Ocaktan gemileri yakmış.. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘ortak akıl’dan uzaklaşmaya başladığını dile getirmiş. Ortak akıldan uzaklaşmak ne demek?. Bu kadar ürkek yazmayın. Elinizi korkak alıştırmayın.. ‘Diktatör’ ya da ‘tek adam’ mı diyorsunuz?. Çevresini saran ‘mebzul miktarda yalaka’ dediğiniz kim? ‘Ben böyle adama ancak selam dururum’ yazan sizler değilseniz kim?.. ‘Küçük kıyamet’in yaklaşmakta olduğunu söylüyorsunuz?. Ne oluyor o küçük kıyamette?.. Bütün bunları okuyunca dedim ki:  ‘Varlığını Erdoğan’a borçlu olanların geldiği bu son durum çok üzücü’.. Elbette televizyonda söylediğim bu sözden kastettiğim ‘yaradılış’ değil.. Anlattımsa da ifade etmeyi becerememiş olabilirim. Az aşağıda detaylandıracağım, merak etmeyin.. 

Kabul etmek gerekir ki, 28 Şubat gibi en netameli günlerde, bir Akit bir de Yeni Şafak’la verilen kavganın yetersizliği iyi okunmuş ve bu dönem ona göre önlem alınmıştı.. Establishment’ın, İstanbul sermayesinin, komprador burjuva ailelerin kontrolü dışında, siyonist tesirden uzak, masonların giremediği medyanın oluşturulması bakımından 2000’ler çok verimliydi.. Vesile olandan, yüreklendirenden, destek olandan, teşvik edenden Allah bin kere razı olsun.. Bunu inkar eden taş olur. Bugün gerçekler konuşuluyorsa, Star gibi Sabah gibi grupların da bu hakkı yükseltme kervanına katılması sayesinde oldu.. 

28 Şubat’ı biz bu yüzden kaybetmiştik. Algı üstünlüğü darbeci medyadaydı.. 27 Nisan’dan itibaren hiçbir şeyi başaramamaları da işte tam bu yüzden.. Çünkü artık Ahmet Hakan’a yumruk atan adamların Ak Parti’de üyeliğinin bulunmasını manşetleştiren Hürriyet’e karşı o adamların sosyal medya hesaplarından nasıl PKK propagandası yaptığını yüksek sesle söyleyebilen bir merkez medya var.. Akit var, Yeni Şafak var, Star var, Sabah var, Akşam var.. Evet evet merkez ifadesini bilerek kullanıyorum. 40’lardan beri devam eden merkez medya ile daha marjinal seviyede tutulan çevre bu son birkaç yılda yer değiştirdi.. Artık, bir vaktin merkezi, marjinal yapıların ancak kendine yer bulabildiği çevre medyası konumunda.. Bugünkü Hürriyet vesaire.. Yüzde 50 nispetinde oyu olan bir siyasi hareketin fikrini savunan medyanın merkezde olmasından daha doğal ne olabilir ki?.. 

İşte bu yeni Medya Düzeninin yeni Zafer Mutlu’ları, Ertuğrul Özkök’leri de oldu elbette.. Nitelik ya da dünya görüşü bakımından yapmadım bu benzetmeyi. Medyadaki kudretleri bakımından benziyor bizim adamlar Mutlu ve Özkök’e.. Koca koca gazeteler, televizyonlar emanet edilmiş. İşe adam alma, istediği adamın hayatını karartma, istediği adamı haketmediği halde önünü açma gücü verilmiş bu insanlara bu dönemde. Sadece başında başörtü var diye üretilmiş yeni dönem yazarlarımız falan oldu bunlar sayesinde. Hiç kimsenin okumadığı yazılar çıktı yıllarca baş köşelerde. Çok okunan ancak beş para vermeden yazı yazdırılan usta kalemlerle de tanıştı elbet okurlar. Ama bu arada kendileri, ne etkinlik ne maddi anlamda hiçbir zorlukla karşılaşmadılar.

Gelelim varlık meselesine.. Daha evvel espriye vurarak ifade ettim. Ama sanıyorum daha yüksek sesle söylemem gerekiyormuş.. Ben 17 yaşından beri, tatilsiz, izinsiz, haftasonu falan demeden çalıştım, çalışıyorum. Her krizde önce ben işsiz kalırım. Geldim 40 yaşına.. Daha bir haftasonu çocuklarımla sabah kahvaltısı yapabilmişliğim yok.. Az yavaş gelin o yüzden... 

Dedim ki, ‘varlıklarını Erdoğan’a borçlu olanların geldiği bu son durum çok üzücü’.. Ben bunu ekonomik, siyasi ve mesleki varlık olarak koydum ortaya.. Evet bazı isimler var ki Erdoğan olmasaydı bugün böyle kudretli olamazlardı. Bana gelince. Ben o ‘Uzun Adam’ı hep hesapsız sevdim. Hiçbir beklentim olmadı. Sayesinde ‘Bir şey olmak için’ değil, davasına hizmet edecek ‘bir şey yapmak için’ çalıştım.. Verdiği mücadeleyi kendi kavgam gördüm. Akit Gazetesi’ne bizzat Mustafa Karahasanoğlu’nun davetiyle geldim.. Varolsun Hasan Aksay büyüğüm de ‘kalemine kefilim, iyi de çocuktur’ dediği için buradayım. Ve artık çok sıkıldım. Söyleyecek sözüm olduğu için yazıyorum. Ama görüyorum ki ‘söylesem de tesiri yok’.. Demek ki, yazmasam da olur. Hiç yazmasam da. Yazıp yazıp sileceğimize, silip silip baştan yazacağımıza sessizce oturur bekleriz daha iyi.. Kalın sağlıcakla..