Politika

Akit: Adalet Bakanı'nın işi şikayet değil, yargıdaki zulmü önlemek!

"Göstere göstere yapılan bu haksızlıkları dillendirmekle yetinmek yakışmıyor"

25 Mayıs 2016 12:54

Yeni Akit Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, yaptıkları bir haber nedeniyle 2 bin 100 lira tazminata çarptırıldıklarını söyleyerek, "Ya, temyizde dilekçemize yeterli itirazları koyamasaydık? Paralel olduğu, verdiği kararla ayan beyan ortaya çıkan hakimin hükmettiği tazminatı ödemek zorunda kalacaktık. Dolayısı ile, Bakanlığın, tepe görevi sebebi ile bireylerin tek tek uğradıkları haksızlıkları dillendirmeleri yerine, problemli mahkemeleri verdikleri kararlarla deşifre edip, gerekli soruşturmaların açılmasını sağlaması gerekir. Yoksa bir Adalet Bakanı’na göstere göstere yapılan bu haksızlıkları dillendirmekle yetinmek yakışmıyor. Bakan bunları dillendirmekle değil, önlemekle mükellef!" dedi.

Ali Karahasanoğlu'nun, "Bakan’ın görevi şikayet değil, o zulmü önlemek!" başlığıyla yayımlanan (25 Mayıs 2016) yazısı şöyle:

"Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 20 Temmuz’da göreve başlayacak “istinaf mahkemeleri” ile ilgili olarak konuşmuş..

Yargıdaki paralel kadrolaşmanın en büyük mağdurlarından birisi olarak, bizim de sık sık yaşadığımız haksızlıklara dikkat çekip, şu hatırlatmayı yapmış: 

“Yargının içinde bir takım, kendilerini bir yere bağlı hisseden kesimler var, paralel yapıyla uyumlu hareket edenler var. Basıyor temyiz sınırının altında tazminata.. Hiç bakmıyor.. Dosyayı bile okumuyor.. Cennete gidecek ya.. FETÖ’nün oyuncağı, o yüzden basıyor.”

Bakanın sözleri bire bir doğru..

Gerçekten de..

Yargıtay’ın yükünü azaltmak için..

Belli bir miktarın altındaki davaların temyizinin mümkün olmamasını istismar ederek.. (2016 yılı içinde verilen kararlar için bu sınır, 2.160 TL.)

Bazı hakimler..

Öyle karar veriyorlar ki..

Tazminatın düşük olmasına mı sevineceksiniz..

Yoksa

Kararın kesin olmasına ve dolayısı ile itirazının mümkün olmamasına mı üzüleceksiniz, bilemiyorsunuz..

Somut söyleyecek olursak..

Gazetemiz aleyhine açılan bir davada..

Hakim 2.100 TL tazminata hükmedince..

Dosyayı Yargıtay’a temyize bile götüremiyoruz..

Tek yol kalıyor..

Anayasa Mahkemesi..

Onun da inceleme konuları sınırlı..

2-3 seneden önce sonuçlanma ihtimali de yok.

Dolayısı ile..

Paralelin açıklarını deşifre ettiğimiz için..

Cezalandırılıyoruz..

Bakanımıza da, bizim ve benzeri yayın kuruluşlarının başına gelenleri genel anlamda hatırlatmak düşüyor..

Oysa, işi somuta indirmek gerekir..

Sonuçta her kararı, biz haber yapamıyoruz..

Bu hakimin 2 dosyası..

Şu hakimin 2 dosyası..

Öyle öyle dosya toplamı yüzleri aşıyor ama..

Sorumluları farklı farklı olduğu için..

“Hakimin günahına girmeyelim.. Bizim hakkımızda zaten 1-2 dosyası vardı” diyoruz..

Es geçiyoruz..

Ama..

Bakanlık.. 

O hakimin verdiği tüm kararları inceleyerek..

Deşifre ederse..

İşte o zaman..

Böylesine uyanıklık yaparak haksız karar veren hakimler, suçüstü olacak..

Olmalı da..

Bakan da konuşmasının devamında, bu haksız kararların sınırlı sayıda olmadığını, şu cümleleri ile ifşa ediyor: 

“Ben size onlarca değil, yüzlerce karar gösteririm. Bu adalet değil, bu hak değil, bu zulümdür.”

Tam bu noktada..

Ben de Sayın Bakan’a çağrıda bulunuyorum..

Buyrun..

Açıklayın..

Yargıya kara leke süren, bu hakimleri açığa çıkarın.

Hatta..

Karar kesin olduğu için..

Davanın sonucunu etkilemeyen..

Sadece “yanlış bir kararın, hukuk sisteminde kalmaması için” düşünülmüş bir prosedür olan..

“Kanun yararına bozma” yolunu işletin..

Kesin olan bu kararları, Adalet Bakanlığı’nın, Yargıtay’a götürme ve bozdurma imkanı var.

Bunu yapın.

Sonuçta verilen haksız kararın mağduriyetini de, ilgili hakime ödetin..

Ondan sonra bakalım, böyle keyfi kararlar verebiliyorlar mı?

Başımızdan geçen.. 

Kesinlik sınırı altındaki bir dava değil ama..

Benzer bir davayı..

Çok ağrıma gittiği için, daha önce yazmıştım..

Hakim, avukatlıktan hakimliğe yakın tarihte geçen birisi idi..

Dolayısı ile, paralel yapıya yakınlığı, kuvvetle muhtemel olmasına rağmen...

“Haksızlık etmeyelim” deyip..

Suçlama yapmadan, uzun uzun cevaplarımızı yazdık. Delillerimizi bildirdik.

Konu da..

Öyle vahim bir ifadeden kaynaklı bir dava değil idi..

İmam hatip lisesinde, başörtü yasağı sebebi ile, öğrencilere yapılan bir sert söylemin eleştirisi idi..

Paralel olduğundan şüphelendiğimiz hakim ne yaptı biliyor musunuz?

Tazminata hükmetti.

Solcu öğretmeni haklı buldu..

Başörtü yasakçısının lehine karar verdi..

Başörtü yasağı mağduru öğrencilere gösterilen zulmü normal kabul etti.

Akit’in yaptığı haberin, kişilik haklarına saldırı olduğuna hükmetti.

Neyse ki..

Bakanımızın şikayetçi olduğu türden.. Düşük miktarlı bir tazminat olmadığı için.. Dosyayı Yargıtay’a götürdük..

Sonuçta yanlış olduğu ayan beyan ortada olan karar.. Yargıtay tarafından bozuldu..

Ama, ya temyiz süresini geçirseydik?

Ya, temyizde dilekçemize yeterli itirazları koyamasaydık?

Paralel olduğu, verdiği kararla ayan beyan ortaya çıkan hakimin hükmettiği tazminatı..

Ödemek zorunda kalacaktık..

Dolayısı ile..

Bakanlığın, tepe görevi sebebi ile..

Bireylerin tek tek uğradıkları haksızlıkları dillendirmeleri yerine..

Problemli mahkemeleri verdikleri kararlarla deşifre edip..

Gerekli soruşturmaların açılmasını sağlaması gerekir..

Yoksa..

Bir Adalet Bakanı’na..

Göstere göstere yapılan bu haksızlıkları dillendirmekle yetinmek yakışmıyor..

Bakan bunları dillendirmekle değil, önlemekle mükellef!"