Politika

Akif Beki: Erdoğan'ın 2002 ruhuna geri dönmesi istenince ganimet sofrasına üşüşmüş haşerat ayağa kalkıyor

'O da yalnızsa, ona da yalnızlık türküleri yakılacaksa zavallı diğerleri hangi duyguları sömürsün'

30 Haziran 2015 14:12

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yalnızlaştırıldığı iddialarını kaleme alan Hürriyet yazarı Akif Beki, 'Eğer yazılıp çizildiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı yalnızlaştırmak için bir plan yapılmışsa, ve eğer bu sinsi planın arkasında şeytani bir 'üst akıl' varsa, bugünlerde kendi mahallesinin uyarılarına karşı güya savunmak için Erdoğan'ın üstüne kapananlar, tam da ona çalışıyor.' ifadelerine yer verdi.

Beki yazısını, 'Şimdi kim ondan ve arkadaşlarından 2002 ruhuna geri dönmesini istese, ganimet sofrasına üşüşmüş cebellezi haşeratı ayağa kalkıyor. 'Yalnızlaştırmayız' diye üstlerini başlarını paralıyorlar.' şeklinde sürdürdü. 

'Beş paralık o infaz mangaları var ya, işte onlar hep o üst aklın kullandığı 'yalnızlaştırma' ajanlarıdır.' iddasında bulunan Beki, 'Müdafaa hattı diye çevresine dikenli tellerle barikat kuran, sağduyuyla arasına set çeken, en pespaye zırvalarla sağa sola küfür kıyamet saldıran, beş paralık o infaz mangaları var ya, işte onlar hep o üst aklın kullandığı 'yalnızlaştırma' ajanlarıdır.' dedi

Akif Beki'nin Hürriyet gazetesinde 30 Haziran 2015 tarihli  Erdoğan'ı yalnızlaştırma planı başlıklı yazısı şöyle:

Eğer yazılıp çizildiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı yalnızlaştırmak için bir plan yapılmışsa...

Ve eğer bu sinsi planın arkasında şeytani bir 'üst akıl' varsa...

Bugünlerde kendi mahallesinin uyarılarına karşı güya savunmak için Erdoğan'ın üstüne kapananlar, tam da ona çalışıyor.

Müdafaa hattı diye çevresine dikenli tellerle barikat kuran, sağduyuyla arasına set çeken, en pespaye zırvalarla sağa sola küfür kıyamet saldıran, beş paralık o infaz mangaları var ya, işte onlar hep o üst aklın kullandığı 'yalnızlaştırma' ajanlarıdır.

Planı onlar uyguluyor.

Erdoğan'ın "Bana yeter" dediği milletin mevcudundan her gün üçer beşer adam eksiltiyorlar.

Etrafına güya koruma duvarı örenler, onu kalın duvarlarla gerçeklik düzleminden ayırıp başka bir düzleme, bir vehim ve vesvese dünyasına hapsediyor.

Düşünün ki yüzde 52'yle cumhurbaşkanı seçileli daha bir yıl bile olmadı. Kurduğu parti, son seçimlerde yüzde 41'e yakın oy aldı. Ülkenin tartışmasız en güçlü, en muktedir adamı. Bir işaretiyle milyonları peşinden sürükleyebiliyor. Hâlâ açık ara en popüler siyasi lider. Sayısal destekte yanına yaklaşacak ikinci bir kişi yok.

E insaf! O da yalnızsa, ona da yalnızlık türküleri yakılacaksa zavallı diğerleri hangi duyguları sömürsün, neyi istismar ederek kendilerini acındırsınlar?..

Bir şiir okuduğu için Pınarhisar Cezaevi'nde 4 ay yattı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı elinden alındı. Siyasetten men edildi. En yalnız, en yasaklı ve en kara günleriydi.

Kanal 7 temsilcisi olarak Washington'da yaşıyordum. O 4 ay içinde yolum iki kere Türkiye'ye düştü, ikisinde de ziyaretine gittim. Ondan önce toplam iki kere karşılaşmışlığımız ya var ya yoktu oysa. Tanışıyorduk ama o kadar...

Bugün onun için ortalığa düşen, 'Var mı ikimize yan bakan' diye etrafa salya sümük çemkiren cengâverler o gün etrafında değildi. Ne yalnızlık çektiğini söyleyecek, ne bu tür ağlaşmalara yüz verecek, ne de 'Biz varız yanında, bize güven, sakın korkma ha' diye kolpa yapan cingözlere fırsat tanıyacak kadar acıklı bir durum vardı.

Sonuçta bir yalnızlaşma sorunu da yaşamadı.

AK Parti'yle sahneye geri döndüğünde siyasetin dibe vurmuş seviyesini yukarı çekme sözü verdi. Uzun yıllar da haklı olarak bununla övündü, siyasi rekabete kalite getirmekle getirmekle.

Millet bıkmış usanmıştı çamur siyasetinden, sen-ben didişmelerinden, kayıkçı kavgalarından.

Bunu gördü...

"Biz kadro partisiyiz" dedi. Erdemi öne çıkardı. Yüzüne karşı, hele aşırıya kaçan övgülerle karşılaştığında yüzünü ekşitti. Şaklabanlığa ve ucuzluğa prim vermedi.

Değil güvenip iplerine sarılmak, paçozların paçozluklarına acı acı güldü en fazla.

Kendi partisini, diğerlerini karalayarak yüceltmedi. Kendi meziyetini, rakiplerinin kötülüğü üzerinden anlatmadı. Ve bu ona ve arkadaşlarına her seferinde daha çok kazandırdı.

"Ben değil biz" dedikçe büyüdü, siyasetine bereket kattı, kalabalığını arttırdı.

Çoğunluğun umudu oldu.

Şimdi kim ondan ve arkadaşlarından 2002 ruhuna geri dönmesini istese, ganimet sofrasına üşüşmüş cebellezi haşeratı ayağa kalkıyor. 'Yalnızlaştırmayız' diye üstlerini başlarını paralıyorlar.

Papaza kızıp oruç bozacak adamları kışkırtmak için görevlendirildiklerine yemin edersiniz. Düşman çoğaltmak için çalışıyorlar, dost kazandırmak için değil.

Şahsen eğer bir gün bir yerde 'üst akıl' arayacaksam o da burasıdır. Ancak bir üst akıl, bu çürük çarık elemanları o saflara yerleştirerek devreye sokmuş olabilir. Yoksa mümkün müydü o kadar yakınına sokulmaları. Başka açıklaması yok.

Erdoğan'ı yalnızlaştırma planı diye bir plan varsa bilin ki o da bu ajanlar tarafından yürütülüyor.

Her kim ki 'Eleştirilere kulak asma, bunlar seni yalnızlaştırmak istiyor' diye yaygarayı basıyorsa üst aklın ajan provokatörü işte odur.

Her kim ki 'Sende hata, kusur olmaz; her şeyin en iyisini sen bilirsin, sen hiç yanlış yapmazsın' diyorsa üst aklın musallat ettiği şeytan işte odur. Sağdan yaklaşarak nefsini ifsat ediyordur.

Her kim ki 'Senin yanında ben varım, benim varlığım sana yeter, başkasına ihtiyacın yok' diye fiştekliyorsa Erdoğan'ı yalnızlaştıran uyanık iblisin ta kendisidir o.

Hem de mart kedisi gibi cıyaklıya cıyaklıya, 'Yalnızlaştırmayız' diye diye adamı yalnızlaştırırlar, siz bilmezsiniz o iblisleri.