Gündem

"Afrin'de cepheye giden, 18-20'sindeki ‘çocuk'ları düşündükçe..."

Savaş Özbey: Şahane bir 43 yıl yaşadım, insan bunun bile ezikliğini yaşıyor"

23 Ocak 2018 14:11

Hürriyet yazarı Savaş Özbey, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Afrin'e yönelik düzenlediği harekâtla ilgili olarak "Cepheye giden, 18-20’sindeki ‘çocuk’ları düşündükçe
Instagram şahidimdir: Şahane bir 43 yıl yaşadım.
İnsan bunun bile ezikliğini yaşıyor" dedi.

Özbey, yazısında sosyal medya hesaplarında karşısına çıkan paylaşımları aktardı. 

 

 

Savaş Özbey'in "Sosyal medyada ne kadar dürüstüz?" başlığıyla yayımlanan (23 Ocak 2018) yazısı şöyle:

Hafta sonu okuduğum en hoş hikâye, Adem ile Emma’nın aşkıydı.

İngiliz Emma, internette Ronnie adında bir adamla tanışıyor. Ronnie 55 yaşında ama kendi fotoğrafları yerine, Cihangir’de yaşayan yakışıklı Türk model Adem Güzel’in fotoğraflarını kullanıyor. Ronnie bir türlü buluşmaya ya da görüntülü konuşmaya yanaşmayınca Emma durumdan şüpheleniyor ve fotoğrafların konuştuğu kişiye ait olmadığını anlıyor. Adem’e ulaşıyor, fotoğraflarının bir başkası tarafından kullanıldığını haber veriyor. Bu arada Adem’le Emma birbirlerinden hoşlanmaya başlıyorlar. Adem atlayıp Londra’ya gidiyor ve Emma’yla aşk yaşamaya başlıyorlar. 
Böylece Ronnie’nin sosyal medyada yaptığı bir sahtekârlık, Adem’le Emma arasında gerçek bir aşkın doğmasına sebep oluyor. Adem Güzel’in Instagram hesabına baktım. Hâlâ Londra’dan paylaşımlar yaptığına göre ilişkisi de iyi gidiyor. Üç kâğıtçı Ronnie’nin mumu yatsıya kadar yandı... Peki sosyal medyada biz ne kadar dürüstüz?

O ben olsam bari...


Girdim, kendi Instagram hesabıma baktım: Vay be, ben neymişim...
Asla hastalanmıyorum... Hep sağlıklı, neşeli, mutluyum.
Ben hastalanmadığım gibi aileden kimse de hastalanmıyor, kimse ölmüyor...
Halbuki beş senedir kabirden kabire toprak atıyoruz, iki senedir yoğun bakımlardan yoğun bakım beğeniyoruz.
G G G
Timeline’da in aşağı bak: Sanki hiç çalışmıyorum, bir ayağım Paris’te, bir ayağım Coppa Cabana’da...
Halbuki haftada 60 saatimi ofiste geçiriyorum, Bağcılar’da, gazetede.
Fotoğraflara baksan, hiç sıkıntı, parasızlık çekmiyorum... Günde üç öğün Michelin yıldızlı besleniyoruz.
Oysa haftada iki gece gazetede sabahladığımız için, aynı güne denk geliyor, üç öğün arka arkaya aynı tabldotu yiyoruz. 
G G G
Sadece ben mi? Sorsan, yakın çevrem de dünyanın en şanslı insanları... 
Hiçbirimize haciz gelmiyor, hiçbirimizin beynine emboli atmıyor, hiçbirimiz pankreas kanserine yakalanmıyoruz.
Keşke öyle olsa. Bizim grupta âdet: Ağlayıp dövünmek bize, metin olup teselli etmek dert sahibine...
Mesela gazetenin verdiği görev için yurtdışına gittim, 36 saat, sıfır uykuyla çalıştım. 
Çok güzel bir plaj vardı, 20 dakika mola verdik, en hesaplısından öğle yemeği yedik. 
Fotoğraf çekmiştim, üç gün sonra paylaştım. 
Hadi sizin bilmeme hakkınız elbette var. Ama öz halam aradı, “Baban yoğun bakımda, sen gez bakalım” diye fırça attı.
G G G
Fark ettim ki yalan söylemiyorum ama sosyal medyada her şeyin hep en iyisini, en güzelini paylaşıyorum.
Olmadığım bir kişiyi, olmak istediğim insanı yansıtmaya/yaşatmaya çalışıyorum.
Sanki dert, sıkıntı, tasa bana hiç uğramıyor...
Hayatım hep lüks yerlerde, şöhretli, güzel, ilham verici insanlarla geçiyor. 
Instagram’a baksanız, Sütlüce’deki komşumun gök gürültüsü gibi geğirmeleriyle hiç uykumdan sıçramıyorum.

Bu gece çok kıymet verdiğim bir dostumun daveti var. 
Yarım saatliğine uğramam lazım, yoksa çok ayıp olur. 
Muhtemelen en mutlusundan bir paylaşım yapacağız. 
Sanki eve dönünce sabaha kadar televizyon karşısında tırnak 
Size de aynısı oluyor mu? 
Hiç tarttınız mı kendinizi...
Sosyal medyada benden daha mı dürüstsünüz, daha mı yalancı, daha mı sahici?
Kime, neyi, nasıl satmaya çalışıyorsunuz?
Tıpkı Aleyna Tilki’nin şarkısındaki gibi... 
Bütün kalbimle dilerim: O siz olsanız bari.

İnsan utanıyor

Ama gün magazin günü değil...
Afrin’de cepheye giden, 18-20’sindeki ‘çocuk’ları düşündükçe...
Instagram şahidimdir: Şahane bir 43 yıl yaşadım.
İnsan bunun bile ezikliğini yaşıyor.
Onların yerine...
O ben olsam bari!