Söyleşi

ABD'li akademisyen: Erdoğan’ın üniversitelere verdiği zararı telafi etmek kuşaklar boyu sürebilir

"Darbe girişimi Erdoğan tarafından öncesinde başlamış bir süreci hızlandırmak için bahane olarak kullanılıyor"

10 Ağustos 2016 12:27

Lehigh Üniversitesi’nde Felsefe doçenti olarak görev yapan Dr. Chad Kautzer, “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı barış için akademisyenler metnine imza atan birçok akademisyenin işlerinden atılması sonrası T24’e konuştu. Kautzer, Batı medyasının Gülen’e yaklaşımı, ABD’nin Gülen’i desteklediği ve darbe girişiminde yer aldığı gibi iddialar hakkında ne düşündüğünü de açıkladı. 

“Basın özgürlüğü ve akademik özgürlükler tüm otoriter rejimlerin ortak hedefidirler" diyen Kautzer, "Erdoğan’ın şu an üniversitelere verdiği zararı telafi etmek kuşaklar boyu sürebilir. Akademi ve basın özgürlüğünün Türkiye’de maruz kaldığı saldırılar dünyanın her köşesindeki bizleri kaygılandırıyor" ifadesini kullandı. Kautzer şunları söyledi:

“Otoriterlerin ortak amacı eleştirenleri halktan soyutlamaktır ve bunun için de  akademisyen ve gazetecilerin farklı olduklarına durmadan vurgu yaparlar. Seçkinci oldukları veya daha kötüsü, yabancı güçlerin güdümünde ülkelerine ihanet ettikleri söylenir. Erdoğan’ın akademisyenlere saldırıları bu mantığı izliyor ve Erdoğan,  kovarak, tutuklayarak başaramadıklarını korku yayarak yapmaya çalışıyor. Tüm otoriter rejimler sistematik korku üzerinden işlerler, işten atılma veya hapsedilme korkusunu yaydığında herkesi kovman gerekmeyecektir. Erdoğan’ın şu an üniversitelere verdiği zararı telafi etmek kuşaklar boyu sürebilir. Akademi ve basın özgürlüğünün Türkiye’de maruz kaldığı saldırılar dünyanın her köşesindeki bizleri kaygılandırıyor. Bu otoriter rejim altında mesleklerini icra etmeleri zorlaşan ve tehlikeli hale gelen meslektaşlarımızla dayanışma içindeyiz.” 

- Batı medyasının Gülen’e yaklaşımı Türkiye’de eleştiriliyor. Darbe girişimine medyanın yaklaşımı konusunda ne düşünüyorsunuz?

Darbe girişimine Amerika’nın vereceği daha kuvvetli bir mesajın veya üst düzey bir Amerikan yetkilisinin yapacağı ziyaretin, Erdoğan’nın yabancı güçleri şeytanlaştırarak milliyetçiliği körüklemesine bir etkisi olacağını düşünmek bir mitten ibarettir. Amerika’nın veya Avrupa Birliği’nin yapacağı hiçbir şey Erdoğan’ın söylemini değiştiremezdi. 

Amerikan medyası Erdoğan’ın medya, akademisyen ve öğretim kurumlarına yönelik antidemokratik baskılarına yoğunlaşıyor çünkü bunlar gözlenebilir ve kanıtlanabilir olgular. Öte yandan Gülen ve Amerika’nın rolü konusundaki iddialar en azından şimdilik kanıtlarla desteklenmiş değiller. Türkiye’deki tüm demokratik kurumlara uygulanan sistematik baskılar darbe öncesine uzandığından, darbe girişiminin Erdoğan tarafından öncesinde başlamış bir süreci hızlandırmak için bahane olarak kullanıldığını görmek zor değil. 

- Amerika’nın Gülen’i desteklediği ve darbe girişiminde yer aldığı iddialarına yorumunuz nedir?

Kanıtlar ortaya konana kadar bu konuda yargıya varmam zor yalnız Erdoğan’ın Gülen ve destekçileri hakkında söylediklerinin çelişkili olduğunu düşünüyorum. Erdoğan darbe girişiminin ordunun çok ufak bir kısmı tarafından yapıldığını ve silahsız sivil halk tarafından kısa sürede etkisiz hale getirildiğini söylüyor. Erdoğan aynı zamanda Gülen ve destekçilerinin her tarafta ve tüm kötülüklerin  arkasında olduğunu söylemekte.  Tehdit o boyutta ki, tüm devlet kurumlarını baştan aşağı yenilemeyi ve Anayasa’yı Erdoğan’a daha fazla güç verecek şekilde değiştirmeyi gerektiriyor. Bu çelişkili bir söylem ve kendi amacına hizmet etmeyi amaçlıyor. 11 Eylül sonrası Amerika’da da benzer çelişkilere ve gücün kötüye kullanımına şahit olduk. İktidar partisi, Amerikan kamuoyuna Saddam Hüseyin’in saldırıları yapan teröristlerle bağlantısı olduğunu, kitle imha silahlarına sahip olduğunu ve bunları Amerika ve müttefiklerine karşı kullanmayı planladığını söylemişti. Bunun doğru olmadığı açıktı ama bu, yerel demokratik kurumların baskıya uğramasının önünü açarak uluslararası alandaki stratejik çıkarlarını dayatmasına yol açtı. Saldırı sonrası olayın boyutunun da etkisiyle kabaran milliyetçilik insanları trajik global sonuçları olacak politikaları desteklemeye itti. Umarım Türkiye’nin iyi insanları, yaşadıkları acıyla ve kabaran milliyetçilikleriyle ne yapamaları gerektiğini onlara söyleyen hükümetlerini dinlerken bu dersleri akıllarına getirirler.