Dünya

ABD Suudi Arabistan’dan "umduğunu" bir türlü bulamıyor

14 Haziran 2023 14:43

T24 Dış Haberler

Ortadoğu siyaseti sürekli bir değişime ve nüfuz mücadelelerine sahne olmaya devam ediyor. 11-12 Haziran tarihlerinde Riyad’da düzenlenen 10’uncu Arap – Çin işbirliği konferansı iki ülke arasında milyarlarca dolarlık yatırım anlaşmalarının imzalanmasıyla gündeme oturdu.

Geçtiğimiz aylarda Suudi Arabistan ve İran arasında normalleşme ilişkilerinin başlamasında kilit rol oynayan Çin Halk Cumhuriyeti’ni Arab News sitesi “barış yapıcı” olarak değerlendirmişti. ABD’nin ise Çin’in bölgede etki alanı kazanmasından rahatsızlık duyduğu biliniyor. Bu konuda hem Dışişleri’nden hem de Beyaz Saray’dan açıklamalarda da bulunulmuştu.

Anadolu Ajansı’nın haberine göre geçtiğimiz hafta başında Washington’da düzenlenen yıllık Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi buluşmasında konuşan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, İran’ın nükleer silahlara sahip olmasını önlemek için en iyi yolun diplomasi olduğuna inandıklarını söylemiş, İran’a karşı ekonomik baskı ve caydırıcılığın devam etmesi gerektiğini sözlerine eklemişti. Suudi Arabistan’la ilgili olarak ise, kendileri ve İsrail için önemine vurgu yapmış ve Suudi-İsrail ilişkilerinde normalleşmenin Birleşik Devletler’in “ulusal güvenlik çıkarına” olduğunu dile getirmişti.

Blinken konuşmasında ABD'nin İsrail'e yaptığı yıllık yardımı da detaylandırarak, 3,3 milyar doları dış askeri finansman, 500 milyon doları füze savunma projelerini desteklemek, on milyonlarca doları anti-drone ve anti-tünel teknolojileri ve 1 milyar doları da İsrail'in Demir Kubbe füze stoklarını yenilemek için olmak üzere toplamda yaklaşık 5 milyar dolar olduğunu belirtti.

Amerikan İsrail buluşmasına katıldıktan sonra ABD Dışişleri Bakanı’nın, 8-9 Haziran’da Arabistan’a gideceği, burada Körfez İşbirliği Teşkilatı ülkeleriyle "Orta Doğu'da güvenlik, istikrar, gerilimin azaltılması, bölgesel entegrasyon ve ekonomik fırsatların desteklenmesi için ortaklarımızla artan işbirliğini görüşmek üzere" bir bakanlar toplantısına katılacağı bildirilmişti. Suudi Al-Arabiya kanalının haberinde Blinken'ın "İran ve bölgesel güvenlikten petrol fiyatlarına kadar çeşitli konularda yıllardır derinleşen anlaşmazlıkların ardından Washington'un Riyad'la ilişkilerini sağlamlaştırma misyonunda" olduğu belirtildi. Ayrıca Blinken’ın Suudi mevkidaşı ile de görüşeceği paylaşılmıştı.

Suudi Dışişleri Bakanı: “İsrail ile normalleşmek Filistinlilere onur ve adalet sağlayacak bir yol bulmaya odaklanmaktan geçiyor”

Suudi Dışişleri Bakanı Faysal bin Farhan, ABD’li mevkidaşı ile görüşmesi sonrasında İsrail ile olası bir normalleşmenin İsrail-Filistin çatışmasında iki devletli bir çözüme bağlı olduğunu vurguladı. Bin Farhan, İsrail ile Suudi Arabistan arasındaki diplomatik ilişkilerin bölgeye önemli faydalar sağlayacağını ancak bunun bir Filistin devleti olmadan sınırlı kalacağını söyledi.

Suudi Dışişleri Bakanı, "Bence iki devletli bir çözüme giden yolu bulmaya, Filistinlilere onur ve adalet sağlayacak bir yol bulmaya odaklanmaya devam etmeliyiz. ABD'nin de bu çabaları sürdürmenin önemli olduğu konusunda benzer bir görüşe sahip olduğunu düşünüyorum" şeklinde konuştu.

Bazı analistler Suudi-ABD ilişkilerinin son iki yılını özellikle Biden yönetiminin ilk günlerinde atılan adımlar nedeniyle yakın tarihin en kötü dönemlerinden biri olarak tanımlarken, Suudi Arabistan Washington Büyükelçiliği Baş Sözcüsü Fahad Nazer "uzlaşmaya düşmanlık" anlatısına katılmadıklarını açıklamıştı. İki ülkenin Bakanları arasında yapılan görüşmeden sonra Arab News televizyon kanalında konuşan Nazer, iki ülke arasındaki bağların şüpheci yorumlara rağmen “her zamankinden daha güçlü” olduğunu söylemişti.

“ABD’ye atılmış bir tokat”

Nazer ikili ilişkilerin sağlam olduğunu ve güçlenmeye devam ettiğini vurgularken, Suudi Arabistan ile İran arasında Çin'in arabuluculuğunda varılan son barış anlaşması bazı eleştirmenler tarafından "ABD'ye atılmış bir tokat" olarak nitelendiriliyor. Daha sonra Beyaz Saray anlaşma hakkında önceden bilgilendirildiklerini açıklamıştı.

"Özellikle İran söz konusu olduğunda, başından beri ve bu noktada birkaç yıldır İran'ın açıkça komşumuz olduğunu söyledik. Büyük bir potansiyele sahipler. Çoğunlukla genç bir nüfusa sahipler. Harika bir tarih ve kültüre sahipler. Dolayısıyla geçtiğimiz iki yıl boyunca farklı yerlerde bir dizi görüşme gerçekleştirdik. Bu görüşmeler, mart ayında diplomatik ilişkilerin yeniden kurulduğunu ve büyükelçiliklerimizin açıldığını duyurduğumuz bu anlaşmayla sonuçlandı" ifadelerini kullanan Nazer, bunun İran ile Suudi Arabistan arasındaki tüm sorunların, özellikle de Krallığın İran'ın nükleer programına ilişkin endişeleri söz konusu olduğunda, sona erdiği anlamına gelmediğini söyledi. Ancak Suudi-İran barış anlaşmasının getireceği potansiyel istikrarın hem Suudi Arabistan içinde hem de bölgesel olarak olumlu etkileri olacağını da sözlerine ekledi.

ABD’nin itirazlarına rağmen Suriye ile de normalleşme adımları atıldı

Mayıs ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Cidde'de düzenlenen Arap Birliği zirvesi sırasında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşmüş ve bu görüşme Suriye İç Savaşı'nın başlamasından bu yana Suriye'yi de kapsayan ilk görüşme olmuştu. ABD Dışişleri Bakanlığı, Esad ile Arap ülkeleri arasında diplomasinin yeniden kurulmasına itiraz etmiş, bu tür bir normalleşmeye karşı çıkmıştı.

Yakın zamanda Arap Ligi'ne yeniden katılan ve bir dizi Arap ülkesiyle ilişkilerini düzelten Suriye ile ilişkilerin normalleştirilmesi, ABD ve Krallık için bir anlaşmazlık noktasıydı.

Naser, Suriye ile ilgili statükonun sürdürülebilir olmadığını ifade ettiklerini belirterek, Suriye'yi ve Suriye hükümetini süresiz olarak izole etme çabalarının Suriye'nin istikrara kavuşmasına yardımcı olmadığını açıkladı. ABD öncülüğünde uygulanan ve Türkiye’nin de başat rol oynadığı Suriye’yi uluslararası toplumdan dışlayan ve izole eden politikayla ilgili Naser şu yorumları yaptı: “İnsani yardımın sağlanması ve ulaştırılması açısından da kesinlikle yardımcı olmuyordu. Yerlerinden edilen ve şu anda başka ülkelerde mülteci konumunda olan milyonlarca insanın Suriye'ye geri dönmesine de kesinlikle yardımcı olmuyordu." Büyükelçilik sözcüsü ayrıca, Suriye’nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve birliğini koruyan ve yerlerinden edilmiş insanların güvenli bir şekilde evlerine dönmelerini sağlayan siyasi bir çözümü teşvik etmeye çalıştıklarını söyledi.