Türkiye'de kitap editörü olmak...

Yayınevi ayrı, yazarı ayrı, çok satması, hemen matbaaya yetişecek olması ayrı dert. Peki, bunca zorluk içinde bu dert babaları emeklerinin karşılığını alıyorlar mı? Ya da şöyle soralım: Türkiye’de mutlu kitap editörü var mı?

03 Eylül 2015 16:00

Sevgili okurlar, editörler ve editör adayları,

Bu ayki dosya konumuzu editörlük olarak belirledik. Ama kopyalayıp yapıştıran, sadece virgüle, espasa bakan, sayfada fotoğraf altı kontrol eden, o ara trend ne ise ona göre yazara o trend konu hakkında kitap sipariş veren editör değil, ki zaten bu iş tanımları editörlük başlığı altında değerlendirilecek gibi de değil. İnternetin hayatımızın merkezine tüm ihtişamıyla yerleşmesiyle birlikte web editörlüğü diye bir tanım çıktı biliyorsunuz. Yanlış anlamayın, konumuz bu da değil.

Konumuz, Türkiye’de Kitap Editörlüğü.

Konuyu belirlerken kendi aramızda sorduğumuz soru ise şu: Türkiye’de mutlu kitap editörü var mı? Biz kendi kendimize yoktur herhalde dedik. Çünkü malûm burası Türkiye, yayın piyasası şöyle, edebiyat böyle, şiir şöyle, sayfa başı şu kadar para...

Yakınlarda freelance editörlük yapan bir arkadaşım "Mecbur kalmadıkça bir daha asla" demişti. Herkes herkesten şikâyetçiydi. 

İşleri zor, biliyoruz. Yayınevi ayrı, yazarı ayrı, çok satması, hemen matbaaya yetişecek olması ayrı dert. Peki, bunca zorluk içinde bu dert babaları emeklerinin karşılığını alıyorlar mı? O soruyu soramadık ama bu dünyanın içinde olanlar olarak elbette biliyoruz ki alamıyorlar... Üstelik görünmüyorlar da. Hoş, neyse ki böyle küçük dertleri de yok.

Peki, gerçekte ne iş yapıyorlar? Mesleklerinin getirip götürdükleri hakkında ne düşünüyorlar? Türkiye’de editörlük ve redaktörlük nasıl birbirine karıştırılıyor? Ayda kaç kitap hazırlamak zorundalar?

İşin bir boyutu da aslında bu dosyada yer veremediğimiz yazarların editörler hakkında ne düşündüğü. İsim vermeyeceğiz ama birkaç yazara editörün yapıtlarında ne kadar etkisi olduğunu, olması gerektiğini, yazarlık yıllarının başlarında kitaplarının editörleriyle neler yaşadığını sormak istedik, pek yanaşmadılar anlatmaya. Kim anlatır diye sorduğumuzda aldığımız “Hiç kimse” yanıtı ise düşündürücüydü. Şöyle şeyler de öğrendik; “Bu ara eşcinsel aşk hikâyeleri revaçta, öyle bir karakter de olsun kitapta, patlar…” 

Patlatmaya meyilli editörlük... Bu, editörlük müdür? Sanmam. Sevgili editörler, yanılıyorsam söyleyin... 

Editörlerle çalışmış hatta kıyısından köşesinden zamanında editörlük yapmaya çalışmış (merak etmeyin bıraktım) biri olarak söylüyorum ki gerçek editörlerin işi sahiden de zor. Çünkü onlar merak etmek, keşfetmek, didiklemek zorunda. Asıl en önemlisi çok okumuş ve hep okumak zorunda olan kişi olmak zorunda. Tepesinde hadi bitir de basalım diyen patronu, karşısında “Tek cümlesine dokunma, noktalamalara bak, kâfi” diyen bir yazar… Çok zor!

Bu kadar dedikodu yeter. Aslında dosyada yer alan yazılarımızda size anlattığım bu tuhaf şeyler yok, neyse ki… 

Murat Yalçın “Editör, kitabın yayın yönetmenidir” diyerek “Editörlüğün kitabı yazılmalı” başlıklı yazısında çok doğru tespitlerde bulunurken, Selahattin Özpalabıyıklar “Editörün (Teamüle uyarak gerekmediği halde yazılmış ve biraz uzunca tutulmuş) notu” başlıklı yazısında “Biz editörler için mutlu olma gerekçeleri gittikçe çoğalıyor” dedi. İnşallah bu mutluluğun devamı gelir…

Armağan Ekici, çevirmen ve editörün rol ayrımının sınırlarının çizilmesini gerektiğini ve her ikisinin de mesleki inceliklerini “Bilinen bilinmeyenler ve bilinmeyen bilinmeyenler” başlıklı yazısında tane tane anlattı.

Çiğdem Uğurlu ise "İyi bir okur değilseniz, iyi bir editör olamazsınız" başlıklı yazısında içinden spota çıkardığımız şu şahane tespitte bulundu: “Editörlük dediğimiz meslek, kurumsallaşmış yerlerde ve konusunda yetkin kişilerce icra ediliyor olsa, bugün belki edebiyat diye gözümüze sokulan kitapların pek çoğu yayına girmiş olmayacak...”

Bitmedi. Sözü yazarlara veremedik ama yayınevlerinin kapısını çalmayı ihmal etmedik. Onlara dört soru yolladık ve editörlerle nasıl çalıştıklarını sorduk. Soruşturma bölümümüzde “Yayınevleri kaç editörle, nasıl çalışıyor?” başlığı altında İnkılap Yayınları, İletişim Yayınları, Metis Kitap, Timaş Yayınları, Yapı Kredi Yayınları, Aylak Adam Yayınları ve Sel Yayıncılık'ın yanıtlarını okuyabilirsiniz.

Ve tabii bu dosyayı bir de söyleşi ile taçlandırmamız kaçınılmazdı. Savaş Kılıç, Elçin Gen ve Bülent Doğan’a mikrofonu uzatarak sordu: Redaktör ve editör ne iş yapar?

Biz bu dosyaya karar vermiş ve üzerinde çalışmaya başlamışken Çeviribilim bölümünden mezun genç bir arkadaşım bir yayınevinde editör olarak işe başlamak istiyor ama ne yapacağını bilemiyordu. Düşündük, görüştük, oldu olmadı, anlamadık, zamana bıraktık… Karar verdi, yakınlarda bir editörlük atölyesine katılacak. Bu dosyayı ekip olarak ona ve editör olmak isteyen tüm genç arkadaşlarımıza ithaf ediyoruz. Biz yazarları ve eserlerini izlediğimiz kadar editörleri de izliyor, seviyoruz... Siz de sevin sevgili okur...