Yayıncılar TGC’de bir araya gelerek Ankara Katliamı’nı ve devletin bu katliama duyarsızlığını kınadı: Timsah gözyaşlarına inanmıyoruz! Katliamın sorumlusu iktidardır!
“Bu protestoyu gerçekleştiren 43 yayınevi milyonlarca okuru temsil ediyor; bu, okurlarımıza ve halkımıza karşı görevimizdir.” (Hayri Erdoğan, Yordam Kitap)
“Biz vicdanda, akılda ve bu ikisinin de zorunlu sonucu olan barışta ısrar etmeliyiz, edeceğiz!” (Metis Kitap)
“Barışa duyulan ihtiyaç her geçen gün artıyor. Barış, çaresizlik değil; en iyi çare olduğu için barış istiyoruz.” (Burhan Sönmez, Ayrıntı Yayınları)
“Ankara’da kaybettiğimiz/yaralanan insanları yakınımız olarak görüyoruz. Onların mücadelesini sürdürmek görevimizdir.” (İrfan Sancı, Sel Yayınları)
Bu cümleler bugün Ankara Katliamı için, barış için kuruldu. Aralarında Agora, Alef, Anı, Aram, Aykırı, Ayrıntı, Belge, Berfin, Bulut, Can, Cem, Ceylan, Delidolu, Dipnot, Ege, Encore, Epos, Evrensel, Habitus, Islık, İletişim, İthaki, Kalkedon, Kök, Metis, Nas, Nisan, Nesin, Notos, Pencere, Peri, Say, Sel, Sorun, Sözcükler, Su, Tekin, Verita, Versus, Yordam yayınevlerinin bulunduğu yayıncılar bu sabah Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde bir araya gelerek Ankara Katliamı'nı ve devletin bu katliama karşın duyarsızlığını kınayan bir basın açıklaması yaptı. İşte o açıklama...
10 Ekim 2015 günü Türkiye tarihinin en kanlı katliamlarından birine tanık olduk. “Barış ve Demokrasi” talebiyle, şarkıları, türküleri, halaylarıyla Türkiye’nin dört bir yanından yola çıkarak Ankara’da buluşan on binlerce insanımıza vahşice saldırıldı.
100’den fazla insanımız bu alçak saldırıda hayatını kaybetti, kimisi ağır 500’e yakın yaralımız var. Gökyüzüne kansız bakmanın umuduyla toplanmışlardı; kanlı bir saldırıda öldüler, yaralandılar, ölümlere tanıklık ettiler.
Şunu biliyoruz ki; Ankara Garı önünde bombalara hedef olanlar, sadece çocuk-genç-yaşlı bedenler değildir. Saldırıya hedef olan, barış, demokrasi ve özgürlük umutlarımızdır.
Barış umuduyla dolu olarak Ankara’ya koşan yüreklerimiz şimdi kan ağlıyor. Üzgünüz. Acımız ve öfkemiz çok büyük.
Katliamın sorumlusu iktidardır!
Katliamın asıl sorumlusu, aklımızla alay edercesine yakalayıp adalete teslim ettiklerini söyledikleri canlı bombalar değil, devlettir. Haftalarca önce izni alınmış ve ilan edilmiş bir mitingin güvenliğini sağlamakla yükümlü olan iktidar, hiçbir önlem almayarak o canlı bombaların kitlenin içine rahatça sızmasına zemin hazırlamıştır.
Saldırı öncesinde âdeta sahayı saldırı için boşaltan polis, bombalar patladıktan sonra ambulanslardan önce alana gelmiş, ölülerin ve yaralıların olduğu alana gaz sıkmış, insanları coplamış, tazyikli sularla delilleri karartmıştır. Yüksek sesle hatırlatıyoruz: Açığa çıkarılmamış her suçun faili devlettir. Bu gerçeği, yakın tarihteki failleri açığa çıkmamış katliamlardan biliyoruz.
Timsah gözyaşlarına inanmıyoruz!
Saray ve hükümet, yaptıkları açıklamalarla, olayı aydınlatmak yerine karartmaya çalışıyor. Saldırının aslen yine kendilerine karşı yapıldığını öne sürüyor, neredeyse saldırının mağdurlarını suçluyorlar.
Bu tablo ortada iken, yapılan kınama açıklamalarını, “ulusal yas” ilanını, ciddiye alabilir miyiz? Hayır, timsah gözyaşlarına inanmıyoruz! Gerçek zihniyetinizi, oluşturduğunuz havuzdan beslediğiniz gazete ve televizyon kanallarının yalan ve tahrifat dolu manşetleri yansıtıyor. Gerçek zihniyetinizi, sizi desteklemek için miting yapan çete reislerinin “Oluk oluk kan akacak” sözleri yansıtıyor. Gerçek zihniyetinizi, onlarca ölünün ardından “İstifa edecek misiniz?” sorusuna gülümseyerek karşılık veren bakanlarınız yansıtıyor.
Suçlusunuz!
Suçlusunuz;
“Bölgede lider” olma hevesiyle Türkiye’yi savaşın tam göbeğine soktunuz. Bir araya gelmiş öfkeli gençler diyerek IŞİD’i meşrulaştırdınız, örgütlenme faaliyetlerine, eylemlerine göz yumdunuz, silah ve mühimmat desteği sağladınız. “Makul şüphe”yle onlarca insanı tutuklarken “Elimizde canlı bombaların listesi var ama eyleme geçmeden bir şey yapamayız,” diyerek, tarafınızı açıkça itiraf da ettiniz.
Suçlusunuz;
Ankara katliamının önceki halkaları olan Diyarbakır ve Suruç saldırılarının faillerini ve azmettiricilerini yakalamadınız. Saldırıların planlayıcılarını açığa çıkarmak yerine “gizlilik” kararıyla gözlerden saklamaya çalıştınız, araştırma önergelerine ret oyu verdiniz. Eğer bu saldırıları planlayanlar açığa çıkarılmış olsaydı belki Ankara katliamı yaşanmayacaktı.
Suçlusunuz;
Cezasızlığı bir devlet ilkesi haline getirdiniz. Cezasız kalan her suç başka suçları doğurur. Hakikatlerin ortaya çıkmasını, geçmişle yüzleşmeyi imkânsızlaştırır. Haysiyetli ve vicdanlı bir toplum olma ümidini dahi yok eder. Ve en çok da toplumu sizin ve bizim ölülerimiz diye böldüğünüz, katliamlara alıştırmaya çalıştığınız ve kısmen de olsa başardığınız, arkadaşlarımızın yalnızca yaralanmalarına sevinir hale getirdiğiniz için suçlusunuz. Biz buna izin vermeyeceğiz!
Karanlığa geçit vermeyeceğiz!
Milli irade ezberinin 7 Haziran seçimlerinde bozulmasının ardından “fiili bir yönetim değişikliği” dayatan iktidar, borazanlığını yapmayan basın kuruluşları ve çalışanları dahil toplumun her kesimini susturmak amacıyla devletin tüm kurumlarını kullanıyor. Toplantı, yürüyüş, düşünce ve ifade özgürlüğü açıkça tehdit, zor ve baskılarla karşı karşıya.
Biz bu karanlık tabloyu kabul etmiyoruz. Susmuyoruz, yılmıyoruz, itaat etmiyoruz!
Bizler;
Bizler; ülkenin ve tüm dünyanın düşünce, kültür ve edebiyat meyvelerini üretip çoğaltarak topluma sunan yayınevleri olarak artık yeter diyor, ayağa kalkıyoruz! Hiçbir baskı bizi yıldıramayacak, biz yüzyıllardır yapmakta olduğumuz şeyi; düşünmeyi, tartışmayı, eleştirmeyi, sorgulamayı, kitaplar yayınlamayı sürdüreceğiz. Daha büyük bir güçle, coşkuyla, dayanışmayla. Devletin halkına karşı işlediği suçların açığa çıkarılması ve cezasızlığın kökünün kazınması için tüm gücümüzle çalışacağız. Hayatını kaybeden insanlarımızı birer rakam olmaktan çıkararak unutturmamak için bütün imkânlarımızı kullanacağız.
Sesimizi, katliamı protesto eden yüz binlerin sesine katıyoruz! (K24)