Kayıp bir Otoban’ın ya da "Dişlerimin Hikâyesi"

dişlerimin hikayesi

Dişlerimin Hikâyesi

VALERIA LUISELLI

Çeviri: Seda Ersavcı Siren Yayınları


Bir baba-oğul hikâyesi olarak kurulan Dişlerimin Hikâyesi, aslında bambaşka bir hikâyeyi barındırıyor içinde. Çirkinlik, insanın karakterini yontan bir şeydir, diyor Otoban ve serüven başlıyor. 

TUĞÇE YILMAZ


“Woolf daha otuz yaşındayken psikiyatrı, depresyonun sebebinin diş köklerinin çevresindeki bakteri öbekleri olduğu yolunda bir teori ortaya attı. Çözümü –bu durumdan en çok etkilenen– üç tanesini çekmekte buldu. Faydası olmadı. Ağzında bir dolu takma diş olan Bayan Woolf intihar etti.”

Otoban, gerçek adıyla Gustavo Sánchez Sánchez, kendi deyimiyle dünyanın en iyi müzayedecisi. Otoban, bizden biraz “farklı.” Doğuştan dört dişi var ve bu kitap, Otoban’ın dişlerinin hikâyesi.

Amerikan Ulusal Kitap Vakfı'nın 2014 yılında belirlediği, gelecek vadeden “35’inden Genç 5 Yazar”dan biri olan Luiselli, 1983 yılında Meksika’da doğmuş. Felsefe eğitimi almış. Biz onu, yine Siren Yayınları tarafından yayımlanan Kalabalıkta Yüzler romanından tanıyoruz. Kalabalıkta Yüzler’de kendine iki temel anlatıcı seçmişti yazar: Meksika’da yaşayan ve bir dönem New York’taki bir yayınevinde editörlük yapmış bir kadın ve ölüme artık çok yakın bir şair. Dişlerimin Hikâyesi’nde yine çok katmanlı ve çok anlatıcılı bir yol izleyen Luiselli’nin bu romanı, Uluslararası Dublin Edebiyat Ödülü adayları arasına girmiş.

Bir baba-oğul hikâyesi olarak kurulan metin, aslında bambaşka bir hikâyeyi barındırıyor içinde. Çirkinlik, insanın karakterini yontan bir şeydir, diyor Otoban ve serüven başlıyor. Kitabın kapağında Marilyn Monroe olmasına pek anlam veremeyenler arasında ben de varım, evet.

Geçmişe yakalanmak

Toplumun diğer üyelerine göre çirkin ve/ veya “normal” olmayan bir insan ne yapabilir? Kendi yolunu çizebilir, kimseyi umursamayabilir veya kendine yeni bir uğraş edinebilir. Akla gelen ilk ihtimaller. Otoban ise doğuştan kusurlu olan dişlerini onarıp, yeni dişlerine kavuşmak için para kazanmaya çalışıyor ve kendince para kazanmanın en kolay yollardan birini seçip, müzayedeci olmaya karar veriyor. Para kazanmaya başladıktan bir müddet sonra, bir müzayedede sigaradan sararmış; ama “Evet, benim” diye bağıran Marilyn Monroe’nun dişlerini görüyor Otoban. Satıyorum, satıyorum, sattım!

Marilyn Monroe’nun dişleriyle örülen güneşli günlerden birinde geçmişine yakalanıyor Otoban. Müzayedeci olmadığı günlerdeki evliliğinden bir çocuğu var: Siddhartha. Evet, bir Hermann Hesse kitabı. Otoban, Siddhartha 18 yaşına gelinceye değin ona düzenli olarak para yolluyor. Baba Otoban’ın yine bir müzayedede kendinden geçtiği esnada Siddhartha çıkageliyor ve Otoban’ın kendinden geçiş ânında, onu açık arttırmaya bile gerek kalmadan, 100 peso karşılığında satın alıyor.

Siddhartha ve Otoban arasındaki ilişki, yara almış bir baba-oğul ilişkisinden fazlası değil. Otoban, düzenli olarak oğluna para gönderse de nihayetinde onun için pek bir şey yapmayan bir baba. Kendi hayatı, işi ve dertleri var. Siddhartha ise bu hayatın hiçbir yerinde değil. Dolayısıyla babasından alacağı intikam da kendi hayatını geri almak üzerine kurulu. Otoban’ın o meşhur dişleri şimdi yok. Belki, birlikte kaldıkları süre içinde Siddhartha onları çaldı; ama bunun yanıtını bilemeyiz çünkü Siddhartha sabahın ilk ışıklarıyla gitti. Belki de Otoban uyur uyumaz. Tabii, Siddhartha’nın gitmesiyle meydana gelen kayıplar dişlerden ibaret değildi.

Kurgu ve gerçeklik ya da doğru mu, yanlış mı?

Otoban kaybettiği dişlerini ararken başka çıkış yolları arasa da fazla ilerleyemedi. Yorulmuştu. Yapacağı tek bir şey olabilirdi, bu dünyaya, açık arttırmada türlü hikâyeler uydurarak sattığı dişlerinden başka, somut bir şey bırakmak. Mesela, yaşam öyküsünü birine yazdırabilirdi; ama ne dediğinin anlaşılabilmesi için önce yeni dişlere ihtiyacı vardı. Bir arkadaşının tavsiyesiyle kendine yeni dişler yaptırdıktan sonra, şanslı karşılaşması sayılabilecek Jacobo de la Vorágine ya da Vora ile tanıştı. Vora, iyi bir dinleyiciydi ve yazardı. Dişlerin hikâyesini yazacak olan nihayet oradaydı...

Kitap yedi bölümden oluşuyor: Hikâye, Hiperbolik, Parabolik, Çembersel, Alegorik, Eliptik ve Doğru mu Yanlış mı? Sırasıyla Otoban, Vora, Luiselli’ye geçiyor anlatı. Kitabın sonunda ise Luiselli’ye hayran kitap editörünün hazırladığı “Doğru mu Yanlış mı?” bölümü var. Kurmacanın içinde sizi sürükleyen Luiselli’nin, aslında kitapta aktardığı bilgilerin çoğu doğru. Örneğin “Pastörize Operatörlüğü” diye bir meslek gerçekten var ve papağanlar gerçekten depresyona girebilen hayvanlar. Kitapta yer alan Bay Cortázar, Bay Sartre ve Bayan Woolf gibi karakterler gerçek hayatta da var ve haklarında verilen bilgilerin çoğu doğru. Amca James Sánchez Joyce tarafından aktarılan “Tarih uyanmaya çalıştığım bir kâbustur” alıntısı dâhil.

Kelimelerle nasıl oynanabileceğini en iyi gösteren yazarlardan ve kitapları sayesinde hayal görmeyi öğreten yazarlardan biri Luiselli. Nizami kurguya sıkışıp kalmamış ve her şeyden önemlisi bugüne dek okuduğunuz en özgün yazarlardan.