14 Mayıs 2024

İfade özgürlüğü nerede kaldı?

Konferans sonrasında Kaiser'e, "İnsanlar Talat Paşa'nın 'Ermenileri imha edin' şeklinde bir yazılı talimatı olduğuna inanmıyor. Ben de size tekrar sormak ve yanıtlarınızı kayda geçirmek istiyorum" dedim...

Alman tarihçi Hilmar Kaiser bir süredir, araştırmaya dayanan yayınlarını, kitaplarını dikkatle izlediğim bir isim, odaklandığı konu ise "cısss" dedirten cinsten:

1915 olayları, Talat Paşa ve yandaşlarının yönlendirdiği süreçte Ermenilerin tehciri ve yüz binlerin trajik ölümüyle sonuçlanan süreç. 

Kaiser'in Ankara'ya gelişi bir gazeteci olarak bana kendisiyle enine boyuna görüşme fırsatı sağladı, konuştuğumuz konular üzerine bir yazı kaleme aldım. Yıllardır Osmanlı arşivleri üzerinde çalışan tarihçi, Talat Paşa'nın "Ermenileri imha edin" söylemini içeren bir talimatını bulduğunu iddia ediyordu.Kendisine "Bu önemli belgeyi neden yayınlamadınız?" diye sordum, "Zamanı gelince" diye yanıt verdi.

Bu konuşmayı ve iddiayı içeren yazım yayımlanınca, ortalık karıştı…

Başta meslektaşlarım olmak üzere, politikacılardan, görevdeki diplomatlardan, öğretim üyelerinden, hatta kimi askerlerden ve bu konu üzerine okuyan, yazanlardan o kadar çok tepki geldi ki… 

Kimileri işi, "Ben olsam, bunları söyleyen bir adamla görüşmez, dövülmesini izlerdim" demeye kadar vardırdılar. Aslında benim üzerimden Hilmar Kaiser'e gösterilen tepki şurada odaklanıyordu: 

Talat Paşa'nın Ermenileri imha edin şeklinde bir yazılı emri varmış da bunca yıldır bu nasıl görülmemiş? Başta Ermeniler olmak üzere Amerikalısı Fransızı İngilizi yıllardır arşivleri didik didik ettiler de bu belgeye nasıl rastlayamadılar? 

Edindiğim bilgiye göre, benzer tepkiler Hilmar Kaiser'in konferans vereceği ODTÜ Mezunlar Derneği yöneticilerine de gösterilmiş, hatta özellikle tutucu kesimden, ülkücülerden gelen kimi tepkiler tehdide varan boyutlara ulaşmış. Durum böyle olunca, bir saldırı riskine karşı önlem almak isteyen ODTÜ yönetimi, Kaiser'in dün akşam konuşacağı salonda sivil giyimli korumalar bile görevlendirmiş. Ben de dün akşam konferansı izlemeye gittim, salon oldukça kalabalıktı, içeri girdiğimde Kaiser beni şöyle selamladı:

- Ooo, bakıyorum sağ salim gelebildiniz…

İki saate yakın süren konferans sırasında Kaiser, Osmanlı aşivlerinden kaynaklı tespitlerini zaman zaman Osmanlıca sözcükler kullanarak ama İngilizce anlatımıyla, fotoğraflar, belgeler göstererek tekrarladı, salondaki izleyiciler ise art arda sorular yönelterek Alman tarihçinin "1915'te Ermeniler ve Türkler, tartışmanın durumu" konulu tebliğini detaylı biçimde sorguladılar. ODTÜ mezunlarının her biri farklı alanlarda meslek sahibi olmuş, ülke sorunlarına meraklı, entellektüel mezunlarının Kaiser'e yönelttikleri detaylı sorular ve liberal tartışma ortamı bende hayranlık uyandırdı.

Konferansı düzenleyen isim Necat Özgür, Hilmar Kaiser'le karşılaşmasının ilginç öyküsünü "Amcamın dedesi 1926 suikastine katıldığı gerekçesiyle idam edilmişti, yıllar sonra ben bu konuyu araştırmaya başladım ve gerçeklerin çok farklı olduğunu ortaya çıkardım, kendisiyle o süreçte tanıştık" diye anlattı. Necat Özgür, "Bir İttihatçının Yaşamöyküsü, Maslup Abdülkadir Bey" başlıklı kitabını da bana imzalayarak verdi.

Konferans sonrasında Kaiser'e, "İnsanlar Talat Paşa'nın 'Ermenileri imha edin' şeklinde bir yazılı talimatı olduğuna inanmıyor. Ben de size tekrar sormak ve yanıtlarınızı kayda geçirmek istiyorum" dedim, şöyle dedi: 

"Üzerinizdeki baskıyı tahmin edebiliyorum. Hiç olmazsa yarın kahvaltınızı huzurla yapabilmeniz için çekim yapmanızı kabul edeceğim, buyrun sorun…"

Virgülüne dokunmadan

Ve işte sorduklarım ve Kaiser'in anlattıkları: 

- Bulduğunuzu söylediğiniz Talat Paşa ile ilgili belgeyi kitabınızda mı yayımlayacaksınız? 

Bu aslında tek bir belge değil. Osmanlı'nın devlet politikasını içeren bir belgeler dizisi. Bu belgelerdeki emirler genellikle Talat Paşa imzalı. Bunlardan biri, "insanları öldürme emri," üstelik birkaç kişiyi değil, on binlerce insanı hedef alıyor. İsimleri ve yerleri içeren bir belgeler bütününü içeren çalışmamı saygın bir yayınevi kitap olarak yayımlayacak.

- İngilizce mi olacak kitap? 

Evet, aslında Türkiye'de de yayımlanmasını isterim, Diyarbakır'la ilgili kitabım gibi. Fakat Türkiye'de işler 2015 yılından bu yana çok değiştiği için bu artık zor görünüyor. 

- Elinizde bulunduğunu söylediğiniz belge ile ilgili tartışmalar yaşanıyor, pek çokları, "Yıllardır bu arşivler didik didik edildi, bunu araştırmacılar görememiş olabilir mi?" diye tartışıyorlar?

Binlerce insan arşivleri karıştırıp durmuş olabilir, ama dediğim gibi bu belgeler bir seri. Ben diğer insanlar için bir şey diyemem. Belki o dosyaya bakmak akıllarına gelmedi. Tabii ki o belgenin bulunduğu dosya, "İmha edin-öldürün emri" başlıklı bir dosya değildi. 

- Yani bu belgeyi Osmanlı arşivinde mi ele geçirdiniz? 

Evet, Türk devleti tarafından düzenlenmiş, dizini yapılmış arşivler.

- Talat Paşa gerçekten "imha edin-öldürün" sözcüğünü kullanarak mı emir vermiş o belgeye göre? 

Belgenin yayımlanmış halini gördüğünüzde tam olarak ne dediğini anlayacaksınız. Evet, emir gerçekten "imha edin" şeklinde. Bu belgeler, kitle ölümlerini kanıtlayan belgeler ve bundan kaçış yok.

İşte böyle… 

Hep "istenilenleri yazmak mıdır gazetecilik?" Bence değildir… Bu türden zor konular sık sık karşınıza çıkar. Tepki alır hatta tehdit edilirsiniz, o zaman şu soruyu sormak gerekir:

Nerede kaldı ifade özgürlüğü?


bennursunerel.blogspot.com'dan alınmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

Kara kutu

Eskiden Türkiye'de yayımlanan tüm gazeteler, hatta kitaplar, her türlü basılı yayının Milli Kütüphaneye belli sayılarda gönderilmesi zorunluydu, böylece ortadan kaldırılması imkansız bir basılı yayınlar arşivi oluşturuluyordu ama internet çıktı adeta mertlik bozuldu

"Asker gözü" ile dünya ve Türkiye | Emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk: Bir devlet krizi yaşanıyor

"Farklı olaylara dikkat çekerek asıl sorunu gözlerden saklıyorlar, Netenyahu'dan farkları yok"

Sorudan korkmayan, donanımlı, entelektüel, mükemmel eğitimli, komplekssiz, esprili devlet adamı: Rauf Denktaş

Bu kadar esprili, mütevazı, insan ilişkilerinde sıcak bir Cumhurbaşkanı var mıydı acaba dünyada? Korumasız, konvoysuz, kasılmadan hareket eden?... Eğitimiyle, zekâsıyla, diplomatik birikimiyle aslında kimselerle kıyas kabul etmeyen bir lider, var mıydı?

"
"