29 Mayıs 2022

Londra sokaklarında stilettolu Zuhal!

Yabancı heyet temsilcileri eminim bu etkinliklerden sonra Türkiye'ye koşarak gitmek isteyeceklerdir.  Zira ben annemin yemeklerini ne kadar da özlediğimi fark edip İstanbul'a ışınlanmak istedim

Toyota'da çalıştığım yıllardı… Türkiye güzellik yarışmasında ilk üçe giren güzele Toyota Yaris hediye edecektik.

Yüksel Ak, Gamze Özçelik ve Cansu Dere.

Arabaları teslim etmek ve fotoğraf çekimi için genel müdürümüz Volkan Eren'le Tarabya Toyota'ya gittik. 

Yolda giderken "O fotoğrafta Türkiye güzeli seçilen kızlarla olacaksın; insan bir saçını başını yaptırır!" diye kendime kızıyordum. Ama artık iş işten geçmişti. Showroom'a ulaştığımızda üç güzel de arabalarını teslim almak için bizden önce gelmişlerdi.

Birkaç saniye içinde onları yan yana görünce kendime olan güvenim hepten yok olmuştu. Fotoğrafa girmemenin yollarını ararken fotoğrafçı deklanşöre basıverdi ve yıllarca kafamdan silinmeyen o kare, benim davetlere giderken daha özenli olmamı sağladı.*

Geçen hafta Londra'daki davet trafiği yoğundu. Ben de iki yıllık aradan sonra hâlâ performanstan düşmediğimi kendime kanıtlama çabası ile hazırlandım.

"Bu sefer sneakers'lara veda et ve artık şöyle doğru düzgün bir stiletto giy." dedim kendime ve elbiseme uygun renkte bir ayakkabıyı dolabımdan çıkarıp giydim.

Katıldığım ilk davet Grosvenor'daki Marriott Otel'in içindeki Rüya restorandaydı.

Emine Erdoğan'ın önderliğinde başlayan sağlıklı Türk yemekleri haftası, ünlü Türk şeflerin hazırladıkları yemeklerle tüm yurtdışı temsilciliklerimizde bir hafta boyunca kutlanacakmış.

Bu etkinlik, Kültür Turizm Bakanlığı, Büyükelçilikler ve TGA (Türkiye Turizm Geliştirme Ajansı) koordinasyonuyla hayata geçirilmiş.

Rüya'daki davette sanırım 100'ün üzerinde bir katılım vardı. Girişte bizi Londra Kültür ve Turizm Tanıtım Müşaviri Arzu Kahraman Yılmaz karşıladı.

İçeride kimlerin davetli olduğunu anlamaya çalıştım. Genelde yabancı konuk ağırlıklıydı.

Benim oturduğum masada Food and Travel dergisinin editörü, EasyJet'in pazarlama direktörü ve Love Holidays'in temsilcisi vardı. 

Yemeğe geçmeden önce şef Pınar Ishakoğlu'ndan sarma yapmanın sırlarını dinledik. O kadar titiz hazırlanmışlar ki yapraklar bile taze taze toplanıp getirilmişti.

Hayatımda ilk defa vişneli sarma yedim. Bayıldım bayıldım… Pınar Şef'i artık unutmam mümkün değil, masadaki herkesin de favorisi bu sarma oldu zaten.

Yanımdakilere sordum; hiç Türkiye'ye gitmişler miydi, izlenimleri nasıl diye.

Maalesef gidenler azınlıktaydı. Ama bu enfes yemeklerden sonra gitmek için içlerine merak düşürdüğümüz kesin.

Yurt dışında yaşayınca insan daha iyi görüyor ki yabancıların gözünde Türk yemeği, döner ve kebabın dışına çıkamamış.

Oysa ne kadar zengin bir mutfağımız var. Tanıtım sadece deniz, kum, güneş olmamalı.

Bizdeki mutfak ve tarih o kadar zengin ki, bunu işte bu tarz etkinliklerle sürekli anlatmamız lazım.

İlk defa bir etkinlikten bu kadar etkilendiğimi itiraf etmeliyim. O kadar doğru katılımcılar davetliydi ki Arzu Hanım'a, ekibine ve emeği geçen herkese bir Türk vatandaşı olarak teşekkür etmek istedim. Zira kolay işler değil bunlar ve çok emek istiyor.

Sonraki durağım Pi Artworks London oldu. Uzaktan bile dışarı taşmış kalabalığı görünce heyecanlandım. İçeri girilemeyecek kadar kalabalıktı. Biraz ittir kaktır içeri girebildim, hemen hızlıca bir bakıp büyükelçilikteki davete yetişmeye çalışacaktım.

En dipteki odaya doğru ilerledim. İş dünyasının bütün önemli isimleri oradaydı: Rahmi Koç, Aydın Doğan, Hüsamettin Özkan, Vuslat Doğan Sabancı, Emine Sabancı Kamışlı.

Aydın Bey'e merhaba dedikten sonra bir hatıra fotoğrafı için korumasından yardım istedik.

Neyse ki bu fotoğraf Türkiye Güzelleri ile çekilen kadar kötü değildi. Yıllar sonra fotoğrafa baktığımda aman ne güzelmiş gençlik diyebilirim… :)))

Sergiyi doya doya göremeden ayrıldım ama galerinin kurucusu ve direktörü Yeşim Turanlı'dan söz aldım, haftaya rahat rahat buluşup hem Vuslat Doğan'ın eserlerini sakin sakin izleyeceğim hem de daha detaylı bilgi alacağım. 

Tam sergiden ayrılırken Emine Sabancı Kamışlı ile tanıştım. Ne kadar içten ve net bir iş kadını. 

Büyükelçilik  yürüyerek on beş dakikalık mesafede olsa da bu topuklularla bir hayal! Minicik çantamın içine tıkıştırdığım yakın gözlüklerimi çıkarıp Uber çağırmaya karar verdim.

Ama her zamanki gibi yoğun saatlerde Uber bulmak da zor. Paraya kıyıp siyah taksiye (black cab) bile binmeye hazırdım ama ne gelen var ne giden. Bu arada ufak ufak yürümeye de koyuldum.

Aslında genelde çantama parmak arası terlik atarım ama o gün havalı olacağım diye çantamı küçük tutmuştum.

Bundan sonra bana kimse küçük çanta ve topuklu ayakkabı demesin… En azından ayaklarımın acısı geçene kadar.

Sürünerek büyükelçiliğin muhteşem rezidansına ulaştım. İçim ısındı. Burası insana kendi eviymiş hissi veriyor. Sanırım böyle hissetmemizde değerli büyükelçimiz Ümit Yalçın ve Eşi Gül Yalçın'ın düzenledikleri toplantıların ve ev sahipliğinin büyük rolü var.

Büyükelçilikteki davet de ‘Türk Yemekleri Haftası' etkinliği kapsamındaydı. Buradaki davette de yabancı ülke temsilcileri salonu doldurmuştu. Ümit Bey şahane bir kadını sunum yapması için sahneye davet etti: Özlem Warren. 

Özlem Hanım'la daha önce tanışmamıştım. Kendisinin Turkish Table adlı bir yemek kitabı var. Çok renkli bir sunum yaptı; hem yemeklerimizi hem de kültürümüzü esprilere bezenmiş konuşmasıyla salona aktardı.

Bu davetteki yemekler de gerçekten tam bir anne yemeğiydi. Yine şahane yaprak sarmaları, mücverler, domatesli pilav, enginar, salata… İşte gerçek ve sağlıklı Türk Mutfağı.

Yabancı heyet temsilcileri eminim bu etkinliklerden sonra Türkiye'ye koşarak gitmek isteyeceklerdir. 

Zira ben annemin yemeklerini ne kadar da özlediğimi fark edip İstanbul'a ışınlanmak istedim. 

Harika bir haftayı geride bırakırken ayaklarıma yaptığım eziyetin bedelini hâlâ ödüyorum. 

Kalın sağlıcakla…



* O fotoğrafı çok aradım ama anılarla birlikte İstanbul'da kalmış. Bulunca söz merakınızı sonlandıracağım.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir daha asla demeyeceğim: "Hindistan mı asla! Ne işim var orada!" dedim ve yine gitmek istiyorum

Giderken beni hijyenle ilgili o kadar korkutmuşlardı ki yanıma aldığım kraker ve kuru yemişlerle iki hafta geçirmeyi planlıyordum. Oysa hiç öyle olmadı. Gezi boyunca inanılmaz güzel Hint yemekleri yedim. Her şey nasıl baharatlı ve lezzetliydi anlatamam

Yeni yıldan ne istiyorum?

"Bak bu benim manifesto listem, seninki nerede?"

Shavasana

Kendinle yalnız kalmak ve o derin sessizliğin içinde ne istediğini bulmaya çalışmak çok zor ama bir o kadar da çekici…