Tarihler 8 Ağustos 1996’ydı… Kıbrıs’ın Derinya bölgesinde ‘Motosikletli Rumlar’ gösteri yapıyorlardı. Yaşanan arbedede Tasos İsaak adlı bir Rum genci hayatını kaybetti.
Adaya müdahalenin yıldönümü olan 14 Ağustos 1996’da yine Derinya’da gösteriler vardı. Bu kez Güney’den sınır kapısına doğru gelenler arasında bulunan Solomos Solomu adlı genç, sınırda bulunan bayrak direğine tırmanarak Türk bayrağını indirme girişiminde bulundu. Türk askerinin "Dur" emrini dinlemeyen gence Kuzey’den ateş açıldı. Solomu boynundan vurularak öldü.
Birkaç ay sonra, çalıştığım Hürriyet gazetesi adına güneye geçip, Solomu’nun babası ile bir söyleşi yapmıştım. Solomu’nun kardeşleri ve genç akrabaları öfke doluydu. Babası ise, iki halk arasında oluşan bu ‘nefret’ duygusundan son derece rahatsız olduğunu belirterek, gençlik arkadaşı Kıbrıslı Türk Hasan ile olan dostluğundan, kardeşliğinden söz etmişti. O’ndan ‘Hasanaki’ diye söz ederek…
Ve asıl suçlamayı İngilizlere yöneltmiş, ‘Bizi birbirimizi onlar düşürdü’ demişti.
Önceki gün iki gencin hayatını kaybettiği Derinya Sınır Kapısı açıldı. Mağusa’da Derinya, Lefke’de Aplıç kapıları açıldı.
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Kıbrıs Rum Kesimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in, ‘Güven Artırıcı Önlemler’ kapsamında üzerinde uzlaştıkları açılış, yüzlerce kişinin katılımıyla gerçekleşti.
Bilirim… Kıbrıs yazıları çok rağbet görmez. Yıllarca yazılıp çizilenlerin sonuçsuz kalması mıdır bilemem ama, Türkiye ve Türk okuyucu bu yazıları pek okumaz. Ama adada çok ciddi bir kesim, yine müzakerelerin başlamasını talep ediyor ve yeniden bir kıpırdanma hissediliyor.
Görüşlerine çok önem verdiğim Kıbrıslı dostum Prof. Niyazi Kızılyürek, “Kıbrıs’ın Birleşmesinin Kıbrıslı Türklerden Geçtiği” yönünde tespiti var. Çünkü, Kıbrıs iki toplumun da ortak yurdudur ve bu ülkede huzur ve barış, devletin iki-toplumluluk gerçeği üzerine kurulmasıyla mümkün olabilir.
Bugüne kadar büyük umutlarla göreve gelen Anastasiadis’in bile yaptığı ‘Türkleri dışlamak görmezden gelmek veya eşit toplum statüsünü değiştirmeye çalışmak’, ancak ülkeyi bölünmüşlüğe sürükler.
Yani, Kıbrıslı Rumlar ya Kıbrıs’ı Kıbrıslı Türklerle birlikte yönetecekler ya da Türklerden arınmış, bir kesim toprağı, ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ adında yönetip, adanın tamamen bölünmesine neden olacaklar.
Nikos Anastasiadis, hâlâ ne yapacağını bilmiyor. Hâlâ sorunun çözümünün engellenmesini Türklere bağlıyor. Kıbrıslı Türklerin federal devletin kurumlarına etkin olarak katılımını “sorun” olarak görüyor. Türkiye’nin Kıbrıslı Türkler üzerinden federal devletin organlarını “ele geçireceği” düşüncesini gizlemiyor.
Bu düşünce adanın Güney’inde son derece yaygın bir düşünce…
Ancak şu unutulmamalı… Kıbrıslı Rumlar Kıbrıslı Türkleri ne kadar dışlarsa, Türkiye o kadar yakınlaşıyor, ya da Kıbrıslı Türkler Türkiye’ye yanaşıyor.
Yani Kıbrıs’ta federal bir devletin kurulmasını savunan Kıbrıslı Türklerin tek isteği, ‘Federal Devlet’ sayesinde siyasal ve ekonomik özerkliğe kavuşmak ve güçlenmek.
Birçok yakınımın söylemlerinin aksine, ben hâlâ Kıbrıs’ta ‘Federal Devlet’ bağlamında bir şans olduğuna inanıyorum. Her iki kesimde yer alan ve giderek güçlenen bu kesim, farklılıklarını koruyarak tek bir ideal üzerinde hemfikir olup, mücadelelerini sürdürmelidir.
Derinya ve Aplıç kapılarını omuzlayarak açan işte bu kesimdir…