29 Mayıs 2021

Karanlıkta işlenen cinayet

6 Temmuz'da bir anda sokaktaki ışıklar söner, aydınlandığında ise Adalı'nın sol şakağından vurularak infaz edildiği anlaşılır. Cinayetten bir ay sonra Galip Mendi, Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı görevinden ayrılarak Ankara'ya döner. Mendi, 15 Temmuz sonrası tutuklanan orgeneraller arasında yer alır, sonra da Jandarma Genel Komutanı yapılır

Kutlu Adalı cinayeti, Sedat Peker'in açıklamaları, kardeşi Atilla Peker'in verdiği ifade ve son olarak da cinayetle suçlanan Korkut Eken'in yaptığı açıklama, iyice kafaları karıştırdı. 6 Temmuz 1996'da Lefkoşa'da evine giderken suikaste uğrayan Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı cinayeti, iyice 'gizemli' hâle geldi. Son olarak cinayetin Abdullan Çatlı tarafından işlendiği iddia edildi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 2005'te Türkiye'yi, 'Adil Yargılama yapılmadığı' ve 'Etkin Bir Şekilde Soruşturulmadığı' gerekçesiyle mahkûm ettiği dava... Hâlâ aydınlığa kavuşmuş değil.

Kim, neden Kutlu Adalı'yı öldürdü? Bir iddiaya göre o tarihlerde bir genç şahısla birlikte KKTC'de olduğu belirlenen Abdullah Çatlı bu cinayeti işledi. Peki neden? St. Barnabas müzesine 1974'te saklanan 'ganimet'in 1996'da alınıp kaçırılması olayının üzerine gitmesi nedeniyle…

Susurluk dönemi

Cinayet, Susurluk dönemi işlendi. Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürü'ydü. Korkut Eken ise emekli bir Yarbaydı, Mehmet Ağar'ın 'arka planda' tüm taleplerini yerine getiren, hatta makamının tam karşısında odası bulunan bir kişiydi.

Korkut Eken 1974'teki Barış Harekatı'na katılmış, adayı ve ada halkını iyi tanıyordu. Bu nedenle Mehmet Ağar ya da dönemin komutanları Kıbrıs'la ilgili bir araştırma yapılması gerekiyorsa, ona görev veriliyordu. Korkut Eken, Saygı Öztürk'e yaptığı açıklamada adada PKK ile ilgili birtakım araştırmalarını Mehmet Ağar'ın talebiyle yaptığını ve dönemin Kolordu Komutanı Hasan Kundakçı'ya raporladığını söylüyor.

Yani Sedat Peker'in iddiası ve onunla KKTC'ye giden kardeşi Atilla Peker'in ifadelerini kesin bir dille yalanlıyor. "Ben katil değilim" diyor. Peki niye yanına Atilla Peker'i almıştı? Gizemli…

İddialar, itiraflar

Şimdi elimizde Atilla Peker'in basına dağıtılan ifadesi, basına konuşan Korkut Eken ve o yıllarda KKTC'de görev yapan Galip Mendi'nin sözleri var. Korkut Eken, yanına Atilla Peker'i alarak 1996'nın bahar aylarında Kıbrıs'a gitmiş. Dönemin Sivil Savunma Teşkilat Başkanı Galip Mendi bu ziyareti doğruluyor ve kendisiyle görüşme yaptıklarını söylüyor.

Galip Mendi önemli bir isim. Kutlu Adalı'nın 'öldürülme nedeni' olarak öne sürülen 'Barnabas baskını' ve Kutlu Adalı cinayeti sırasında Teşkilat'ın başındaydı. Hatta, AİHM soruşturmasında Genel Kurmay adına ifade verdi. Mendi, Kıbrıs'ta Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı ve daha sonraları da Jandarma Komutanlığı yaptı. Yani ordunun her detayına hakim bir isim. O yıllarda 'Sivil Savunma Teşkilatı' kurumu, çeşitli faaliyetler için oluşturulmuş, ancak bir grup tarafından bu teşkilata, 60'lı yıllarda silahlı eylemlerde bulunan 'Türk Mukavemet Teşkilatı' (TMT) gibi bir görev atfedilmişti. Ve bu nedenle Korkut Eken, beraberinde Atilla Peker ile birlikte Mendi'yi görmeye gitmişti.

Elimizde bir de, SİM TV Genel Yayın Yönetmeni Sami Özuslu'ya konuşan Emekli Polis Müfettişi Tema Irkad'ın 'çok önemli' ifşaatları var. Kutlu Adalı cinayetinin işlendiği gece 'olay yerinde en az dört kişinin olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Bunlardan biri Abdullah Çatlı ve onunla birlikte gelen genç biri idi. Hüseyin Demirci de oradaydı ve bir dördüncü kişi daha vardı. Ve o kişi bana yıllar sonra orada olduğunu söyledi." Tema Irkad, tetiği çeken kişinin Çatlı ile birlikte Türkiye'den gelen genç şahıs olduğunu da iddia etti. 

Adalı'nın yazıları

Kutlu Adalı son yazılarında KKTC'nin 'Anayurt' Türkiye tarafından maruz kaldığı muameleden şikayet ediyordu. Belli ki bu yazılar bir kesimi rahatsız ediyordu.

Ama bence hedefe dönüştüğü yazılarında 'Barnabas baskını'na yoğunlaştı. St. Barnabas, Gazimağusa'da beşinci yüzyıldan kalma Manastır ve ikona müzesi...

14 Mart 1996 Perşembe akşamı 19.00'dan saat 23.00'e kadar bir silahlı baskın düzenlendi. Üç bekçi rehin tutuldu. 15 kadar maskeli, silahlı kişi, 4 sivil araçla baskın yaptı. İkisi beyaz Renault Toros, biri kırmızı Isuzu Jeep, biri de Vitara marka. Baskın ancak ertesi gün sabah 9.00'da ortaya çıktı. Trilyonlarca ikonoların korunduğu müzeden ne alındığı bilinmiyor.

Kutlu Adalı bu olayın üzerine gitti. Ve şöyle bir iddiayı ortaya attı: "20 Temmuz 1974'te bir Binbaşı Rumların evinden, kilisesinden, bankasından, kuyumcusundan ganimet olarak toplanan altın, gümüş, elmas, pırlanta gibi mücevherleri St. Barnabas'ın mezarının olduğu mağaraya gömdürmüş. Savaş bitince gelip almayı amaçlamış. Bu arada generalliğe yükselip emekli olmuş. Aradan 21 yıl geçtikten sonra Kıbrıs'ta bulunan güvendiği kişilere durumu anlatmış ve bu silahlı baskın operasyonunu gerçekleştirmişler. Mücevherleri alıp aynı gece uçakla Türkiye'ye kaçmışlar"

Adalı daha sonra araçların, 'Sivil Savunma Örgütü'ne ait olduğunun saptandığını da yazdı ve tehditler başladı. Bu yazıdan sonra, takip altına alındı, köpeği öldürüldü, tehdit edildi ve sonunda da öldürüldü.

6 Temmuz'da bir anda sokaktaki ışıklar söner, aydınlandığında ise Adalı'nın sol şakağından vurularak infaz edildiği anlaşılır. Cinayetten bir ay sonra Galip Mendi, Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı görevinden ayrılarak Ankara'ya döner. Mendi, 15 Temmuz sonrası tutuklanan orgeneraller arasında yer alır, sonra da Jandarma Genel Komutanı yapılır.

Karanlıkta işlenen cinayet, karanlıkta kalır.

Yazarın Diğer Yazıları

Altılı masa ve sarsıntılar

Altılı Masa'nın şunu unutmaması gerekiyor: Bu halk masadan kalkan, zayıf karnından vurulan, masaya tekme atan, iktidarın oyununa gelen, sarsıntılara karşı dayanamayıp sallanan ya da yıkılanı hiç ama hiç unutmayacak

Avrupa-Türkiye karşılaştırması ve terazinin kefesi

Bu ülkede yaşayan gençlerin yüzde 80’inin Avrupa’da yaşamak istemesinin nedeni, Türkiye’de yaşanan bolluğu bırakıp, orada kıtlık içerisinde bir dünya kurmak mı? Sorun bakalım bu insanlara, ‘Terazinin kefesi hangi yönde ağır basıyor?’…

İsrail ile normalleşme süreci

Orta Doğu'da şekillenmekte olan yeni dengeler Türkiye'nin normalleşme çabalarına çok uygun bir zemin sunuyor