Kıbrıslı iki liderin 5 gün boyunca kapanıp, özellikle ‘Güvenlik ve Toprak’ konusunu ele alacakları ve artık çözüm ya da çözümsüzlüğe son nokta koyacakları yerin adı ‘Mont Pèlerin’…
Yani ‘Hacı Dağı’…
İki lider bu yerin adındaki ‘mistik’ anlamdan etkilenirler mi bilemem, ama özellikle Güney Kıbrıs’ta ki kilisenin siyaset üzerindeki etkisi bilinen bir gerçek.
Kıbrıs konusunda sayısız kitapları olan Profesör Niyazi Kızılyürek, ‘Yenidüzen Gazetesi’ne yazdığı yazıda şöyle diyor:
“Mont Pelerin’e doğru yola çıktığınız zaman dileyin ki uzun sürmesin yolculuğunuz. Kısa ama serüven dolu, bilgi dolu olsun. Anlamsız tartışmalarla yitip gitmesin elinize geçen tarihsel fırsat. Ne tacirlerden korkun ne medya patronlarından… Ne Papazlara rastlarsınız,
ne Paşalara, ne azgın Poseidon’a…
Onları siz kendi ruhlarınızda taşımadıkça kendi ruhlarınız onları dikmedikçe karşınıza…”…
Güvenlik ve garantiler
Adanın gözü kulağı ‘Mont Pèlerin’de, yani ‘Hacı Dağı’nda...
Türkiye ise kendi gündemiyle meşgul. Halbuki tarihi günler yaşanıyor ve bu dönemi es geçmemek gerekiyor.
Tam 17 ay süren müzakerelerin bir anlamda finali gerçekleşiyor İsviçre’de…
Kıbrıslı liderler beş gün dış dünyayla bağlantılarını keserek “Le Mirador” otelinde adanın kaderini konuşuyorlar. Şimdiye kadar müzakere edilen 4 başlığa “Toprak ve harita” başlığı da eklendi. Asıl amaç, “Güvenlik ve Garantiler” başlığının ele alınacağı 5’li konferansın tarihinin belirlenmesi…
Bariz farklar
İki taraf arasındaki farkların altının çizilmesi yerinde olacak. Bu beş günü daha iyi takip edip, süreci izleyebilmek için.
*Türk tarafı, eğer 5’li konferans tarihi belirlenmezse haritanın görüşülmeyeceğini ilan etti. Sadece toprak kriterlerini ele alacak.
*Rum tarafı ise, toprak konusunda bir ilerleme olmazsa 5’li
*Rum tarafı toprak konusunda, yerin adının ve yüzdenin konuşulmasını istiyor. Hatta masaya haritaların açılmasını istiyor. Türk tarafının elindeki yüzde 36 oranındaki toprağın yüzde 7’sini talep ediyor.
*Türk tarafı ise geçmişteki müzakerelerde bu oranı kabul etmiş olmasına rağmen, artık çok sıkı pazarlığa tabi olduğunu belirtiyor. biliniyor.
İsviçre’de, sadece toprak değil, tüm başlıklar masada bulunuyor. “Yönetim ve Güç Paylaşımı”, “Mülkiyet”, “Avrupa Birliği”, “Ekonomi” konularında ilerlemeler sağlandı, ancak ufak pürüzlerinin temizlenmesi amaçlanıyor.
Halkların duygusu
İsviçre’de temel amaç, garantör devletler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile Kıbrıs Türk ve Rum taraflarının aynı anda masada olacağı 5’li konferansın kararını almak.
Bütün bu alanlarda ilerleme olduğunu, 5’li konferansın da gerçekleştiğini varsayalım… Son söz yine Kıbrıs halkının olacak. Haziran ya da Temmuz ayında referandumların gerçekleşebileceği planlanıyor.
Dış etkenler
Bir de masa üzerinde olmayan ama çözüme doğrudan katkı sağlayacak, belki de kilit konular var. Bunların başını ‘enerji’ konusu çekiyor. Yani İsrail gazı…
Doğu Akdeniz’in derinliklerinde yatan enerji yatakları, tarafları masaya oturtan unsurlardan biri. İsrail gazının en randımanlı ve en karlı şekilde değerlendirilmesi için iki yol var: 1) İsrail gazını Türkiye’ye ulaştıracak bir boru hattının döşenmesi, 2) Gazı sıvılaştıracak bir LNG tesisinin Kıbrıs’ta kurulması. Kıbrıs’ın sıvılaştırma tesisi için en uygun yer olduğu biliniyor. İsrail ile Türkiye arasında döşenecek bir boru hattı ile doğal gazın önemli bir miktarı Türkiye’ye aktarılacak.
Kıbrıs’taki tesise yılda 4-5 Milyar kübik metre kare gazın gidebileceği, borudan Türkiye’ye akabilecek gaz miktarının yılda 8-10 Milyar kübik metre kare olabileceği ifade ediliyor.
Ekonomik sorunların giderek büyüdüğü bir dönemde çözümü teşvik edecek en önemli unsur olarak bu konu öne çıkıyor.
Ama biz şimdi Cumaya kadar İsviçre’ye odaklanıp, iki lider arasındaki görüşmeleri yakından takip edelim… Çünkü bu görüşmeler, yılların sorununun çözümü için hayati önem taşıyor…