Cumhur İttifakının adayı Binali Yıldırım, birkaç gün önce İsmail Küçükkaya’nın FOX TV’deki programında aynen şu cümleleri söyledi: “28 Şubattan sonra bireysel özgürlüklerin daha da yaygınlaştırılması, kişilerin etnik kimliğini çekinmeden dile getirmesi için açılımlar yaptık. Tabi bunda AB üyelik müzakereleri ve müktesebatının çok büyük katkısı oldu”.
Yani B.Yıldırım, özgürlükler konusunda AB’nin katkısını teslim etti.
Çarşamba günü AB Komisyonu, özellikle özgürlükler konusunda Türkiye’de çok büyük bir gerileme olduğunu belirterek müzakereleri devam ettirme zemininin bulunmadığını belirten bir rapor yayımladı. Her ne kadar, tüm AB raporları sonrasında alışık olduğumuz gibi Ankara’dan ‘kabul edilemez’ ve ‘orantısız eleştiri’ açıklaması yapılsa da, içeriğine yakından bakıldığında bireysel özgürlüklerin bu denli kısıtlandığı bir dönem yaşanmadığı görülür.
Doğru… AB desteği ile bir dönem ‘özgürlükler’ konusunda reformlar yapıldı. Hatta yabancı basın o dönem Türkiye’nin ‘sessiz devrim’ yaptığını dile getirdi.
Ama şimdi öyle mi?
Hazin bir dönem yaşanıyor.
Rapora kısaca bir göz atalım ve elinizi vicdanınıza koyarak söyleyin…
-İnsan hakları savunucuları dahil olmak üzere kamuoyunca tanınan kişilerin konu olduğu savunma makamı lehine alınan bir çok karar, aynı mahkeme ya da başka mahkemelerce kimi zaman yürütmeden gelen yorumlar sonrasında bozuldu.
-İnsan hakları savunucuları, sivil toplum temsilcileri, medya, akademisyenler, politikacılar, doktorlar, avukatlar, hakimler, LGBTI mensupları, bazı durumlarda bir iddianameye dayanılmadan gözaltında tutulmaya devam edilmekte, medyada ya da kıdemli siyasetçiler tarafından karalama kampanyasına maruz bırakılmaktadır.
-Ekim 2018’de Parlamento’nun içtüzüğünde yapılan değişiklik sonrasında sivil toplum örgütlerinin Parlamento komisyonlarındaki yasal danışma süreçlerine katılımı iptal edildi. Tüm toplumu en geniş temsil ile danışma sürecine dahil eden bir mekanizma bulunmamaktadır.
-Cezai sorumluluğun şahsiliği ancak kuvvetler ayrılığı ilkesine tam riayet, yargının tam bağımsızlığı ve kişinin adil yargılanma hakkı ile tesis edilebilir. Yeni başkanlık sistemi yetkilerin yürütmede toplanmasına sebep olmuş, Parlamento’nun yasama ve denetleme işlevlerinin önemli ölçüde kısıtlanmasına yol açmıştır.
-İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinin yenilenme kararı ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bazı belediye başkanlıkların ikinci sıradaki adaya verilmesi, seçim süreçlerinin yasallığı ve bütünlüğü ile YSK’nın siyasi baskılardan bağımsız olduğuna ilişkin ciddi endişelere sebep olmuştur.
-Başbakanlık ve bakanlıklardaki müsteşarlık kademeleri gibi bazı görevlerin ortadan kalkması dahil olmak üzere Başkanlık sistemi kamu idaresinin daha fazla siyasileşmesine yol açmıştır. Cumhurbaşkanı birçok kamu düzenleme makamının yöneticisini atama yetkisini elinde bulundurmaktadır.
-Terörle mücadele devletin meşru hakkı olmakla birlikte, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlüklerle uyum içerisinde sürdürülmesi de devletin sorumluluğundadır. Terörle mücadele tedbirleri orantılı olmalıdır.
-Yargı sisteminin AB ile uyumunda önemli ölçüde geriye gidiş gözlenmektedir ve daha önceki raporlarda yer alan öneriler kabul edilmemiş ve uygulamaya konulmamıştır. Yargıçlar ve savcılar üzerindeki siyasi baskı ve çok sayıda yargıcın istekleri dışında yapılan atamaları sürmüştür. Bu durum yargı bağımsızlığı ve yargının genel kalitesi ile etkinliği üzerinde olumsuz etkiye yol açmıştır.
-Yeni sistem kapsamında yüksek sayıda yeni hakim ve savcının görevlendirilmesi, hâkim ve savcıların işe alınmasında ve terfilerde nesnel, liyakate dayalı, yeknesak ve önceden belirlenmiş kıstasların eksikliğiyle ilgili kaygıların giderilmemiş olması nedeniyle endişe vericidir.
-İfade özgürlüğü konusunda ciddi anlamda geriye gidiş devam etmiştir. Toplanma hakkı, örgütlenme özgürlüğü, usul ve mülkiyet hakları alanlarında ciddi gerileme mevcuttur.
-Aralık 2018 itibarıyla hakkında iddianame olmadan ya da henüz yargılanmadan tutuklu bulunan kişilerin sayısı 57.000 olarak belirlenmiştir; bu rakam cezaevlerinde bulunan kişi sayısının yüzde 20’sinden fazladır.
-Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle yazarlar, sosyal medya kullanıcıları, toplumun diğer bireyleri ve hatta çocuklar hakkında soruşturma açılması eğiliminde artış meydana gelmiştir.
Şimdi bu raporun nesine itiraz edebilirsiniz?
Orantısızlığı ve yanlışı nerde?