03 Mayıs 2020
New York Magazin Dergisi'nin "New York Dünyanın Korona Başkenti" kapağıyla çıkması New Yorkluları derinden yaraladı.
Şimdi herkes geride bıraktığımız New York'a ne zaman döneceğiz diye soruyor. New York, New York'un kimliğini oluşturan, Broadway'in yan yana sıralanmış tiyatroları, sokak festivalleri, gösterileri, dünyada adı bilinmeyen sayıda gastronomi çeşitliliği sunan restoranları, barları, barlardan dışarıya taşan sokak köşesi kalabalıkları, müzelerin yanında sayısız kültür ve sanat kuruluşları, spor etkinlikleridir. Asansörlerinde herkesin aynı havayı teneffüs ettiği "sosyal mesafelendirmeme" üzerine kurulu bir şehirdir. Yoğunluk kelimesinin New York için icat edilmiş olduğunu düşünüyorum. Herkese ve her şeye yakın olarak yaşanan bu şehirde, Times Square'i günde 360 bin, yılda 130 milyon yaya ziyaret ediyor. Korona'yla birlikte bu amansız kalabalıklar yok olmuş olsa da geçen hafta yaptığım yürüyüş sırasında hala hatırı sayılır bir kalabalıkla karşılaştım.
New York, bu kırılganlıklarıyla dünyada tekrar açılabilecek şehirler sıralamasında en sona yerleşebilir. Buna itiraz eden New Yorklular ise, New York'un 400 yıllık tarihi boyunca şahit olduğu büyük yangınları, ayaklanmaları, kolera ve AIDS salgınlarını ve terör saldırılarını hatırlatarak "New York'un ölüm ilanı daha önce de bir çok kere yazılmıştı, ancak bunu söyleyenler her zaman yanıldı, New York daha güçlü olarak geri geldi, şimdi de öyle olacak" diyorlar.
Korona ile mücadelenin öncü kuruluşu 'CDC'nin Başkanı Robert Redfield'in 21 Nisan'da Washington Post gazetesiyle yapmış olduğu bir söyleşide, Korona'nın gelecek kış mevsimindeki ikinci dalga saldırısının her yıl görülen grip mevsimiyle birleşince daha yıkıcı sonuçlar yaratabileceğini söylemesi büyük bir panik yarattı. Trump, Redfield'in sözlerinin "fake news mecraları" tarafından yanlış bir şekilde aktarıldığını söyledi.
Başlangıçta sosyalleşmenin yerini aldığı için çokça yapılan telefon konuşmalarının, FaceTime ve Zoom 'happy hours'larının yoğunluğu bazı insanları yormaya başladı. Bu sosyalleşme faaliyetlerinden kaçmak için hangi beyaz yalanlar daha inandırıcı olabilir konusunda çeşitli fikirler ortaya atılmaya başladı. Aramalardan kaçmak için yüzünüzü ve vücudunuzu bir dakika için dondurarak, internet bağlantısında bir bozukluk olduğu ve irtibatın kesildiği gibi bir intiba yaratabilirsiniz gibi akıllar verilmeye başlandı. New Yorklular yalnızlıktan çok acı çekseler de yalnızlıklarına müdahale edilmesini tercih etmezler.
New York Valisi Cuomo, arzu edenlerin internet başvurusu yaparak, yetki verilmiş şahıslar tarafından Zoom ya da diğer video-konferanslar vasıtasıyla gerçekleştirilecek işlemlerle evlenebileceklerini açıkladı.
New York'un çöpleri yüzde 7 civarında azaldı. Sahipsiz köpeklere olan talepte çok büyük bir artış oldu. Şehrin enerji kullanımı yüzde 10 düştü. Hava kirliliği yüzde 25 azaldı ve havanın kalitesi çok iyileşti. Televizyonu yüksek sesle dinleyenlere itiraz nedeniyle şikayetler yüzde 42 arttı. Geçen yıl bir hafta içinde 34 milyon kişi metroyu kullanırken bu sayı 2,5 milyona düştü. Metro kullananların sayısı yaklaşık yüzde 94 azaldı. Gönüllü çalışmak için başvuranların sayısı 3 misli arttı. Kimisi yemek dağıtmak kimisi yalnız insanlarla sanal yoldan sohbet etmek için gönüllü oldu.
Korona öncesindeki bina yaşamında, cuma akşamları parti vermek, köpeğini yürüyüşe çıkarmak ya da bir akrabanın veya arkadaşının senin evinde kalması son derece normal olarak kabul görürken şimdi potansiyel risk ve tehlike olarak görülmeye başladı.
Brad Pitt, 25 Nisan tarihinde "Saturday Night" komedi şovunda Dr. Fauci'yi oynadı. Dr. Fauci, daha önce sizi hangi aktörün oynamasını isterdiniz sorusuna Brad Pitt diye cevap vermişti. İzlenme rekoru kıran şov, Trump'ın Korona ile ilgili sözleri ve Dr. Fauci'nin yanıtlarından oluşuyor.
Trump 23 Nisan tarihinde, daha sonra kinayeli konuştuğunu, şaka yaptığını iddia etse de, gayet ciddi bir yüz ifadesiyle sarfettiği, "vücudu ultraviyole veya başka çok güçlü bir ışığa maruz bırakabiliriz, dezenfektanları belki de damarlarımıza enjekte edebiliriz" sözleriyle büyük bir panik yarattı. Trump 24 Nisan tarihindeki basın toplantısında çok kısa bir konuşma yaparak soru kabul etmedi. 25 Nisan tarihinde attığı bir twitle, "ana akım (mainstream)" yerine son zamanlarda "lamestream (aksak akım diye çevrilebilir)" medyanın, düşmanca sorular sorarak, söylediklerini çarpıttıklarını iddia ederek, bu basın toplantılarına harcadığı emek ve zamanı değersiz gördüğünü söyledi. 25 Nisan Cumartesi ve 26 Nisan Pazar günleri basın toplantısı yapılmadı. Ekranlardan uzak duramadığı için 27 Nisan'da basın toplantılarını tekrar başlattı.
Trump'ın dezenfektan konusunda söylediklerinin ertesinde, bu maddeleri üreten şirketler, televizyonlara, gazetelere ilanlar vererek , dezenfektanların sadece temizlik malzemesi olarak kullanılması gerektiği, içilmesi ya da vücuda zerk edilmesi gibi uygulamaların ölümle sonuçlanacağı konusunda halkı uyardılar. Maryland ve Illinois Eyalet Valileri, yüzlerce insanın dezenfektan içebilir miyiz sorusunu sormak için acil sağlık hatlarını, zehir danışma merkezlerini aradığını söyledi. Cumhuriyetçi Partili Maryland Eyalet Valisi, "halkın büyük bir korku içinde olduğu salgın sırasında ABD Başkanı'nın sadece gerçeklere bağlı olarak açıklama yapması gerekiyor, maalesef bazı mesajlar çok kafa karıştırıyor" dedi.
Trump'ın bu sözleri ertesinde yapılan bir araştırma sonucunda Amerikalıların yüzde 52,5'nun Trump'ın krizi yönetme şeklini onaylamadığı ortaya çıktı.
Sayıları 28 milyon civarında olan küçük ölçekli şirketler için tahsis edilmiş ilk paketteki 350 milyar dolarlık kurtarma paketi bir hafta içinde tükendi. Bu paketten çok yüksek oranda büyük şirketlerin yararlandığının anlaşılması üzerine 320 milyar dolarlık ikinci paketin tahsisatına başlandı.
Borsa'da işlem gören en büyük şirketlerden 41 adedinin bu paketten yararlanmış olması büyük bir tepki yarattı. Borsa değeri 1,6 milyar dolar olan "Sweet Green" adlı salata satışı yapan zincir, temin ettiği 10 milyon Doları gelen baskılar üzerine geri verdi. Shake Shack adlı hamburger zinciri küçük restoranlara haksızlık yapıldığını kabul ederek aldığı mali yardımı iade etti. Paketten yararlanan büyük şirketlerin büyük bölümü ise parayı iade edecek misiniz sorusuna yanıt vermedi.
New York'ta lokanta sahibi Danny Abrams, bu olanları 2008 mali krizine benzeterek, "2008'de büyük bankalar kurtarılmış, küçük şirketler iflas etmişti, bugün de "büyük zincirler bu krizi atlacak, Amerika'daki restoranların 2/3'nü oluşturan küçük, aile lokantaları kaybolacak" diyor. New York'taki "fine dining" restoranların yüzde 75'nin kapanabileceği söyleniyor. İşsizlerin şu an yüzde 60'ı yiyecek ve içecek işinde çalışanlardan oluşuyor. Bu sektörde çalışanların büyük bir bölümü Hispanikler olduğu için, Hispaniklerin 2/3'ü işini kaybetti.
Halbuki, niye kapanıp niye açıldığını hiç bir zaman anlayamadığım yeni açılan restoranları takip etmek ve bilgi sahibi olmak New Yorklu olmanın önde gelen marifetlerinden biridir. New Yorklular sürekli yeni açılan restoranları izler, yeni şarap markalarını denerler.
Korona öncesi kiralar sürekli arttığı için restoranlarda oturacak yerler çok daralmıştı. New Yorklu mimarlar, iki masanın dahi sığamayacağı bir alana 10 masa yerleştirme becerisine sahiptir. Bu restoranlarda masa olarak tanımlanamayacak kadar küçük tezgahların etrafına dizilmiş, minyon insanların dahi dizlerini sığdıramayacağı darlıktaki taburelere ya da uzun bir masanın etrafındaki tahta sıralara hep birlikte oturulurdu. Bu sıralarda yemek yerken yanda ya da karşımda oturan müşterileri bizim eve gelmiş misafirler gibi görürdüm. Her lokantaya girişimde kendimi bir ses bombası içine düşmüş gibi hisseder, konuşmak ya da karşımdakini anlamak gibi başlarda gösterdiğim çabanın beyhude olduğunu idrak ederek, yan masalardan bağıra çağıra anlatılan hikayelere kulak verirdim.
Bu restoranların mali zorluklara dayansalar bile sosyal mesafelendirmenin dikkate alınacağı ve oldukça uzun süreceği tahmin edilen "yeni normal"e fiziki şartları nedeniyle uyum sağlamaları imkansız görünüyor.
Amerikalıların yüzde 43'ü ya gelirini kaybetti ya da gelirinde azalma oldu. 2017 yılında 40 milyon Amerikalı yoksullukla ve açlıkla mücadele ederken, Korona sonrası bu sayı 54 milyona çıktı. Bu sayının 18 milyonu çocuklar. Uzmanlar gereken tedbirler çok hızlı bir şekilde hayata geçirilmezse 130 bin kişinin açlıktan ölebileceği konusunda uyarıda bulunuyorlar. New York, Ohio, Florida, Texas ve Kaliforniya gibi birçok eyalette ücretsiz yemek dağıtan yerlerin önünde en az 5 saat beklemeyi gerektiren uzun kuyruklar oluşuyor.
30 Nisan'da açıklanan rakamlara göre son altı hafta içinde işini kaybedenlerin sayısı 30 milyonu aştı.
Brookings Institute adlı düşünce kuruluşunda uzman, yoksulluk üzerine bir çok araştırması olan Ron Haskins, önümüzdeki dönem yoksullukta büyük bir artış olacağını söylüyor.
Her akşam saat 19'da tüm Amerikalıların camlardan, balkonlardan sarkarak alkışladıkları sağlık çalışanlarının 1 milyonunun sağlık sigortası yok.
New York Belediye Başkanı 26 Nisan'da yaptığı konuşmada, "Ekonomik ve Irksal Eşitsizlikle Mücadele" için yeni bir komite kurulduğunu ve bu komitenin daha adil, daha kapsayıcı bir New York için çalışmalar yapacağını söyledi.
Bedava yemek dağıtım yerleri önündeki kuyruklar tüm Amerika'da kültürel bir şok yaratıyor. Eşitsizliğin ızdırap ve çiledeki adaletsiz dağılımına ait görüntüler Amerikalıları yaralıyor. Amerikalıların kimliklerinin bir parçası olan Amerika'nın başarı hikayesini anlatmak her geçen gün daha da zorlaşıyor. Gail Evans'ın apartman görevlisiyken Kodak'ın Yöneticisi olmasına fırsat tanıyan sosyal mobiliteden artık kimse söz edemez oldu.
Amerika'da gelir grubunun en altındaki yüzde 50'nin refahın sadece yüzde 2'sine sahip olduğu gerçeği şimdiye kadar herkesin bildiği bir sır olarak kalır, görmezden gelinirdi. Eşitsizliği ve yoksulluğu Korona yaratmadı, sadece daha da görünür kılıyor ve kötüleştiriyor.
Başkan Bill Clinton ve Başkan Obama'ya ekonomi danışmanlığı yapmış olan Gene B. Sperling, "Bu kriz bittiğinde hayatımızı borçlu olduğumuz sahada çalışanlara karşı sorumluluklarımızı unutacak mıyız, yoksa dünya savaşlarında demokrasimizi kurtarmak için savaşan siyahi askerlerimize geri döndüklerinde yaptığımız gibi onlara da sırtımızı mı döneceğiz" diye soruyor.
Eşitliklik ve adaletsizlik üzerine çok sayıda makale ve analiz yayınlanıyor.
Bu şehirde hayatını kazanmak için bir kaç işte birden çalışmak zorunda kalan, sanatına vakit bulmak için mücadele eden binlerce şair, yazar, oyuncu, dansçı, şarkıcı, piyanist, ressam, heykeltraş, fotoğrafçı yaşar. New York'ta şöhret olmak piyango kazanmak kadar zor, sokakta yürümek kadar kolay da olabilir. Burası meşhur olmak için şansını denemeye gelmiş sanatçıların da şehridir.
Ödenmesi mümkün olmayan kiralar, hayat pahalılığı, acımasız rekabete rağmen, sanatçılar dünyanın sanat başkenti olan bu şehre akın akın gelirler.
Sanatçı olarak, yolda düşebilirsin, sesini kaybedebilirsin, kendini suçlu hissedebilirsin, yanlış adım atabilirsin, geceleri halüsinasyonlar görebilirsin, yeni doğmuş bebeğini bir dolabın içine sığdırmak zorunda kaldığın beşikte uyutmaya mecbur kalabilirsin. Bir gün çok şık bir restorana davet edilebilir, gecelerinin büyük bir bölümünü berbat barlarda geçirebilirsin, East Village"da bir barın bodrumundaki depo odasında yaşayarak yüz kere seçmelere katılıp tam vaz geçmişken dünyanın en büyük starı olabilirsin, Brooklyn'de bir roman yazıp, ikinci kitabı yazamadığın için taksi şöförü olabilirsin.
New York'un tüm kültür/sanat çarkı Mart ayı ortasında birden bire durdu. Bazıları işsiz kalırken, bazı genç ve yavaş yavaş yükselmekte olan sanatçıların sahneye taşımak üzere yaptıkları hazırlıklar ve tüm emekler birden belirsiz bir geleceğe ertelendi. Mamie Tinkler'ın Ulterior Galeri'deki solo sergisi, fotoğrafçı Ruben Natal-San Miguel'in, Postmasters Galeri'sindeki, annesinin ölümü ertesinde hazırlamış olduğu 50 New Yorklu kadının resim portresi gibi yüzlerce sergi ya da tiyatro ve dans gösterisi, bale, opera, konser iptal edildi.
Bağışlardan oluşmuş 3,5 milyarlık bir vakfa sahip olan Metropolitan Müzesi yüzlerce insanı ücretsiz izne ya da sürekli olarak işten çıkardı. Bunu aynı mali güce sahip olmayan bir dizi kuruluş izledi. Metropolitan Opera 25 Nisan tarihinde yıllık galasını "At-Home-Gala" olarak dünyanın her yerinden en ünlü opera sanatçıları ve müzisyenlerin katıldığı sanal bir konserle gerçekleştirdi. Yılda 5 milyon seyirci ağırlayan, dünyanın önde gelen sanatçılarına ev sahipliği yapan Lincoln Center, " kısa bir sahne arası verdik, döneceğiz" levhasıyla kapılarını bilinmez bir tarihe kadar kapattı.
New Yorklular, aynı anda bir çok konsere gidememenin sıkıntısını yaşardı. Şimdi tüm konser salonları, tiyatrolar ışıklarını söndürdü.
Stand-up'çı Jodie Wasserman, Brooklyn'deki tilki ini büyüklüğündeki 25 metrekarelik evinde yaşamaya devam ediyor. Haftada 3 gece çalıştığı gece klübü kapandı. Gündüzleri çalıştığı sigorta şirketi ise işine son verdi. "Kedim var, televizyon seyrediyorum, bazen sabaha kadar telefonla konuşuyorum, en önemlisi yiyecek yemeğim var ve bunun için şükür ediyorum, ancak kısa sürede parasız kalacağım için uyuyamıyorum" diyor.
Yazar Kimarlee Nyugen 5 Nisan'da Korona'dan öldü. Annesi ve babası Kamboçya'nın acımasız Khmer Rouge rejimi altında büyük çileler çektikten sonra Tayland'a kaçabilmiş, Tayland'da üç yıl mülteci kampında yaşamış ve 1982 yılında Amerika'ya gelmiş. Kimarlee, en prestijli yüksek okullardan biri olan ünlü "Vassar College"de burslu okurken çok iyi bir rugby oyuncusu olarak da tanınırmış. Hocası Prof. Kiese Laymon, "bazı öğrenciler sonsuz hayal gücüne sahiptirler, Kimarlee onlardan biriydi, sanki hiç bir şey olmuyor gibi gelişen ama aslında çok şeylerin anlatıldığı hikayeler yazardı" diyor.
Annesi ve babası Korona sebebiyle hastanede yatan yazar Matthew Schneier, "şimdi şiir ezberlemenin tam vakti, bu sana kaosun tam ortasında, sana ait olmayan bir ritim ve ses verir, yüksek sesle kalbinle söylediğinde şiiri farklı hissedersin, boyun eğersin, şiir seni özgürleştirir, büyülü sözlere teslim olursun, bildiğin şiirler istesen de istemesen de seni takip eder" diyor.
Sanatçılar körleşmiş gözlerimizi, yüreklerimizi açarlar, ruhumuzun derin kuyularına merdiven uzatırlar, binlerce, milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki yıldızları düşlememizi, bazen de bir evin penceresinden süzülerek girmemizi sağlarlar. Bizi hiç bilmediğimiz, tanımadığımız yerlere yolculuğa çıkarırlar, bilinç altımıza girerler, bilmediğimiz gölgelerimiz ve renklerimizle buluştururlar. Aşk, nefret, arzu, üstünlük, duygusuzluk, kıskançlık, mutluluk, çaresizlik, keder gibi eski ruhlarımızda sakladıklarımızı hatırlatırlar, bizleri kalplerimizle yaşamaya davet ederler. Tutkularını, hayallerini ve fantezilerini bize aktarırlar. Bir melodi, bir roman birden seni yakalar, seni derin bir denizin en koyu maviliğine çeker, bir süre kendini akıntıya bırakır, ne zaman nerede yüzdüğünü bilmeden geri dönersin. Bir resme bakarken, ressamın gördüğü gözlere sahip olmadığımız için içimizi bir kıskançlık hissi kaplamaz mı? Dostoyevsky'i okuduğunda insana dair bilmediğin her şeyi öğrenmez misin? Pablo Picasso, "sanat, günlük hayatın ruhumuzdaki tozunu yıkayıp temizler" diyor.
Ben de bu yazıyı Şair Başbakanımız Bülent Ecevit'i saygıyla anarak, onun Türkçe'ye çevirdiği Ezra Pound'un "Gözler" şiiriyle bitiriyorum...
Efendimiz dinlen artık, yorgunuz yorgun,
Duyalım biraz da rüzgârların parmaklarını
Üstümüzü örten şu durgun
Yaş kurşun gibi ağır kapaklarda. Dinlen artık kardeş, gün ağarıyor bak dışarda!
Soldukça soluyor sarı ışık
Eridikçe eriyor mum. Salıver bizi, dışarda en tatlı renkler,
Yosunun yeşili, çiçek renkleri,
Ağacın altı serinlik. Salıver bizi, tükeniyoruz yoksa
Akıp duran tekdüzeliğinde
Kuru kuru baskıların
Ak kâğıt üzerinde. Salıver bizi, biri var ki
Bir gülüşünün verdiğini vermez sana
Yıllanmış bilgisini tüm okuduklarının
Ona bakalım ona.
Çeviri: Bülent Ecevit
Kayıt Tarihi: 17.4.2015, 10:37:00
GameStop hissesi, Cuma günü Borsa kapanmadan birkaç saat önce 60 dolar civarında direniyordu. Küçük yatırımcı büyük yatırımcıyı yutamasa da, Wall Street'in güvenini sarsmayı başardı
Birisi deli sessizliği yok edecek rüzgarı geri çağırdı. Washington'daki kiraz ağaçları yine çiçek açacak, bahar gelecek, umut bitmeyecek…
Demokrasinin sadece seçimlerden ibaret olmadığını bilen Amerikalılar, demokrasi için özgür basın, güçlü sivil toplum, bağımsız mahkemeler, güvenli bir anayasal çerçeve yanısıra, belki de bunların ötesinde seçimleri kaybedenlerin seçim sonuçlarını kabul edecekleri demokratik bir kültürün ne kadar önemli olduğunu öğrendi
© Tüm hakları saklıdır.