15 Ekim 2013

'Tek dil’cilerin teke tek savaşı

Şaşırmak, bizim güzelliğimiz olarak kalmaya devam edecek galiba

Şaşırmayı çoktan unutmuş olmalıydık. Şaşırmaya devam ediyoruz oysa.

Bu ülkenin toprağından mıdır, suyundan mıdır, o toprakta, o suyla beslenerek büyümüş olmamızdan mıdır bilinmez, ne arka arkaya yaşanan akla aykırılıkların sonu geliyor ne de bizim şaşırmalarımızın. En “olamaz” dediğimiz şeyler bir de bakıyoruz oluvermiş. Şaşırıyoruz, ama biz şaşkınlığımızı daha atamadan, üstüne gelen yeni “olamaz”lar onu normalleştiriyor. Hayat “beterin beteri var” çizgisinde sarmalıyor bizi, akıp gidiyoruz birlikte.

Bu söylediklerimize son örnek hemen bayram öncesinde Fethiye’den geldi. Hatırlayacaksınız, MHP’li belediye başkanı geçen ramazan bayramında, Fethiye sokaklarındaki billboardlara 'Ülke bütünlüğümüzün bozulmaması ve içimizdeki insan sevgisinin kuvvetlenmesi dileklerimizle, iyi bayramlar' diye yazdırarak hepimize sosyal mesajlar vermiş ve bununla haber olmuş, konuşulmuştu. Önümüzde kurban bayramı vardı ve Fethiye Belediyesi’nin bu sefer ne yapacağı merakla bekleniyordu. Başkan Behçet Saatçi hem kendisinin hem de AKP’li ve bağımsız meclis üyelerinin imzasıyla yeni bir ilan yayınladı. İlanda, Kürtçe, Türkçe karışık bir şekilde, "Ülke bitûnîyme bozulmaması ve hezkırına insana dı hûndure me kuvvetlenmesi dılxaziya meye. Qurban Bayramımız piroz be." yazıyor, bu bozuk metnin altına da daha büyük puntolarla "Anladınız değil mi? Bu yüzden, Tek Millet, Tek Vatan, Tek Dil, Tek Bayrak, Tek Devlet!" diyordu.

İlanın “tek tek” bölümünde şaşıracak bir şey yok aslında. Zaten devlet babamız hep aynı şeyi söylemiyor mu? Kürtler için, en baştan beri planlanıp uygulanan bütün asimilasyon politikalarının temelinde bu bakış açısı yok mu? Var. Şaşırtıcı olan ilandaki akla aykırılık, belki de komiklik: Yahu kardeşim sen Türkçe ben de Kürtçe, herkes kendi dilinde bayramını kutlasa olmaz mı? Niye dillerimizi bir birine karıştırıyoruz ki? Kürtler, “biz eşitlik istiyoruz dilimiz hep Türkçe olmasın, içine biraz da Kürtçe katalım” filan mı diyorlar? Komik.

Komikti ama beklenen etki gecikmedi. İlan hemen haber oldu, sosyal medyada paylaşılmaya ve üzerinde konuşulmaya başlandı. Özellikle de “hepimiz kardeşiz”cileri hedefleyen ilan için sağdan soldan taktir alkışları bile yükselmeye başladı. Zamanlama da iyiydi, başbakan yeni bir ürün açıklıyor edasıyla uzun uzun hazırladığı kamuoyuna, daha yeni demokrasi paketi açıklamıştı. Kürt sorunuyla ilgili beklentilerin en önemli ayaklarından biri olan anadilde eğitim tartışılıyordu. Fethiye Belediyesi, memleketin  işte bu en elzem sorununa, belediye meclis üyelerinin de ortak imzasıyla bütün ağırlığını koyuyor ve diyordu ki, Kürtçe Türkçe karıştırmayalım, bakın karışırsa bozuluyor. Teşhis mükemmel.
Eeee o zaman ne yapalım? Çözüm belli. Az olan, zayıf olan susacak, tekleşeceğiz. Nazi yıldızı “Ein Volk. Ein Reich. Ein Führer” (Tek millet, tek devlet, tek lider) diyerek parlamadı mı?
Öyleyse çözüm tek. Tek tek.

Tek Millet, Tek Vatan, Tek Dil, Tek Bayrak, Tek Devlet!

Başkan Saatçi, hızını alamayıp, diller konusundaki uzmanlığını da konuşturuyor, Kürtçe hakkında, ırkçı resmi devlet ideolojisinin yıllardır söylediklerini tekrarlıyordu. “Anadolu coğrafyasında bizi bir arada tutan en önemli faktörlerden biri de duru Türkçemizdir. Anamızın ak sütü gibi olan dilimiz. Bu anlamda dilimizin önemini vurgulamak için bunu yaptık. Şunu da itiraf edeyim, Türkçe mesajımızın Kürtçe anlamını birçok Kürt kardeşimize sorduk. Malatya'daki ayrı, Ağrı'daki ayrı, Diyarbakır'daki ayrı ifadeler gönderdi. Ari bir Kürtçeden bahsetmek mümkün değil. Lehçe ve kelime anlamlarında fark var. Türkçe Anadolu coğrafyasının ortak dilidir. Biz de bu bayram tebriğinde, tamamen ülke bütünlüğümüzün en önemli köşe taşlarından birinin dilimiz olduğunu vurgulamak için bunu yaptık. Birbirimizi anlayamayacak noktaya geleceğiz." (Ergün TOS/DHA) Ne kadar duyarlı bir başkanla karşı karşıyayız değil mi? Kocaman ilanlarla herkese “kardeşlik” mesajları veriyor: Sizin anadil filan diye tutturduğunuz şey aslında bozuk bir lehçeden filan ibarettir. Daha, doğru düzgün bir bayram kutlaması bile yapamıyorsunuz. Aslolan Türkçe’dir. O bizim anamızın ak sütü gibidir, ana dilimizdir. Sizinki bir şeye benzemiyor. Kürt mürt yoktur. Eğer birlik bütünlüğümüzün bozulmasını istemiyorsanız, bu anadil sevdasından vazgeçin.

Ardından başbakanın açıklamaları geldi. "Tek vatan, tek devlet diyoruz. Ama tek dil hayır. Resmi dilde tek dil. Bunun dışında herkesin diline saygı duyacağız. Herkesin dinine saygı duyacağız. Ne dil ne din dayatması yapabiliriz. Bizi bütünleştiren unsurlar var. Resmi dil tek. Ana dilde eğitim. Kur kendi özel okulunu orada ana dilini ver ama devletin okulunda bunu yapamayız.” Mantık çok farklı değil tabi. Vatandaşlarının bir bölümünün dilinin farklı olduğunu kabul edip daha sonra onlara, benim dilimde zorunlu eğitim alacaksın diye dayatıyorsun. Bu arada demokratikleşme şekerlemesi olarak da, ama istersen kendin okul açıp, kendi dilinde eğitim verebilirsin diyorsun.

Kürt çocuğuna, “Devletin resmi  dili Türkçe’dir. Devlet Türkçe dışında bir dilde eğitim veremez. Verirse bölünürüz” demek ne ifade eder? Hele hele, “Özel okullar Kürtçe anadilde eğitim yapabilirler” demek ne ifade eder? Oysa Kürt çocuğunun da, anasının ak sütü gibi olan kendi dilinde eğitim almaya hakkı var. Hiç Türkçe bilmeden okula başlayan Kürt çocuğu, ilkokulu bitirene kadar, hatta ortaokul sonuna kadar sadece yarım yamalak bir Türkçe öğrenebilmektedir. Çocukların yarış atına döndürüldüğü eğitim sistemimizde bu çocuklar nasıl kendilerine yer bulabilirler? Devletin resmi dilinin Türkçe olması, bu çocukların anadilde eğitim almalarını nasıl engelleyebilir ve bu adaletsizliği biz nasıl bir vicdanla kabul edebiliriz?
 
Başta dedim ya bu ülke bizi şaşırtmaya devam ediyor. Biz tam Fethiye Belediyesinin ilanıyla ortaya çıkan saçmalığa, ırkçılığa öfkelenirken, belediye başkanının kendi partisi atağa geçti. Milliyetçi Hareket Partisi yetkililerinden, beterin beteri varmış dedirtecek bir açıklama geldi. MHP’ye göre pano çok büyük bir yanlıştı ve belediye başkanı kesin ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevkedildi. Gerekçe, Türkçe’den başka bir dil kullanmak Fethiye’yi Diyarbakır’laştırmak olur. İşte Devlet Bahçeli’nin, Behçet Saatçi’yi savunması bile alınmadan bitiren sözleri: "O arkadaşımız yanlış bir yola sürüklenmiştir. Nasıl bu hataya düşmüştür, orasını kestiremiyorum, ama uygulama Milliyetçi Hareket Partisi 'nin ilkeleriyle, görüşleriyle Türk milletinin anayasasının ilk 4 maddesiyle bağdaşmayan bir hatadır. İhraç kararıyla disiplin kuruluna sevk edilmiştir. Bizimle alakası kalmamıştır, Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisinde mi, BDP 'de mi aynı afişleri kullanır, o da onun takdiridir"

Doğrusu bu kadarını belediye başkanının bile beklemediğini düşünüyorum. Biraz sahnede görünmek, biraz  “ince zeka” kullanmak sevdasına düşen başkan, bir anda mağdur durumuna düştü. MHP ırkçılığı panodaki ırkçılığı unutturdu. İşin ilginç tarafı, bu mağduriyetin giderek prime de dönüşmeye başlamış olması. Kimbilir, belki de bu gelişmeler, “başarılı başkan” Behçet Saatçi için yeni ufuklara doğru bir başlangıç anlamına gelecektir.

Şaşırmak ise, bizim güzelliğimiz olarak kalmaya devam edecek galiba.

Twitter: @ymbymb

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dünya Felsefe Günü’nde kendimize sorabileceğimiz ince sorular

Hiç doğmamış olduğunuzu hayal edin: Bu düşünce sizi rahatsız eder mi? Hiç yaşamamış gibi unutulacağınızı hayal edin: Bu sizi rahatsız eder mi?

“Etkin” olmaya çağrı: “Naturans III, Yeni Gündelik Yaşam” 

Çetin Balanuye, Naturans üçlemesinin bu son kitabında bizi, etkin olmaya ve diğer etkin insanlarla bir arada olmaya, dostluğa davet ediyor. Ben de bu davet doğrultusunda, bir ilk hareket olarak, herkese bu kitabı okumayı öneriyorum

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

"
"