12 Şubat 2015

Saraydan yükselen Gollum sesleri

Evet evet, saraydan Gollum’un o çok özel sesi bile duyulabiliyordu.

Geçtiğimiz hafta, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığı, Aydın ili Dalama beldesinde görevli aile hekimi Dr. Bilgin Çiftçi hakkında ilginç bir soruşturma başlattı. Soruşturma gerekçesi, Bilgin’in sosyal medyada yeni sarayında oturan hüküm... pardon, cumhurbaşkanının fotoğrafıyla, bir roman ve film karekteri olan Gollum’un (Smeagol) fotoğraflarını birlikte yayınlayarak, cumhurbaşkanına hakaret etmekti. Kurum soruşturmayı, Dr. Bilgin’in bir takipçisinin şikayeti üzerine başlatıyor ve Erdoğan ve Gollum’un hareketlerinin benzetilerek “Değerlere duyulan saygınlığı azaltma, zedeleme ve yıpratmaya yönelik söz, fikir, davranışlardan ibaret olan aşağılamanın hedeflendiği”ni bunun tersini düşünmenin “safdillik” olduğunu, bu paylaşımın bu nedenle “ideolojik ve yasaklı” olduğunu, bütün bu nedenlerle Dr. Bilgin’in devlet memurluğundan çıkarılmasını ve puan kırma cezasına çarptırılmasını istiyor.

Şimdi, iki fotoğrafın yan yana konularak yayınlanmasının nasıl bir soruşturma konusu olabileceğinin okuyucularımız için daha anlaşılabilir kılabilmek (kolay değil bunu anlayabilmek) amacıyla, söz konusu fotoğrafları incelerken, aslında benzerliklerin sadece görsellikle sınırlı olmadığını, bir çok benzerliğin olduğunu, hatta saraydan Gollum’un sesinin de duyulduğunu hissettim. Evet evet, saraydan Gollum’un o çok özel sesi bile duyulabiliyordu. Bu durumda konunun daha iyi analiz edilmesi gerektiğine karar verdim ve hemen harekete geçtim (bu benim için de çok yararlı bir çalışma olacaktı).
Buyrun yeni saraya ve Gollum’a birlikte bakalım:

 

Gollum ve çok özel Gollum sesi

 

Ünlü yazar Tolkien’in yarattığı evrende yer alan Gollum eski bir Hobbittir. Eskidir çünkü, Gollum bir zamanlar, Sméagol adlı bir Hobbit iken, tek yüzüğü kuzenini öldürerek ele geçirince yavaş yavaş değişim göstermeye başlar ve yüzükle geçirdiği 500 yılda hobbit olmaktan çıkarak ilginç bir karaktere dönüşür. (Güç ve iktidar değiştiriyor işte...) Yüzüğün onu görünmez yaptığını öğrenince, bu özelliğini hırsızlık yapmak için kullanır (Aman diyelim...). Bu olay açığa çıkınca köyünden atılır ve dumanlı dağlara giderek orada bir mağarada yaşamaya başlar (buralar son derece özgün). Yüzük ona uzun bir hayat verir, fakat yavaş yavaş ömrü uzarken, çirkin bir yaratığa dönüşür ve  konuşurken gırtlağından çıkardığı çirkin, mideden gelen sesler yüzünden Gollum adıyla tanınmaya başlar (ne idik ne olduk). Sahip olduğu adeta tek şey olan yüzükten(iktidar diyebiliriz buna) başka birşey düşünemez hale gelir. Bu süreçte tipi de değişir, derisi tüysüz, kara renkli ve nemli, bedeni ise zayıf ve kemikli bir hal alır. Başı bir kafatasına benzer, gözleri ise bir balığınkiler gibi yuvalarından fırlar adeta. Dişleri Orklar'ınki gibi uzar ( etraf düşman dolu, kime güveneceksin?). Bir daha asla eski haline dönemeyen Gollum yüzük uğruna girdiği savaşın sonunda, yüzükle birlikte yeryüzünün ateşli karnına düşerek yok olur.

 

Saray ve hükümdar

 

Ahmet Hamdi Tanpınar, devamını getirmeye ömrünün yetmediği, “19. Yy Türk Edebiyatı Tarihi” adlı önemli eserinin giriş bölümünde, divan edebiyatıyla ilgili değerlendirme yaparken, bir eğretileme (istiare) yapar. Asıl amacı, Osmanlı Saray edebiyatının var oluş koşullarını açıklamak ve toplumsal temellerini ortaya koymak olan yazar, yaptığı bu eğretilemede, saray, sarayda oturan hükümdar ve onun etrafındaki kişilerin konumlarını ustaca çizerek, adeta Ankara’daki yeni sarayı anlamamız için bize projeksiyon tutar. Bu projeksiyon rehberliğinde, saray ve hükümdara bakalım şimdi.

Hayatın merkezi saraydır, ışık, adalet, mutluluk oradan yayılır. Saray milli iradenin gerçekleştiği, herkesin çıkarlarının birleştiği yerdir. Olup biten her şey oradan belirlenir, bütün kararlar oradan çıkar. Sarayda hükümdar oturur. Hükümdar halkın iradesinini temsil eder bu nedenle onun mutluluğu herkesin mutluluğu demektir. Hükümdara yakın olmak mutluluk ve başarı getirir. Ondan uzaklaşmak veya ona karşı gelmek düşünülebilecek bir şey bile değildir.  Hükümdar iktidardır, iktidarını büyük zaferler kazanarak elde etmiştir. Güçlü ve sonsuz itibarlıdır.

Doğası gereği yalnızdır, kimseye güvenmez, kimseyi sevmez ama sevilmesi adeta zorunludur. Herkes ona rakiptir, etrafı tehlikelerle doludur. Kendisi ve ailesi sürekli tehdit altındadır. Düşmanlarına karşı acımasızdır, onları yok etmekten asla çekinmez. Kendisine karşı gelinmesinden hiç hoşlanmaz, herşeyi kendisi belirlemek, asla kontrolü elden bırakmak istemez, benzersizdir.

 

Saraydan yükselen Gollum sesleri

 

Adım adım önemli bir seçime yaklaşırken sadece son günlerde yaşananlardan bazılarını anımsayalım:

Sarayın hükümdarı, teşekkür gezileri altında il il gezerek kendi hükümdarlığını daha da pekiştirecek başkanlık sistemi için oy istemeye devam ediyor. Meydanlarda, iktidar partisi lideri gibi konuşuyor, muhalefetle polemiklere giriyor. Kimseye eyvallahı yok.

Cizre’de polis kurşunuyla öldürülen çocuklar için yayın yasağı getiriliyor. En baştan hükümet suçluları aklayan demeçler veriyor, yapanların yanına kalıyor.

15 bin metal işçisinin başlattığı grev Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın imzasını taşıyan Bakanlar Kurulu kararıyla, "milli güvenliği bozduğu" gerekçesiyle yasaklanıyor.

Psikiyatr Dr. Ahmet Koyuncu’ya, Facebook üzerinden Haziran 2014’te kaleme aldığı “Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin ortalamasıdır. Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’dir” başlıklı yazısı nedeniyle, Cumhurbaşkanı’na hakaretten 2 yıl hapis istemiyle dava açıliyor.

Yakında Mecliste görüşülecek olan iç güvenlik yasa paketiyle,
Hâkim kararı olmadan arama yapılabilecek, kişiler, kendileri ve eylemleri ‘tehlike’ oluşturuyor gerekçesi ile koruma ve yakalama yoluyla göz altına alınabilecek, savcıya bildirmek gerekmeyecek. 

Polise verilecek ' tehlike oluşturuyorsun' yetkisi ile kişilerin bir il, ilçe ya da bölgeye girmesini engellenebilecek.
Polis hak talebiyle sokağa çıkan herkesi kendisinin veya başkasının can güvenliğini tehlikeye düşüreceği bahanesiyle “koruma altına” alabilecek.
Taş atan göstericiye silahla karşılık verilebilecek.
Sapan kullanan göstericiye, biber gazından korunmak için yüzünü mendille ya da başka bir şeyle kapatan göstericiye 2 yıldan fazla ceza verilebilecek...

Sadece bazılarını hatırlattığımız bu yaşananlar ve yapılmak istenen düzenlemelerle, sarayın asla ve asla muhalefet istemediği, olası bir muhalefeti “makul şüpheli” sayarak en ağır şekilde cezalandıracağı, seçim öncesinde kolay kolay miting ve gösterilere izin vermeyeceği, yapmaya kalkanları da bin pişman edeceği çok açık.

 

Şimdi duyuyor musunuz o sesleri?

 

“Ben her zaman söylüyorum. Tek kişi dahi kalsam ben bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürürüm. Paralel yapı ve benzerleriyle...”

“Şahsımla ilgili ailemle ilgili tehditler var. Şahsımla alakalı olarak öldürmek ve benzeri türden hakeza, ailemle alakalı olarak da bazı tehditler söz konusu. Siz tabii korumalarınızı falan güvendiğiniz insanlar olarak görüyorsunuz ama bakıyorsunuz onların içinden de çıkıyorlar. Bir tanesi ya da iki tanesi öyle olabiliyor. Böcek olayında olduğu gibi.”

“Biz başkanlık çalışmasını aslında yaptık. Söylediğimiz aslında yeni de değil..”

“İç güvenliğin olmadığı ortamları seviyorlar. İç Güvenlik Paketi çıkmazsa bu seçimleri bundan öncekiler gibi silahların gölgesinde yaparız. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da. Vatandaş ne diyor; can güvenliğimizi sağlayın ki oyumuzu güvenle kullanalım. Bakın muhalefet ne diyor ‘elinde molotoflarla gidenlerin önünde giderim’ diyor. Ellerinde molotof, demir bilye olanlara ‘direnme hakkını kullanın’ diyor. Ana muhalefetin başı molotof için ‘direnme hakkı’ diyor. Yavru muhalefet de ondan geri kalmıyor.”

Twitter: @ymbymb

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dünya Felsefe Günü’nde kendimize sorabileceğimiz ince sorular

Hiç doğmamış olduğunuzu hayal edin: Bu düşünce sizi rahatsız eder mi? Hiç yaşamamış gibi unutulacağınızı hayal edin: Bu sizi rahatsız eder mi?

“Etkin” olmaya çağrı: “Naturans III, Yeni Gündelik Yaşam” 

Çetin Balanuye, Naturans üçlemesinin bu son kitabında bizi, etkin olmaya ve diğer etkin insanlarla bir arada olmaya, dostluğa davet ediyor. Ben de bu davet doğrultusunda, bir ilk hareket olarak, herkese bu kitabı okumayı öneriyorum

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

"
"