11 Aralık 2011

SAKIN KANMAYIN…… DOLANDIRILIRSINIZ

“Açılan telefona kandı şu kadar kontör yükledi, açılan telefona kandı hesabından bilmem kaç bin lirayı başka bir hesaba aktardı” türünden haberleri noktası, virgülüne kadar okurum


“Açılan telefona kandı şu kadar kontör yükledi, açılan telefona kandı hesabından bilmem kaç bin lirayı başka bir hesaba aktardı” türünden haberleri noktası, virgülüne kadar okurum. Bu tür dolandırıcılık öyküleri son bir yıldır nedense çok ilgimi çekiyor. Gördüğüm her haberi çok detaylı okuyor, insanların böyle tuzaklara nasıl kandıklarına hayret ediyordum. İnsanların bu kadar saf olmasını biraz da eğitimsiz olmalarına bağlıyordum ki 2009 yılının aralık ayında okuduğum haberle bu tezim çürüdü. 


Çorum Hitit Üniversitesi Dekanı İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdulkadir Şatıroğlu’nun dolandırıcılara kaptırdığı 4250 kontör, dolandırılanlarda eğitim sınırı olmadığının en uç delili oldu benim için.


Haberleri okudukça iki kez de benim yoklandığımı anladım. Birileri ellerinde başkalarına ait bir kimlikle aldıkları cep telefonundan yüzlerce, binlerce kişiyi arıyor ve mutlaka ağlarına birini düşürmeyi başarıyorlar. Beni de yokladılar ama istedikleri şekilde bir ses tonu bulamayınca telefonu kapattılar. Perşembe günü bir toplantıdan çıkınca böyle bir olayla karşılaşacağım sanırım aklıma gelen son bir olasılık bile değildi.


O gün saat 12:00 gibi bir toplantıdan çıkarak odamın olduğu koridora girdiğimde başka bölümden bir arkadaşımla karşılaştım. Çok telaşlıydı. Bizim anabilim dalında görevli bir arkadaşımızı saat 11:00 gibi aradığını ve son konuşmasını o zaman yaptığını söyledi. Dediğine göre “Çıkmam lazım çok acil bir durum var, anlatamam” demiş. O konuşmadan sonra da telefonu sürekli meşgul çalıyormuş. Arkadaşımızı telefonla konuşurken gören bir asistanımız, arkadaşımızla karşı taraf arasında şöyle bir konuşma geçtiğine tanık olmuş: “Ben devlet memuruyum, böyle olaylarla ilişkim olması mümkün değil. Bir yanlışlık olmalı…”


Okuduğum gazete haberleri aklıma geldi ve “Arkadaşımızı dolandırıyorlar, ne yapıp edip ulaşmaya çalışalım” dedim. Önce kampüsteki polisleri arayarak bilgi verdik. Ardından maaşını aldığı banka şubesini arayarak bir hesap hareketi olup olmadığını kontrol ettirdik. Şimdilik bir şey yoktu. Bu arada her fırsat bulduğumuzda da arkadaşımız arayarak düşürmeye çalışıyoruz ama olanaksız. Telefon sürekli meşgul. Arkadaşımızın başka bir bankada da hesabı olduğunu öğrenince okulda bekleyeceğimize iki banka şubesine ve bu bankalara ait civardaki ATM’lere gitmeye karar verdik. Avcılar merkezdeki en son ATM’yi de kontrol edip çıkarken birden telefonu düşürdük. 


Arkadaşımızın sesi çok kötüydü. Sanki hipnotize edilmiş gibiydi. Sakin bir şekilde birilerinin onu dolandırmaya çalıştığını herhangi birine bir para veya başka bir şey aktarmamasını söyledim. “Ya bildiğin gibi değil, anlatamam şimdi” dedi. Ben ısrarla “sakın bir şey yapma seni dolandırmaya çalışıyorlar, ben senin 20 yıllık arkadaşınım bana mı inanacaksın, yoksa hiç tanımadığın insanlara mı” dedikçe o hala aynı şeyi söylüyordu. Beylikdüzü Migros’un önündeymiş. Orada beklemesini söyledim ve telefonu kapattım. O anda hata yaptığımı anladım ve tekrar aradım ama yine meşguldü. Beylikdüzü’ne yaklaştığımızda eşi aradı. O da ulaşabilmiş. Yakuplu kaymakamlığının önündeymiş. Dışarıda yoktu. İçeri girdiğimizde bir banka oturmuştu ve hâlâ telefonla konuşuyordu. Telefonu elinden aldık. Gerçekten de hipnotize olmuş gibiydi. “Şimdi gelip hepimizi götürecekler” diyordu.


Dışarı çıktık. Eşi de ulaştı bize. Telefonu tekrar çaldı. Eşi açtı ve “kimsin sen kardeşim” dedi. Telefon kapandı. Biz aradık hemen meşgule düştü. Okula gittik. Odasında aynı sözleri tekrarlayıp duruyordu. Birazdan polisler gelecek ve onu ve operasyonu yarım bıraktığımız için bizi de alıp götüreceklerdi. Gerçekten de polisler geldi. Ona durumu anlattılar ve böyle bir şey olamayacağını söylediler. İnanmış gibiydi. Peki ne olmuştu da böyle etkilenmişti.


Telefonu çalıyor. Açtığında bir sürü telsiz anonsu arasında biri kendini Cumhuriyet savcısı Hasan Şenocak olarak tanıtıp “Hesabından PKK’ya yüzbinlerce lira para aktarıldığını, bu nedenle kendisini üç aydır takip edildiğini, ayrıca telefonundan birçok savcı ve komutanın eşlerine küfürlü mesajlar gönderildiğini söylemiş. Arkadaşımız “Ben devlet memuruyum, böyle olaylarla ilişkimin olması mümkün değil. Bir yanlışlık olmalı” deyince de “O zaman bize yardım edeceksiniz ve bu adamlara suçüstü yapacağız” demiş. Olumlu yanıtı alınca da direktifi vermiş.

Operasyon bitinceye kadar telefonunu asla kapatmayacak ve başka bir telefonu varsa bile hiç kimseyle görüşmeyecekmiş. “Eğer operasyon başarılı olmazsa bunun tek suçlusu siz olacak ve işlediğiniz suçlar yüzünden siz tutuklanacaksınız” demiş ve sormuş:


- Bankada paranız var mı?

- Hayır. Ben devlet mamuruyum. Birikimim de yok.

- Olmadı o zaman. Sizin hesabınızdan PKK’nın hesabına para aktarılması lazım. Yoksa bu adamları yakalayamayız. Sizden onlara giden her para Türk askerine kurşun sıkacak tüfeklerin alınmasını sağlıyor. Onları yakalayamazsak biriler sizin hesabınızdan para aktarmaya devam edecekler. Eğer yardımcı olmazsanız gelip sizi almak zorunda kalacağız.

- Benim yok ama geçenlerde Hollanda’da çalışan kardeşim para göndermişti. Onu göndereyim.

- Olabilir. Hızlı hareket edin. Kaybedecek zamanımız yok. Unutmayın telefonu kapatmak ve başkalarıyla konuşmak yok.


Adamdan parayı göndereceği banka hesap numarasını alan arkadaşımız bir taksiye atlıyor. Metrobüs inşaatı ilk kez bir işe yarıyor. Trafik inanılmayacak kadar kötü olduğu için epey gecikiyor. Eve gidip Banka cüzdanını alıp, Beylikdüzü Migros’da bulunan banka şubesine gidinceye kadar öğle tatili oluyor ve şube kapanıyor. Telefondaki şahıs “Beklemesini ve banka açılır açılmaz parayı göndermesini söylemiş. O da arabayı park ederek beklemeye başlamış. Arabanın bluetooth özelliği araç durunca devre dışı kalıyor ve bir kaç saniyeliğine de olsa telefonu kapanıyor. İşte tam o anda biz telefonunu düşürdük. Adam tekrar aradığında meşgul çaldığını görüyor ve düşürdüğünde bu kez tehdit etmeye başlıyor. Hemen oradan uzaklaşarak Yakuplu savcılığına gidip ifade vermesini, eğer parayı yatırmazsa gelip onu oradan alacaklarını söylüyor. Biz gittiğimizde savcılığın önünde korkuyla bekliyordu. Adam bu kez de “Tamam savcıya gitmene gerek yok. Sen git parayı yatır yeter” demiş. Bizimle kısa bir süre olsa da konuşması onu biraz kendine getirmiş olmalı ki “Hayır savcıya gideceğim” diye ısrar etmiş. Savcıya gitse olay ortaya çıkacak tabi. Arkadaşımız eğer banka bir kaç dakika geç kapansa yatıracağı para on binlerce liraymış.


Olayı fark eden diğer bölümdeki arkadaşımızın uyanması, benim de tesadüfen o anda oraya gelmem ve gelişmeleri gazete haberlerinde okuduklarıma benzetmem, belki de ilke kez böyle bir olaya dışarıdan müdahale edilmesini sağladı. Peki arayan telefon numarası kimin? Nüfuz cüzdanı çalınan veya kaybolan herhangi biri adına alınmış bir numaradır. O numaradan dolandırıcılara ulaşmanız mümkün değil. Bankadan da parayı muhtemelen yurtdışındaki bir banka şubesine internetten aktaracaklardı. Veya zaten sahte kimlikle açılmış hesabın sahibi orada bekliyordur ve havale yapılır yapılmaz içeri girip çekecektir.


Benim anlamadığım bir şey var. En masum telefon konuşmasının bile dinlenebildiği bir ülkede nasıl oluyor da her gün birilerini dolandıranlar bir türlü tespit edilemiyor ve adamlar pervasızca işlerine devam ediyorlar. Bir polis arkadaşım “yakalansalar bile dolandırıcılıktan işlem yürür, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırlar” demişti. Yani birkaç maç için yapılan bir şike organizasyonu çete suçuna giriyor da, her türlü olasılığın düşünüldüğü organize bir suç nasıl oluyor da sadece dolandırıcılık oluyor. Umarım polis arkadaşım yanlış biliyordur. Ya da devletin bir organına karşı işlenmiş bir suç çeteye giriyor ama bireye karşı işlenmiş suç çeteye girmiyor. Yasaların devleti korumak kadar bireyi de koruma görevi olması gerektiğini düşünüyorum.
Böyle bir durumla karşılaşışsanız hiç bozuntuya vermeden başka bir telefonla polisi arayarak durumu anlatın ve sizi arayan telefon numarasını verin. Belki yeri tespit edilebilir.


Polis ve jandarma telefondan aramaz gelir evden alır. Eğer ifadeniz gerekiyorsa karakola davet eder. Asla ve asla telefondan arayarak “ suçunuz var para yatırın, kontör yükleyin” demez.


Polis ve jandarma sizi bir operasyonun parçası olarak kullanabilir belki ama bunu telefona asla yapmaz.


Benim başıma gelmez demeyin perşembe günü yaşadıklarım bu olayın herkesin başına gelebileceğinin en büyük göstergesi. Yakaladılar mı kurtulmanız çok zor.


Yazarın Diğer Yazıları

Su için yürüyoruz

Amerika’da 2014 yılında yapılan bir çalışmada dünyadaki tatlı su miktarının tüm suların sadece yüzde 2.5’u olduğunu söylüyor

Bir kanyon, Bir adam…….

Elini ilk sıktığımda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. O gün Arapkir yaylalarında çamurla, yağmurla boğuşmuştuk.

Arapkir yaylalarında bir gün

Hava bir kapıyor bir açıyor. Kapadığında bardaktan değil kovadan boşalırcasına yağıyor yağmur

"
"