04 Ekim 2011

Nallıhan'a mutlaka gidin

Nallıhan’ın Karacasu köyüne ait konukevinin bahçesi ana baba günü. Eski ilkokul düzenlenerek sade...

Nallıhan’ın Karacasu köyüne ait konukevinin bahçesi ana baba günü. Eski ilkokul düzenlenerek sade ama çok temiz bir konuk evine dönüştürülmüş. Oldukça geniş bahçenin içindeki elma ağaçları aynı zamanda güneşten korunmak isteyenlere bir korunak görevi de görüyor.

İstanbul’dan sabahın erken saatlerinde köye ulaşan Atlas okurları Ankara’dan kendilerine katılacak 3 otobüs dolusu Atlas okurunu bekliyor. Konuk evinin işletmecileri yoğun bir hizmet yarışına girmişler kendi aralarında. Her şey inanılmayacak kadar iyi gidiyor. Bekleyenlerin yavaş sıkılma belirtileri göstermeye başladığı sırada Ankaralı okurlar sırt çantalarıyla çıkıyorlar ortaya. Köyün girişindeki ağaçlar otobüsleri çizer diye 500 metrelik yola girmemiş şoförler. Bu küçük aksaklık kimsenin moralini bozmuyor. Gelenler de birer bardak çay içtikten sonra Nallıhan Belediyesi'nin hazırladığı kumanyalar dağıtılıyor ve toplam 210 kişi, 20'şer kişilik gruplara bölünüyor. Bu arada Nallıhan Belediyesi'nin araçları gece kamp kuracakların malzemelerini kamp yerine götürüyor.

Atlas- Columbia yürüyüşlerinin bu yılki son etkinliği de başlıyor. Hedefimiz 6 kilometre ötedeki Uyuz Suyu Şelalesi’nin üzerindeki kamp yeri. Şelalenin adı Ilıca şelalesi olarak da biliniyor. Köylüler uyuz olan hayvanlarının şelalenin altında girerek iyileştiklerini görünce şelalenin adı uyuz suyu kalmış. Şelalenin suyu termal bir kaynaktan çıktığı için sıcak. Köylüler 36 derece olduğunu söylüyorlar. Bölge tektonizma açısından muhteşem bir laboratuvar. Her taraf fay kaynıyor. Tabi faydan çıkan sıcak sulardaki elementlerin bazıları tedavi edici bir işleve sahip olabiliyor. Şelalenin bir öyküsü daha var. Yaz aylarına tamamen kuruyan su 21 Mart'ta büyük bir debiyle fırlarmış kaynaktan.
Pirpila Turizm'in deneyimli rehberleri kısa süre içinde grupları oluşturuyor ve yola çıkıyoruz. İlk grupta çocuklarını getirmiş olan aileler var. Yaşları 20 ay ile 10 yaş arasında değişen bir sürü çocuk bu yürüyüşün de süsü olacak. Keyifleri yerinde 20 aylık Defne bile babasının sırtındaki koltuğundan inerek yürümek istiyor. Vadi tabanında yürümeye başlıyoruz. Yaklaşık 500 metre sonra ilk dere geçişi çıkıyor karşımıza. Seviniyoruz. Yürüyüş çok da rahat geçmeyecek. Bu etabı rahatlıkla geçiyoruz. Daha sonra bir tane daha. Oh tamam bitti derken bir tane, bir tane daha çıkmaya başlıyor. Bazı geçişler zorlamaya başlıyor.  Rehberler çocukları bazen kucaklarına alarak geçiriyorlar. Dere geçişleri arttıkça yorgunluk belirtileri de artmaya başlıyor. Yine de iyiyiz. Dile kolay 210 kişi fire vermeden devam ediyor yoluna. Dere geçişlerini yediden sonra saymayı bıraktım.  Sonra sola vurarak eski bir orman yoluna ulaştık. Kısa bir süre sonra da şelalenin tam karşısındaki oldukça dik eğime sahip yamaca tırmanmaya başlıyoruz. Yükseldikçe şelale ortaya çıkmaya başlıyor. Sanki birileri alıp özel olarak koymuşlar onu oraya. Yemyeşil yosunların üzerinden akan su, batan güneşle birlikte muhteşem görüntüler sunmaya başlıyor. Sanki bir film çekimi için özel olarak bir sahne yapmışlar, biz gittikten sonra söküp götürecekler gibi. Yaklaşık bir saat kadar oyalandıktan sonra şelalenin üstündeki düzlüğe çıkarak kampımız kurmayı başarıyoruz.. Okurlarımızı Dergi grubunun CEO’su Mehmet Y. Yılmaz karşıladı. Mehmet Bey ara sıra etkinliklerimize katıldı ama hiç bu kadar işin içinde olmamıştı. Yapılan bir çok işe bizzat yardım etti.  Kamp ateşinin yakılması için de epey uğraştı. Sanırım bir dahaki etkinlikte ona bir çadır ve uyku tulumu ayarlayacağız. Sucuk ekmek partisinden sonra Ankara’ya geri dönecekler  yine Nallıhan Belediyesi'nin araçlarına binerek köye döndüler. Yine de epey kalabalığız. Toplam 60 çadır saydım. En az iki kişinin kaldığını hesaplarsak 120 kişi eder ki daha fazlaydık.

Hava iyice kararınca yıldızlar fenerimiz oldu, aydınlattı karanlık gecelerimizi.  Atlas Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Özcan Yüksek yoğun istek üzerine masal anlatmaya başladı. Genellikle bizim toplumda istek olarak şarkı türkü istenir. Bizim okurlar ise masal istiyorlar. Kısa bir süre sonra muhteşem bir yıldız denizinin altında sadece Özcan'ın sesi duyulmaya başlamıştı. Gündüz  konuştuğumuz bir görevli dağın yukarısındaki  mağaralardan  birinde bir ayının yaşadığını ve dikkatli olmamızı söylemişti. Ayının sığınacağı bir ini varsa asla bizim yanımıza gelmeyeceğini, kendini riske atmayacağını iyi biliyorum. Ne yazık ki HES inşaatları yüzünden bir çok bölgede başta tilki, tavşan ve ayı olmak üzere hayvanlar yuvasız kaldılar. Böyle olunca da köylere inerek yiyecek bulmaya çalışıyorlar. Bulunduğumuz vadide HES inşaatı olmadığı için şimdilik rahatız. Ama bu furya devam ederse birilerini bu vadilere de el atması kaçınılmaz oluyor. Çocukların keyfine diyecek yok. Kamp alanı tamamen onların işgaline uğramış gibi. En çok onlar eğleniyor çünkü. Can, Defne, Yunus Cem ve diğer çocuklar daha şimdiden doğada olmayı öğrenmeye başlamışlar.
Özcan’ın ateş başında masal anlattığı en geç uyuyan grup oldu. Saat 01:00 gibi sessizliğe bürünen kamptakiler yıldızların altında muhteşem bir gece geçirdik. Sabahın erken saatleri gece soğuktan uyuyamayanların ateş yakma çabasına şahit olur genellikle. Yine erken uyananlar ve ateş yakanlar oldu. Nallıhan Belediyesi bu kez de kahvaltı için kamptaydı. Sıkı bir kahvaltıdan sonra düştük yollara tekrar. Konuk evinin bahçesinde mısır, ıhlamur, elma kurusu , yumurta, erik kurusu tezgahı açan kadınların ellerindekiler kısa sürede talan edildi sanki. Evlerinden yeniden getirdiler onlar da bitirildi. Kadınlar kısa sürede alternatif turizmin bölgelerine nasıl katkıda bulunacağına bizzat şahit oldular. Daha sonra Taptuk Emre şenliklerine katıldıktan sonra, Nallıhan kuş cenneti ile etkinliğimiz sona erdi. Bazen yakınımızda bulunan güzellikleri görmeyiz. Kalkıp uzak diyarlardaki doğa harikalarını görmeye gideriz. Oysa yanı başımızdakiler çok daha olağanüstüdür. Nallıhan işte böyle bir yer. İnsanı, coğrafyası, doğası ve kültürel değerleri ile mutlaka görülmesi ve özümsenerek gezilmesi gereken bir. Hiç zaman kaybetmeden bir an önce, karakış daha yüzünü göstermeden gidin mutlaka. Neden bu kadar ısrar ettiğimi, anlayacaksınız.

Yazarın Diğer Yazıları

Su için yürüyoruz

Amerika’da 2014 yılında yapılan bir çalışmada dünyadaki tatlı su miktarının tüm suların sadece yüzde 2.5’u olduğunu söylüyor

Bir kanyon, Bir adam…….

Elini ilk sıktığımda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. O gün Arapkir yaylalarında çamurla, yağmurla boğuşmuştuk.

Arapkir yaylalarında bir gün

Hava bir kapıyor bir açıyor. Kapadığında bardaktan değil kovadan boşalırcasına yağıyor yağmur

"
"