Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) “Selahattin Demirtaş’ın hak ihlaline uğradığı” gerekçesiyle tahliye edilmesi gerektiğine karar veriyor.
Tayyip Erdoğan tavrını acele açıklıyor: “Bizi bağlamaz, yok hükmündedir”.
AİHM türbanla ilgili kara veriyor, Erdoğan: “Yok hükmündedir”.
AİHM çeşitli davalarda hak ihlalleri bulunduğuna ilişkin kararlar veriyor, Erdoğan: “Yok hükmündedir”.
Ardından Devlet Bahçeli ve diğer AKP’liler koro halinde: “Yok hükmündedir”.
O kadar çok örneği var ki, işine gelmeyen her kararda AKP’nin açıklamaları artık ezberlenmiş vaziyette, “yok hükmündedir”.
Buna karşılık, Erdoğan’ın kendisi AİHM’e üç kez başvuruyor. Siirt’teki konuşmasından dolayı mahkum olduğu zaman, sabıka sicilinin temizlenmesini istediği zaman ve YSK onun milletvekilliği adaylığını iptal ettiği zaman.
Nerede kaldı “yok hükmünde?..”
İşine gelmeyen kararlarda “yok hükmünde”, buna karşılık kendi sorununa çare bulmak için “aman yetiş AİHM”!..
Sadece kendisi için değil, örneğin eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Hollanda’dan sınır dışı edildiğinde, Türkiye adına Erdoğan “AİHM’e başvuracağız” diyor.
Pek çok ülke var
İlk Uruguay ile başlıyor, 1965 yılında.
Daha sonra çeşitli tarihlerde Almanya, Hollanda, İsveç, İsviçre, Rusya, Yunanistan, Avusturya, Lübnan, Venezuella, Fransa, Şili, Arjantin, Brezilya, Kanada, İtalya, Belçika, Paraguay aynı kararı alıyor. Şu anda galiba, 43 ülke.
Bu ülkeler 1915’te Türklerin Ermenilere soykırım uyguladığı iddialarıyla ilgili kendi Meclislerinde kararlar alıyor, yasalar çıkartıyor.
Son olarak Amerika aynı kararı alıyor. Temsilciler Meclisinden 11’e karşı 403 oy gibi ezici çoğunlukla geçen tasarı, Senato’da üçte iki çoğunluğun üstünde kabul edilirse, Trump’ın önüne gitmeden, otomatik olarak yasalaşıyor ki, böyle bir ihtimal var.
Amerika’ya da tepki değişmiyor: “Yok hükmündedir”.
Önerin ne?
Peki tamam, “yok hükmündedir”...
Pratike, uygulamada, politikanda bu ne anlama geliyor?..
“Yok hükmündedir” diyorsun da, karşılığında ne yapıyorsun?..
O ülkelerle ticaret hacmini mi düşürüyorsun?.. Dış politikanda görmezden mi geliyorsun?.. Eğer yoksa, o ülkelerin vatandaşlarına vize mi getiriyorsun?.. Diplomatik ilişki düzeyini mi indiriyorsun?.. Büyükelçini geçici olarak geri mi çekiyorsun?.. Ne yapıyorsun?..
“Yok hükmündedir” ne anlama geliyor?..
Ya da tersine, soykırım yasasını kabul eden ülkelere tarihsel belgeler götürüp, onların yanlış yaptığını kanıtlayan deliller mi sunuyorsun?.. Onları ikna etmeye mi çalışıyorsun?.. O ülkelerdeki üniversitelerin tarih kürsülerinde ortak çalışma yürütmeyi mi öneriyorsun?..
Laf söylemenin dışında ne yapıyorsun?..
Hepsini ziyaret etmiş
Soykırımı kabul eden ülkelere bakıyorum, bir de Erdoğan’ın ziyaret ettiği ülkelere...
Hemen hepsini ziyaret etmiş!..
Hatta, bazılarını birden çok.
Örneğin, Venezuela soykırımı kabul ediyor, gerçi daha eski bir tarihte, Erdoğan Venezuella Devlet Başkanı Moduro ülkesinde güç duruma düştüğünde, “kardeşim yanındayız” diyor.
İtalya kabul ediyor, İtalya eski Başbakanı Berlusconi’yi oğlunun nikâhına çağıracak kadar dostluğu pekiştiriyor.
Putin’le zaten söze gerek yok. Yunanistan’da her Başbakanla gidiş gelişler eksik değil. Almanya Fransa ve diğerleriyle de öyle.
Tamam, perdeleri indirsin, o ülkelerle görüşmesin, demiyorum. Ama, hem hepsiyle hiç bir şey olmamış gibi görüşmeyi sürdürmek, hem de böyle bir yasa kabul edildiğinde, “yok hükmünde” diyerek, protesto etmek bir şey ifade etmiyor.
Ne ifade ediyor?.. Her dış olayda olduğu gibi, bunları da “iç politika malzemesi” olarak kullanmaya çalışmayı, ifade ediyor!..
Dışişleri nerede?
Çetrefil olsun olmasın, sorun doğduğunda AKP iktidara gelinceye kadar, doksan yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti’nde Dışişleri Bakanlığı devreye giriyor.
Dışişlerinin yetkin kadroları hükümetlere öneriler sunuyor, alternatifler getiriyor. Ülkesine göre yeni bir tavır alma politikası geliştiriyor.
Ya şimdi?.. Dışişleri hallaç pamuğu gibi atılıyor. Temsil yeteneğine, diplomatik kuralları içine sindirmiş, kritik durumlarda çözüm üretecek, meslekten gelen bilgili kadrolar yerine, diplomasiyle uzak yakın ilgisi olmayan, yakınların makam işgal ettiği kadrolarla dolduruluyor. O zaman da, “çözüm ne olabilir” sorusu açıkta kalıyor, “yok hükmünde” lafları üç gün sonra geçip gidiyor.
“Yok hükmünde” diyorsan, sen ne yapıyorsun, onu göster bize!..
İnönü’ye soru
1970’lerin başında, TRT İsmet İnönü ile uzun bir röportaj yapıyor. Sorulardan biri şu:
“Politikada en çok neye önem verdiniz ve bir politikacının en çok neye dikkat etmesi gerekir?”
Bu sorunun pek çok karşılığı olabilir. İsmet Paşa belki de, kimsenin beklemediği bir yanıt veriyor:
“Politikacı, kim olursa olsun, sözüne itibar edilmesi gereken biri olmalıdır. Politikacı sözüne itibar edilmesine dikkat etmelidir”.
Bir kez daha, ruhun şad olsun İsmet Paşa!..