Virüsle birlikte felsefe de kendine yeni sayfalar açıyor ya da varolan belli sayfaları güçlendiriyor. Dünya şimdi şunların üzerinde yoğunlaşıyor:
- Ölüm ırk, renk, sosyal statü, makam - mevki tanımıyor.
- Doktorların ötesinde, onlarla birlikte, tek bir sağlık uzmanının bile, kendisine milyon dolarlar ödenen bir futbolcudan çok daha değerli olduğu anlaşılıyor. Bu futbolcuları küçümsemek anlamına gelmiyor.
- Daha çok doktorun, daha çok sağlık uzmanının yetiştirilmesinin, onlara özen gösterilmesinin önemini herkes fark ediyor.
- "Daha çok sağlık yatırımı, daha kapsamlı sağlık politikası" diyenlerin haklı olduğu ortaya çıkıyor.
- Pandemi ile mücadelede hiç bir zaman pes etmeyenlerin "sağlık ordusu" olduğu görülüyor.
- Bir virüs son otuz yıldır, "dünya kirleniyor, dünya ısınıyor" laflarını kulak arkası eden insanları ıslah etmeye yetiyor. İnsanları çevre konusunda daha dikkatli olmaya itiyor.
- Avrupalıların göründükleri kadar eğitimli, felaketlere hazırlıklı olmadıkları anlaşılıyor.
Sonuçta ve özetle:
"Uzay çağını" yaşayan insanlığın pandemi karşısında gardı düşüyor, en azından bir süreliğine de olsa, çaresiz kalıyor.
Virüs sonrasında sağlıktan eğitime, hukuktan siyasal rejimlere kadar, dünyayı yeni dinamikler bekliyor. Önümüzdeki on yıl bu değişime aday görünüyor.
Yeni dünya düzeni
Her fırsatta ve dünyayı sarsan her ekonomik krizde söylenen bir söz var ya, "yeni dünya düzeni" diye...
İşte, virüs sonrasında o düzenin ayak seslerini duymamız mümkün olabilir. Nedir o? Dört ana başlıkta toplanıyor:
- Petrol artık şimdiki değerini bir daha hiç bulmayabilir,
- Amerika artık dünya liderliğine veda edebilir,
- Avrupa Birliği şimdiki etkinliğini kaybedebilir ve AB ülkeleri içindeki dayanışma yeniden gözden geçirilebilir. Örnek hemen hazır. AB ülkeleri virüsten en çok sarsılan İtalya’ya çekingen davrandıkları nedeniyle, İtalya çok alınıyor. AB Yönetimi İtalyan Hükümeti'ne özür mektubu gönderiyor.
- Çin ise, "Üçüncü Dünya Savaşını" tek bir füze atmadan kazanmaya aday görünebilir.
Çin ile ilgili teorilerin haddi hesabı yok.
Bize gelelim
Ülkeler halklarına yardım paketleri açarken, Türkiye’de durum ne? CHP sözcüsü Faik Öztrak’ın verdiği bilgiye göre:
"- Berberlerde, kuaförlerde, güzellik salonlarında çalışan 540 bin kişi,
- AVM’lerde çalışan 523 bin kişi,
- Kahvehanelerde çalışan 259 bin kişi,
- Okul ve yurt kantinlerinde çalışan 150 bin kişi,
- Bir milyon dolayında gündelikle çalışan ev kadınları evlerine artık ekmek götüremiyor."
Yirmi gün öncesine kadar hepsinin işi var, şimdi hepsi işsiz. Ve yardım açısından asıl ulaşılması gereken kitle arasında yer alıyor bu insanlar. Acil yardıma muhtaç bu insanlar.
Ulaşılıyor mu onlara? Bu insanlara devlet sahip çıkıyor mu?
Örneğin, Belçika kapanan berber ve kuaförlere ayda 2 bin Avro, kapanan diğer küçük işletmelere 4 bin Avro nakit yardım veriyor.
- Örneğin, Şili kayıt dışı çalışan, hiç bir sosyal güvencesi olmayan iki milyon insana nakit para veriyor.
- Amerika’yı, İngiltere’yi, Almanya’yı, Fransa’yı geçiyorum, dünyanın en yoksul ülkelerinden Kongo bile halkın iki aylık elektrik ve doğalgaz faturalarını ödüyor.
Bizde devlet halktan para toplama kampanyası açıyor!..
* * *
Kulaklarım Tırmalanıyor: "Vakaaaası..."
Virüs nedeniyle günümüzde en çok ve en sık kullanılan sözcüklerin başında "vak’a" sözcüğü geliyor.
Bu sözcük sabahtan akşama kadar haber spikerleri, muhabir arkadaşlar tarafından ister istemez kullanılıyor.
Ve büyük çoğunlukla yanlış telaffuz ediliyor.
Sevgili arkadaşlar, değerli meslektaşlar, bu sözcüğü doğru telaffuz eden çok az kişi var.
Sevgili arkadaşlar, değerli meslektaşlar "vakaaaa" değil, "vak’a", yani öyle geniş değil, dar telaffuz edilmesi gerek. "Vakaaaası" değil, "vak’ası".
Tıpkı "haaaakem" değil, "hakem" gibi, dar telaffuz.
Bir aydır kulaklarım tırmalanıyor!..