"Salgın öncesinde...
İşçiler milli gelirden yüzde 35.1 pay alırken...
Salgın sonrasında...
Yüzde 26.6 pay alıyorlar.
Salgın öncesinde...
Sermaye sınıfı milli gelirden yüzde 56.2 pay alırken...
Salgın sonrasında...
Yüzde 63.9 pay alıyor.
Bunu TÜİK’ten yapılmış bir analizden aktarıyorum." (HDP İzmir milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü, TBMM 2 Aralık 2020 tarihli Tutanak, s.29).
İşçiler salgınla birlikte daha çok yoksullaşıyor. Patronlar daha zenginleşiyor. Salgın patronlara yarıyor.
TÜSİAD aynı görüşte
Olayın çarpıcı boyutu dün yaşanıyor.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında konuşma yapan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski salgının ülkelere, bireylere, ekonomilere büyük zarar verdiğini belirtirken:
"Pandemi ile birlikte gelir dağılımı uçurumu derinleşmiş, eşitsizlik ve yoksullukta patlama yaşanmıştır."
TÜSİAD Başkanı pandemi ile birlikte gelen yoksullaşmayı ve gelir dağılımındaki "uçurumun derinleşmesini" genel bir ifade olarak kullanıyorsa da, Türkiye’den özel olarak neden söz etmediğini dünya alem artık biliyor!..
Türkiye’nin "en büyük patronlar kulübü başkanı" bile, yoksullukta patlamaya dikkat çekiyor ve "derinleşen gelir dağılımı uçurumundan" rahatsızlığını dile getiriyorsa, gerisini siz hesap edin!..
Neler gerekli?
Konuşmasının devamında Kaslowski, ekonomi cephesinde olup bitenleri ve ne olması gerektiğini kendi üslubu ile dile getiriyor, ne de olsa "dikkatli" olmak zorunda olduğunu biliyor:
"Ekonomi politikaları:
- Rasyonel yaklaşımlara,
- İyi yönetime,
- Konusuna hakim bürokratlara gerek duyuyor."
Demek ki, sayılan bu zorunlu kurallar, nitelikler bugün yok!.. Olmadığını zaten herkes biliyor da, en büyük patronların bunların altını çizmesi dikkat çekici.
Devamında Türkiye’nin en büyük hastalıklarından birini vurguluyor:
"Hukukun üstünlüğü, adil ve güvenilir yargı sistemi olmadan, sürdürülebilir büyümenin önünü açmaya ve yatırım sermayesinin ülkeye akmasını sağlamaya yetmiyor."
Vurguluyor çünkü, kötü bir ekonomi yönetimi, adil ve bağımsız olmayan bir yargı sistemi en büyük
patronlara da, zarar veriyor.
Ya diğer patronlar ve sendikalar
Büyük patronlar ülkedeki derin sıkıntıyı dile getirirken, "Anadolu sermayesinin temsilcileri, bazı işçi sendikaları, bazı sivil toplum kuruluşları" ne yapıyor?..
Onlar hazin ve not düşülmesi gereken bir tavır içinde. Üzerlerine hiç vazife olmadığı halde, hiç ilgileri olmadığı halde, durumdan vazife çıkaranlar... Ya da ve belki de, kendilerine "böyle bir ziyaret iyi olur" telkini üzerine harekete geçenler...
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu başkanlığında, TESK Başkanı, TİSK Başkan Vekili, Hak - İş, Türk - İş, Türk Harb - İş Sendikası, Memur - Sen ve Türkiye Kamu - Sen Genel Başkanları Milli Savunma Bakanı ile komutanları ziyaret ediyor!..
Neden?..
"Orduya destek" ziyareti!..
Neden?..
CHP milletvekili Ali Mahir Başarır’ın Katar’a satıldığını belirttiği Tank Palet Fabrikası'ndan yola çıkarak, "Cumhuriyet Tarihinde ilk kez devletin ordusu Katar’a satılmış" sözlerine tepki olarak, ayarlanan bir "destek ziyareti!.."
Ziyaret ederler kimler?..
Bazı sivil toplum kuruluşları ama, AKP’yi destekleyenler... Bazılarının eski başkanları AKP’den milletvekili olan kuruluşlar...
İşçiler coplanırken
Maden işçileri yürüyor... Kıdem tazminatı, ödenmeyen ücretleri için... Yıllardır alamadıkları hakları için... Polis yürüyüşü engelliyor.
Ermenekli madenciler, Somalı madenciler, özel sektöre ait çeşitli firmalarda çalışan işçiler, hatta PTT işçileri, bazıları üstelik mahkemelerde kazandıkları haklarını alamıyor.
"Destek ziyaretinde" bulunan işçi sendikalarının başkanlarına sormak gerek:
"Sizin üyeleriniz, işçiler haklarını alamazken, yürüyüşleri engellenirken, o işçilere de 'destek ziyaretinde' bulunmak, onların yanında yürümek aklınızdan geçmiş olabilir mi?..
Sizin üyeleriniz, işçiler, polisle karşı karşıya gelirken, yağmur altında ıslanırken, çoluk - çoçukları evlerinde ekmek beklerken, siz onlara hangi 'destek ziyaretinde' bulundunuz?..
Ya da iktidarla ilişkileriniz bu ölçüde iyi iken, üyeleriniz olan işçilerin haklarını almaları, verilen mahkeme kararlarının uygulanması için hangi girişimde bulundunuz?.."
Zor sorular!..
"Bulunmadınız" demiyorum, soruyorum, "bulundunuz mu?.."
Enflasyon ve asgari ücret
Onlar haklarını alamazken, hepimiz için dün kötü bir haber daha geliyor.
TÜİK’e göre bile, yıllık fiyat artışı yüzde 14.03.
Aklıma bir söz takılıyor, "siz verin bu kardeşinize yetkiyi, bakın o zaman görürsünüz, fiyattı, faizdi, kur ne imiş filan..."
Bakıyoruz ve görüyoruz, ne fiyatlar fren tutuyor, ne döviz kuru!.. O yetkiyi verenler ne düşünüyor acaba?..
Sadece gıda fiyatlarındaki yıllık artış oranı yüzde 21.8!.. Yani, TÜİK’e göre!..
Hem Meclis’te dile getirilen araştırma, hem TÜSİAD Başkanının sözü:
"Yoksulluk artıyor, gelir dağılımında uçurum derinleşiyor."
Peki, Türkiye neyi ya da neleri tartışıyor?..
Salgın hariç, o gerçek gündem, salgın dışında, her şey yapay, her şey algı operasyonu üzerine kurulu bir gündem.