“Son dakika” bilgisi iki alt paragrafta.
Türkiye’nin üzerine çöken kabus dün en yüksek aşamasına ulaşıyor, iki TV kanalının, iki gazetenin polis tarafından basılmasını, ekranların karartılmasını, çalışanların sokağa atılmasını hep birlikte korkunç bir utanç ve acıyla izliyoruz. Dün İpek-Koza medyasına polis baskını eşliğinde, atanan o kayyumların polis himayesinde nasıl korkuyla binadan içeri girdiklerini ibretle görüyoruz.
Şimdi “son dakika” bilgisi: Baskından sonra, o gruba ait Bugün ve Millet gazetelerini, her zamanki gibi, orada çalışan meslektaşlarımız hazırlıyor ve saat 21 dolaylarında baskıya girmek üzere matbaaya gönderiyor.
Şimdi merak ediyorum, tıpkı dün ekranı kararttıkları gibi, gece yarısı matbaaya el koyup, gazetelerin basımını durduracaklar mı? Ya da gazetelerin dağıtımını engelleyecekler mi? Bütün faşist rejimlerde olduğu gibi. Gece yarısı baskıyı durdurmuş ya da dağıtımı engellemişlerse, hiç şaşmam. Faşizmin mantığına uygundur ve her şey beklenir. Hayır, engel yoksa, dün yaşananlara ara vermek içindir. Devamı mutlaka gelir.
Ekranların polis baskını ile karartılması, gazetecilere kelepçe takılması, çalışanların binadan atılmasının son elli yıl içinde tek bir örneği var. O çok eleştirdikleri Mısır’da, Sisi darbe yaptığı zaman. Sisi de darbe yaptığında Mısır’daki TV kanallarında benzer görüntüler yaşanıyor. Sisi’yi darbeci diye suçlayıp, Mısır ile bütün ilişkileri kesenler dün benzer bir darbeyle demokrasi ile artık bütün ipleri kopartıyor.
Bugün 29 Ekim 2015, Cumhuriyet’in kuruluşunun 92. yılı. Türkiye 92. yıla faşizm ile giriyor, bu seferki askeri değil, sivil darbe.
Cumhuriyet’in 92. yılında demokrasiye veda ediyoruz. Dün yaşananlardan sonra artık “bunlar demokrasiye aykırı, demokrasi tehdit altında” demek nafile. Yapılanlar baştan sonra faşizmin ta kendisi. İpek-Koza grubuna ait 22 şirkete el konulması, o şirketlere kayyum atanması ile başlayan karanlık dün en koyu sis perdesine bürünüyor. Tevfik Fikret’in II. Abdülhamit’in baskı ve zulmünü anlattığı “Sis” şiirindeki gibi, “sarmış yine afakını bir dud-i muannid, bir zulmet-i beyza ki, peyapey mütezayid”. (Ufukları yine inatçı bir duman sarmış, bir beyaz karanlık ki, gittikçe koyulaşıyor).
Tevfik Fikret “Sis” şiirini 1902’de yazıyor, o dehşet istibdat günlerinde. Yüz on üç yıl sonra Türkiye’yi yine gittikçe koyulaşan bir karanlık sarıyor. 1902’de adı “istibdat”, yani baskı, zulüm, hiçbir özgürlük tanımamak, İkinci Dünya Savaşından sonra ise, faşizm.
Cumhuriyet’in 92. yılında bu karanlığın nedeni var. AKP büyük panikte, iki gün sonraki seçimde bir daha gelmemek üzere iktidarı kaybetmek korkusu sarıyor hepsini. Kaybederlerse, her yaptıklarının hesabını verecekler, korku o nedenle çok büyük. Korku büyük olunca, çırpınışlar da, artık her türlü ölçünün ötesinde. Faşizm onların son çaresi.
92 yıl boyunca hiçbir yıl bir Cumhuriyet Bayramı böyle karanlıklar içinde yaşanmıyor. Tarih “Sis’i” kayıt atına alıyor 92. yılda. 91 yıl boyunca gazetelere bakın, nasıl coşku, umut ve heyecanla kutlanıyor, bir de 29 Ekim 2015’e.
Yarından sonra, seçim sandıkları açıldığında bu karanlık tarihe gömülecek ama, biz 29 Ekim 2015’i hiç unutmayacağız.