"Çok yüksek bir bina, sallanıyoruz... 19. kattayız... Bina bir gidiyor, bir geliyor, sallanıyor..."
Yıl 2007... Kalabalık bir grup Tokyo'dayız.
Bir öğle saati... Japonların da bulunduğu bir toplantı... Aniden sallanmaya başlıyoruz...
Eyvah, deprem!..
19. kattayız, nereye kaçacaksınız?.. Biz Türkler, yine de yerimizden fırlıyoruz, Japonlar hiç istifini bozmuyor. Bina bir gidiyor, bir geliyor...
"Dünyadaki en yoğun deprem kuşaklarından birinde bulunan Japonya, depreme karşı ciddi bir koruma geliştiriyor, yüksek binalarda raylı sisteme geçiyor. Deprem salladıkça, bina ray üstünde gidip geliyor, ne yıkılıyor, na hasar görüyor, ne de, bir çatlak v.s."
O depremde kimsenin burnu kanamıyor, hiçbir bina yıkılmıyor, bazı alçak binalarda ufak tefek hasarlar...
Sisam Adası
Sisam... Ege'deki Yunan Adalarından biri...
İzmir'de yaşadığımız deprem sonrasında jeoloji mühendisi Prof. Ahmet Ercan, her zaman olduğu gibi, çok dikkate değer açıklamalarda bulunuyor:
"Deprem Seferihisar açıklarında deniyor, orası Sisam Adası, depremin merkez üssü Sisam. Ada olduğu için kayalık, Ege'deki çukur, suların basmasıyla deniz haline geliyor, denizin üstünde kalan kara parçaları da, bugünkü Yunan Adalarını oluşturuyor, Sisam bu kayalıklardan biri."
Ada kayalık olduğu için depreme dayanıklı. Yine de, 6,9 şiddetindeki büyük bir deprem çok ürkütücü ve zarar verici.
O zarar verici konumuna rağmen, Sisam'da duvar altında kalan iki çocuk hayatını kaybediyor. 14 ve 15. yüzyıldan kalan bazı kiliselerin duvarlar yıkılıyor ve de bazı evler.
Yani:
Bir yandan, kayalık olmasının avantajı, öte yandan "depremi dikkate alarak, denizden uzak alanlarda yapılaşma..." O nedenle can kaybı o kadar az.
Bayraklı
İzmir'de ise, "Bayraklı" semti, Körfez'in uç noktası, "denizi doldurarak oluşan arazi" üzerine dikilen binalar!..
Depremin vurucu etkisinin en çok görülebileceği yerler!.. Depreme en dayanaksız alanlar!..
Nasıl ki, sel bastığında en çok "dere yataklarına yapılan binalar" ağır hasar görüyor, can kaybına yol açıyor, depremde de, dolgu araziler aynı yıkıcı etkiyi yaratıyor, can ve mal kaybına mal oluyor.
Bu bilinmeyen mi?.. Asla, değil!..
Prof. Ahmet Ercan dün, "Ben İzmirliyim, defalarca uyardık ama, nafile, dinleyen olmadı" diyor.
Deprem değil bina öldürüyor
Kaldı ki, sadece İzmir değil, Türkiye'nin her yerinde aynı inat, aynı beceriksizlik, aynı cehalet!..
Sonra da, resmi açıklamalar:
"Devletimiz bütün imkanlarıyla depreme uğrayan vatandaşlarımızın yardımına koşmuştur."
Sen depremden sonra değil, "bütün imkanlarınla depremden önce" koşacaksın, bilimin önerdiği, deneylerin öğrettiği dersleri bilerek, onun gereklerini yerine getireceksin. Ona göre, imar planları hazırlayacak, ona göre yapılaşmaya izin vereceksin!..
Ve her depremden sonra yüzlerce kez tekrarlanan gerçek:
"Deprem değil, bina öldürüyor."
Hep aynı tekrar, aynı tekrar... Ama, değişen bir şey yok!.. Çünkü, cehalet!.. Çünkü, ders almayı bilmemek!..
Ve bir alçaklık
Bütün Türkiye İzmir'e kilitlenmişken... Bütün Türkiye İzmir'den gelecek her iyi haberle sevinir, her acı haberle derin üzüntüye boğulurken...
Bütün Türkiye İzmir olurken...
Kendini bilmez bazı alçaklar, sefiller, insan siluetindeki bazı iğrenç yaratıklar, din kisvesine bürünmüş yobazlar, deprem İzmir'i vurduğu için göbek atıyor. Sosyal medyadaki şu paylaşımlarına bakın bu kepaze heriflerin:
"-Atanız sizi korusun gavur İzmir.
-Taş yağacak taş.
-Bizi ilgilendirmez CHP'nin içki kalesi İzmir.
-Alo İzmir bu size ikaz.
-Allah imansızları elbet uyarır".
Buna benzer başka alçakça söylemler.
Bir ulusu ulus yapan özelliklerin başında ne geliyor?.. Anayasanın başlangıç bölümünde de var:
"Tasada ve kıvançta ortak olmak..."
Yani, sevinçlerimizi ve üzüntülerimizi paylaşmak...
Bu tweetleri atanlar neyi paylaşıyor?.. Kim bunlar?.. Nereden gelmişler?.. Bu topraklarda ne zaman kendilerine yer bulmuşlar?..
Bu soysuzlar İzmir'i deprem vurdu diye, seviniyorlar... İzmir sosyal demokratların kalesi ya...
Yunan Başbakanı
Buna karşılık...
Son birkaç aydır Doğu Akdeniz nedeniyle neredeyse savaşın eşiğine geldiğimiz Yunanistan'ın Başbakanı Miçotakis, Tayyip Erdoğan'ı arıyor ve "ihtiyacınız varsa, biz yardıma hazırız" diyor.
Aylardır süren çok ciddi gerginliğe rağmen... Aylardır süren suçlamalara ve hatta tehditlere rağmen...
Erdoğan'ı arıyor, "geçmiş olsun" diyor, acımızı paylaşıyor, yardım öneriyor. Elin yabancısı...
Çünkü, felaketler hangi din, ırk, ulustan olursa olsun, insanları birbirine yaklaştırıyor.
Bizdeki alçaklar ise, işte ortada...
Tek teselli
Onların attıkları tweetler üzerine, İçişleri Bakanlığı harekete geçiyor. İçişleri Bakan Yardımcısı onların sözlerini "çirkin ve ahlaksız" bulduğunu söylüyor, altısının gözaltına alındığını, diğerleri hakkında soruşturma açıldığını bildirerek, ekliyor:
"İnsanlık hepimize lazım."
Bu açıklama hepimizi biraz olsun teselli ediyor.
Doğru, "insanlık hepimize lazım", ama "insan olanlara..."
İzmir... İzmir...
Bütün Türkiye seninle beraber.