Salgının Türkiye’ye henüz ulaşmadığı günlerde... 30 Ocak 2020’de... Salgının ülkemize ulaşmasından yaklaşık kırk gün önce...
İyi Parti Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan Meclis’e araştırma önergesi veriyor. "Küreselleşmeyle birlikte insanlara hava yoluyla bulaşan virüsün risklerinin önlenmesi için alınması gereken önlemler" gerekçesiyle...
Gerisi bildiğiniz gibi, mademki, muhalefet veriyor o zaman, o önerge AKP ve MHP oylarıyla reddediliyor, 30 Ocak’ta!..
11 Şubat’ta, virüs hâlâ Türkiye’de değil, bu kez İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında iktidarı uyarıyor:
"Dünyayı etkisi altına alan virüse karşı karantina merkezlerimiz var mı? Maske, ilaç, serum stoku yapılıyor mu? Olası bir salgında hastanelerin kapasitesi yetişmeyebilir, hangi bölgelerde çadır hastaneleri, sahra hastaneleri kurulacak, bunları planları var mı?"
Uyarılar iki buçuk ay önce, virüsün Türkiye’de görülmesi bir ay önce... Virüsün en çok görüldüğü, en tehlikeli olduğu İstanbul’a sahra hastenesi kurulmasına başlanması iki gün önce!..
Türkiye’nin nasıl yönetildiğinin fotoğraflarından biri!..
Kanun tarihi 1930
Halka yardım açısından iki de bir 1921 tarihli "Tekalif-i Milliye Kanunu", bugünkü Türkçe ile "Ulusal Yükümlülük Yasası" dile getiriliyor, o zaman bir de 1930 tarihli Hıfzıssıhha Kanunu’na bakalım, madde 83:
"Cebri tecride tabi olarak müessesatta veya evlerinde tecrit edilen muhtaç kimselerin ve ailelerinin iaşeleri masarifi hükümetçe tesviye edilir".
Yani, çalıştıkları kurumlarda ya da evlerinde zorunlu olarak izolasyona tabi kişilerden yardıma muhtaç olanların ve ailelerinin geçim masrafları hükümetçe karşılanır.
Yani, onlardan yardım parası istenmez, tersine onlara yardım yapılır. 1930 tarihli yasa!..
Simitçi, seyyar satıcı, garson, berber, kuaför, küçük işlerde, evlerde çalışan, madende, inşaatta çalışan işçi gibi bir kaç milyon insana ve işsizlere "evde kal" demek yetmiyor, onlara yardım gerekiyor.
Halktan yardım isteyen Türkiye dışında üç ülke daha var. Savaştan yakasını bir türlü kurtaramayan Irak, krizden krize koşan Sri Lanka ve iflasını ilan eden Lübnan.
Burs kesmek
Ankara Üniversitesi öğrencilerinden bir grup gösteri yapıyor, hükümet aleyhine. Sonra ne oluyor?
"Kredi ve Yurtlar Kurumu o öğrencilerin bursunu kesiyor. Çünkü, hükümeti eleştiriyorlar". Bu iktidara yakışır!.. Tam salgın sırasında!..
Bu işe Gençlik ve Spor Bakanlığı ne diyor? CHP İstanbul milletvekili Turan Aydoğan’a göre, "salgın sırasında öğrencilerin korunması gerekirken, burs kesilmesi Gençlik ve Spor Bakanlığı bakışı altında gerçekleşmiştir". (TBMM Tutanak, 7 Nisan 2020, s.10)
Bu tehlike altında bile, hâlâ ayrımcılık ve kutuplaşma!.. Bu nasıl bir anlayış, nasıl bir zihniyet, anlamak mümkün değil.
İnfaz yasasında ayrımcılık
Koronavirüs günlerinde "af" yasası çıkarırken, aynı ayrımcılık yine sürüyor. Bir kaç örneği var. Af yasasının önemli bir özelliği var.
"Suçun türüne göre değil, suçluya göre bir af yasası..."
Sadece bizde değil, dünya adalet tarihinde eşine rastlanmayan bir uygulama.
En başta da, gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler, avukatlar, aydınlar hiçbir biçimde şiddete bulaşmadıkları halde, "terör örgütü üyesi olmamakla birlikte" diyerek yargılanan, düşünce suçundan hapse giren insanlar... Onlar yine hapiste kalıyor.
Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Ahmet Altan, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Murat Ağırel, İdris Baluken akla gelen ilk isimler.
Üstelik bu isimlerin çoğu mahkemece tahliye ediliyor, ardından bir kampanya ya da Tayyip Erdoğan’ın bir itirazı, bir konuşması üzerine daha çıkmadan yeniden tutuklanıyorlar.
Erdoğan'a hakaret suçları
Ayrımcılığın bir başka örneği aynı ölçüde çarpıcı.
Rekor Erdoğan’a ait, muhtemelen dünya rekoru. Cumhurbaşkanına hakaret suçlarında:
- Kenan Evren döneminde 340 dava,
- Turgut Özal döneminde 207,
- Süleyman Demirel döneminde 158,
- Ahmet Necdet Sezer döneminde 163,
- Abdullah Gül döneminde 848,
- Ve Erdoğan döneminde 19 bin 122 dava açılıyor. Bunların 17 bin 406’sı doğrudan Erdoğan tarafından açılan davalar.
Cumhurbaşkanına hakaretten bir yıl dolayında verilen cezalar, normalde erteleniyor, para cezasına çevriliyor.
Şimdi? Afla birlikte ne oluyor?
"Yüzde 40'ını yatsın, yaklaşık beş ay içeride kalsın".
Adalet buraya kadar
Af paketinin genel özelliği "suça göre değil, suçluya göre af" mantığında. Ama, iş Cumhurbaşkanı'na hakarete gelince, "af suçun türüne göre" nitelik değiştiriyor.
Bu af neden çıkıyor? Hapistekileri virüsten korumak amacıyla...
Şimdi? Demir kapı hırsıza, soyguncuya, rüşvetçiye ve daha bakalım kimlere açılıyor. Aydınlara, düşünce suçlarına kapalı. Onlar virüse yakalansa da, olur!..
AKP... "Adalet" ve Kalkınma Partisi..
İşte, "adalet" buraya kadar.