"Ülkemiz için sorumluyum ama, bütün dünya için görevlerimiz var."
Salgınla ilgili sorular sorulduğunda, Almanya'nın yeni Başbakanı Olaf Scholz bu yanıtı veriyor.
Uzun konuşmayı sevmiyor. Çok konuşmak yerine, "iş üretmekten" yana. Klasik siyasetçilerde pek görülmeyen bir tavır, o kadar ki, Amerika'nın eski Berlin Büyükelçisi onu "Almanya'nın belki en sıkıcı adamı" diye niteliyor ve ekliyor:
"Ancak, istikrarlı ve güven verici, dengeli ve serin kanlı, sabırlı, reaksiyoner değil, bekliyor, görüyor, anlıyor, ondan sonra harekete geçiyor. Bir işi başarırken, hiç gürültü çıkarmıyor."
Kendisini övmüyor, böbürlenmiyor:
"Ben yaptım, ettim, şunu da çözdüm, bunu da hallettim" dediğini bugüne kadar kimse duymuyor.
Başka önemli bir özelliği var:
"Yolsuzluklara son derece duyarlı."
Hamburg Belediye Başkanlığı, merkezi hükümette Başbakan Yardımcılığı ve Maliye Bakanlığı döneminde bu duyarlığını fiilen yerine getiriyor, her türlü yolsuzluğun ve yolsuzluk denemelerinin üzerine gidiyor. Harika bir karakter:
"Rüşvetçilere, hırsızlara göz açtırmıyor."
Kırmızı, sarı, yeşil
On altı yıllık Merkel dönemi biterken Almanya'da yeni bir koalisyon hükümeti kuruluyor:
"Ampelkoalition (orijinal adı)... Trafik lambası koalisyonu... Kırmızı, sarı, yeşil..."
Kırmızı SPD (Sosyal Demokrat Parti), sarı (FDP) Hür Demokrat Parti ve yeşil Yeşiller Partisi koalisyonu.
Koalisyon partilerinin simgesi olan renkler de, trafik lambasında yer alan renkler gibi.
Serin kanlı ve mantık adamı, "tipik Alman (!)", Başbakan Scholz'un ortakları da benzer özellikler taşıyor.
"Güzel kadın"
Yeşillerin Başbakan adayı 40 yaşındaki güzel kadın Annalena Baerbock Alman siyasal tarihinin ilk Dışişleri Bakanı olarak koalisyon hükümetinde yer alıyor.
Seçime doğru giderken, Yeşiller'in seçimden birinci parti olarak çıkacakları izlenimi çok yaygın iken, seçim dönemindeki bazı siyasi hatalar, Baerbock'un Başbakanlığını önlüyor ancak, onların yükselişini o kadar da engellemiyor.
Baerbock Alman Dışişleri Bakanlığını muhtemelen "Almanya'da ve dünyada iklim değişikliğinin temel rolünü oynamaya" yönlendirmeyi tasarlıyor, Yeşiller'in ana politikası olarak.
O da, Başbakan Scholz gibi, serin kanlı, dikkatli, konuşurken kelimeleri çok tartarak seçen, genç yaşına rağmen, deneyimli bir politikacı.
Ekonomi ve Çevre Bakanlığı ise, doğal olarak yine Yeşiller'de, o koltukta Eş Başkan Robert Habeck oturuyor.
Eşitlik var
Koalisyonda "eşitlik" var.
"On altı Bakanlığın sekizinde kadınlar, diğer sekizinde erkekler Bakan."
"Kadına önem vermek, kadını saymak, kadınların haklarına titizlik göstermek" lafla olmuyor.
Örnek ortada.
Hükümetteki dokuzuncu erkek Başbakan Scholz.
Ve Türkiye
Malum, Almanya'da ne zaman yeni bir hükümet kurulsa, "acaba Türkiye ile ilgili ne düşünüyorlar" diye bir merak, hatta biraz tedirginlik başlıyor bizde, Amerikan Başkanlık seçimlerinde de öyle.
Yeni hükümetin Türkiye politikası:
"Türkiye önemli bir müttefik ve NATO üyesi", klasik ve değişmez bir yaklaşım.
Ama, ondan sonra:
"- Türk iç politikası ve ve dış politikasındaki gerilimler kaygı verici.
- Demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti uygulamasında ciddi gerilemeler var.
- Türkiye - AB ilişkilerinde açılmış olan hiç bir başlık kapatılmayacak ve fakat yeni bir başlık açılmayacak."
Bunlardan çıkan anlam açık:
Türkiye elbette dışlanmıyor, ama Türkiye'ye yaklaşım hayli mesafeli.
AB ile ilişkiler de, buzdolabında gibi.
Sivil toplum
Gerek sosyal demokratların, gerekse Yeşiller'in anlayışına uygun, Almanya'daki yeni hükümetin Türkiye'de "sivil toplum örgütleriyle" daha yoğun diyaloğa girmesi sürpriz olmaz. Bu politikanın belirtleri şimdiden görülüyor.
"Son yıllarda, hele de son dört, beş yıldır Türkiye'yi en yoğun eleştirenlerin başında gelen Yeşiller'in şimdi hükümette olduklarını, üstelik Dışişleri Bakanının Yeşillerin Eş Başkanı olduğunu akılda tutmak gerek."
Yeni hükümetin Türkiye'ye yönelik demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi eleştirilerinde Yeşiller'in payı büyük, SPD'nin de, parti felsefesi olarak, bunlara katıldığı ortada.