23 Kasım 2020

"Şahsımın" Avrupa aşkı: "Parrrrra da, parrrra!.."

Sen "tasavvur" ediyorsun da, demokrasiye dönmeden, onlar seni "aralarında tasavvur etmiyor!.."

Türkiye seçime giderken, Alman hükümeti bazı AKP'li bakanların Almanya'da miting yapmasına izin vermiyor. Tayyip Erdoğan ateş püskürüyor, hem de akla gelmeyen bir tonda:

"Sizin şu andaki uygulamalarınız geçmişteki Nazi uygulamalarından farklı değil."

Bu sözleri Alman basınında ve siyasi partilerinde çok ağır eleştirilerle karşılanıyor. Hatta, 7 Mart 2017 tarihli Die Welt gazetesi daha da ileri gidiyor:

"Alman hükümeti Erdoğan ve Türk bakanlarını 'istenmeyen kişi' (persona non grata)' ilan etmeli."

Almanya ile siyasi ilişkiler uzun süre geriliyor, yapay biçimde sürüyor.

Hollanda

Anayasa referandumuna giden süreçte Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Hollanda'da miting yapmak istiyor.

Ancak, Hollanda iki bakanın bulunduğu uçağa iniş izni vermiyor!.. Sayan bu kez bir başka yolu deniyor, Almanya'dan karayolu ile Hollanda'ya geçmek istiyor, bu kez de sınır dışı ediliyor!..

Skandala bakar mısınız, işte izin vermemiş, hâlâ böyle zorlayıp da, rezil olmanın anlamı var mı?..

"Şahsım" bu tavrı İstanbul Bağcılar'da bir açılış töreninde değerlendiriyor:

"Hollanda Nazi kalıntısı, faşist bir tavır sergilemiştir."

Hollanda Hükümeti ve basını, Almanya gibi tepkilerini esirgemiyor, siyasi ilişkiler onlarla da, geriliyor.

Yunanistan

Son Doğu Akdeniz kapışmasından çok önce, 2019 Mayıs ayında Türkiye'den Avrupa'ya gitmek isteyen mültecileri Yunanistan'ın sınır kapılarında bekletmesi üzerine Erdoğan:

"Mültecilere yapılan zulüm Nazi işkencelerinden farksızdır."

Avrupa'nın en duyarlı olduğu "Nazi" suçlamasından Yunanistan da nasibini alıyor.

"Mültecilerin gitmesi için kapıları açarız dediğimde, etekleri tutuşuyor. Tutuşmayın, vakti saati gelince, bu kapılar açılır."

"Yedi düvel"

Bunlardan ayrı olarak, pek çok ekonomik kriz ve siyasal bunalımda Erdoğan'a göre "suçlular" zaten belli:

"Uluslararası bir mücadelenin içindeyiz. Yedi düvel bize adeta saldırıyor. İkinci Dünya Savaşı'nda elli milyon kişinin ölümünden sorumlu olanların bize insanlık dersi vermeye kalkışmalarını acı bir tebessümle karşılıyoruz. Türkiye'nin insani yaklaşımını zaaf olarak değerlendirenlere kadife eldivenimizdeki demir yumruğumuzu göstermekten asla geri durmayacağız."

24 Ekim 2019'da, tam bir yıl önceki bu konuşmayı, çeşitli nedenlerle "şahsımın" benzer başka suçlamaları izliyor.

AB'ye toplu tehdit

Bir yıl önce, 2019 Ekim sonunda AKP genişletilmiş il başkanları toplantısında konu Avrupa Birliği:

"Eyyy Avrupa Birliği!.. Bizim ordumuzu işgalci olarak nitelerseniz, işimiz kolay. Kapıları açarız, 3 milyon 600 bin mülteciyi size göndeririz. Kalkmışlar, para hesabı yapıyorlar. İkinci taksit olan 3 milyar Avroyu göndermeyeceklermiş. Siz verdiğiniz sözü şu ana kadar yerine getirdiniz mi?.."

Aniden AB aşkı

Avrupa Birliği ile sürekli sürtüşen, pek çok konuda onlarla karşı karşıya gelen, en sert üslubu kullanan Erdoğan önceki gün aniden ve yeniden 180 derece çark ediyor:

"Kendimizi Avrupa'da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz."

Hani, onlar "faşist ve Nazi" idi!..

Hani, onlar "bizi yıkmak" istiyordu!..

Hani, onlar "bize verdikleri sözlerde durmuyor" idi!..

Hani, en başta Avrupa Birliği olmak üzere, "yedi düvel bize karşı" idi!..

Demokrasi nerede?

"Şahsımın" AB aşkı aniden depreşiyor da, "demokrasi aşkından" henüz haber yok!..

Oysa, Avrupa Birliği "Türkiye'de demokrasinin askıya alındığını, demokrasisi olmayan bir ülke ile ilişkilerin yürütülemeyeceğini" sayısız kez dile getiriyor. Son yıllarda AB'nin Türkiye ile ilgili "ilerleme raporlarında" demokrasi eksikliklerinden pek çok örnek veriliyor, demokrasiye aykırı uygulamalar, yargının bağımsızlığını yitirmesi, temel hak ve özgürlüklerden vazgeçilmiş olması, siyasi olarak her demokraside mutlaka bulunması gereken denge - denetleme sisteminin yok edilmesi uzun uzun vurgulanıyor.

Çok uzağa gitmeye gerek yok.

Demokrasinin olmazsa olmaz kuralı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamıyor. İşine gelmeyen yargı kararlarını 'yok hükmünde' ilan ediyor.

Avrupa Birliği ile hiç bir ortak "demokratik paydaya sahip olmayan" bir Türkiye nasıl olacak da, "geleceğini Avrupa'da kurmayı tasavvur" edecek?..

Ve adamlar buna "evet" diyecek!..

"Enough is enough"

Son olarak, Avrupa Parlamentosu'nda ciddi bir ağırlığa sahip olan Avrupa Sosyalistler ve Demokratlar Partisi (PES) mafya liderlerinden Alaattin Çakıcı'nın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik küfür ve tehditleri üzerine yaptığı açıklamada, "asla kabul edilemez, biz Kılıçdaroğlu'nun yanındayız" derken, ekliyor:

"Enough is enough."

Yani, bir bütünü kastederek:

"Yetti artık!.."

Diplomaside bu kadar sert, bu ölçüde öfke içeren bir tepkiyi ilk kez görüyorum.

Bu tepki kime?.. Herhalde "sana, bana değil!..."

PES Avrupa Birliği'nin ikinci büyük siyasal gücü. Avrupa Birliği'ne bağlı 27 ülkede yer alan sosyal demokrat partilerin oluşturduğu bir parti. Dolayısıyla, PES'in açıklaması, 27 AB ülkesindeki sosyal demokrat partilerin ortak açıklaması niteliğinde.

Çakıcı demişken...

Elin oğlu en ağır biçimde "yetti be artık" derken, Çakıcı AB ilişkilerinde yeni bir turnusol kağıdı.

Kılıçdaroğlu'na yönelik küfür ve tehdidin üstünden bir hafta geçiyor, hâlâ "soruşturma başlatıldı" gibi bir laf dolaşıyor ortada.

Soruşturma açılıyor da, ne yapılıyor bir haftadır?.. Örneğin, Çakıcı ifade vermek için savcılığa çağrılıyor mu?.. Polis yakasına yapışıyor mu?..

"Şahsıma" böyle bir hakaret yapılmış olsa, o kişi soruşturma filan ne kelime, hapsi çoktan boylamıştı bile. 

AB: "Önce demokrasi"

"Şahsımın" aniden depreşen "AB aşkını" dün AB çevrelerine soruyorum, onların düşüncesini almak için. Aynen aktarıyorum:

"Türk ekonomisi ağır bir kriz içinde, özellikle döviz bunalımı had safhada, para yok, devlette israf çok. AB'de para var. Hem çok para var, hem ucuz. Erdoğan para bulmak için AB'ye şirin görünmek istiyor. Ne var ki, bu ölçüde demokrasiden çıkmış bir ülkeye kimse para vermek istemiyor."

Ve can alıcı cümle:

"Para istiyorsa, önce demokrasiye dönsün, yargı kararlarını uygulasın, yargıyı bağımsız kılsın, Meclis'e denge ve denetim mekanizmaları getirsin.

Demokrasiye dönmeden, para yok!.."

Demek ki, neymiş?.. AB'ye göre:

Erdoğan'ın "Avrupa tasavvuru" bütünüyle "parrrra meselesiymiş, parrrra!.."

Sen "tasavvur" ediyorsun da, demokrasiye dönmeden, onlar seni "aralarında tasavvur etmiyor!.."

Yazarın Diğer Yazıları

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

"
"