01 Ocak 2019

Ohhh, nihayet gitti

Son altmış, yetmiş yılın “en karanlık yılı” 2018 nihayet bir daha gelmemek üzere gidiyor

Sanki bir cehennemi geride bırakıyoruz. Son altmış, yetmiş yılın “en karanlık yılı” 2018 nihayet bir daha gelmemek üzere gidiyor.

Önce en genel anlamda “hukuk uygulamaları” tüy dikiyor.

Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu, “kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı” sona eriyor.

Binlerce insan en küçük bir eleştiride, en küçük bir toplantıda kendini yargıç karşısında buluyor 2018’de.

Birileri kürsülerden “eyyy” diye başlayan nutuklar attığında, savcılar “eyy” hitabının arkasından gelen isim ya da isimler hakkında derhal soruşturma başlatıyor. Daha ne olduğu anlaşılmadan, gelsin tutukluluk, 2018’de.

Hukukun “h”sinde son önlem olan “tutukluluk”, daha ilk adımda “sıradan” hale geliyor.

Öyle ki, aylarca yargıç karşısına çıkmadan hapiste bekleme süresi başlıyor, ne yargıç, ne iddianame var, ama tutukluluk temel uygulamaya dönüşüyor.

Hapishaneler artık adam almıyor, onun için 44 yeni hapishane yapılıyor bu ülkede 2018’de.

Üniversitelerin ağzına kelepçe vuruluyor, hiç birinden ses çıkamıyor, çıktığı anda, seslerini yükseltenler kendileri önce kapının önünde buluyor, ardından soruşturma, 2018’de.

Hepsi bir yana, milletvekilleri bile kürsüden söyledikleri sözlerden dolayı yargı ile karşı karşıya kalıyor. Milletvekilliği dokunulmazlığı tarihe karışıyor 2018’de.

“98 seçilmiş belediye başkanı” görevlerinden alınıyor, yerlerine kaymakamlar ve devlet memurları kayyım olarak atanıyor.

Öyle bir ülke haline geliyor ki Türkiye, kimse yarın başına ne geleceğini kestiremiyor.

Bu arada:

‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ten tam 29 bin 900 dava açılıyor, 2018 sonuna kadar. Bu bir dünya rekoru ve tarihi bir rekor. Bu rakamın tarihte başka örneği yok.

Medya çöktü

Tam bir baskı rejimi.

Bu baskıdan nasibini en çok alan kesimlerin başında gazeteciler geliyor.

-Halen hapishanelerde 217 gazeteci tutuklu ya da hükümlü. Çin ve Mısır ile birlikte, gazetecilerin en çok tutuklandığı dünyadaki ilk üç ülke arasında Türkiye de var 2018’de.

-Gazetecilik, haber araştırma, habere ulaşma terör suçu haline geliyor.

-On bine yakın gazeteci işsiz. Yazılan ya da söylenen tek bir cümle bile, o gazetecinin işten atılmasına yetiyor.

-Bir, ikisi hariç, cümle medya iktidara biat etmekte karar kılıyor. Sözüm ona, anlı şanlı gazeteciler yalakalıkta birbiriyle yarışa giriyor, ne “an” kalıyor ne “şan” 2018’de.

-Gazeteler birer birer kapanıyor, Vatan ve Habertürk kapanmanın iki öncüsü 2018’de.

-Muhalif yayınlarından dolayı TV’lere ceza yağıyor. FOX TV ve Halk TV bunun iki örneği.

-Muhalif gazete, TV ve Internet sitelerine reklam ambargosu uygulanıyor.

-Bir yandan da, kağıt krizi vuruyor gazeteleri, gazeteler sayfa sayılarını azaltıyor ya da eklerini kaldırıyor.

-Medyada jurnalcilik tam yüz yıl önceki İttihat Terakki dönemini bile geride bırakıyor.

-Olağanüstü bir darbe daha geliyor, dağıtım tek elde toplanıyor.

-Daha büyük bir gelişme yaşanıyor, baskı sonucu koca koca medya grupları el değiştiriyor.

Medya ve kültür hayatı çoraklaşıyor, bunun çok temel sonucu toplumu derinden etkiliyor:

Roma’dan bu yana, demokrasinin dördüncü gücü işlevine sahip olan medya bu ülkede çöküyor, demokrasi ile birlikte 2018’de.

Ekonomik kriz

2018’in en önemli facialarından biri ekonomik kriz.

-Dolar bir ara 7.20 liraya dayanırken, faizler yüzde 24’e yükseliyor. Böyle bir faiz sadece Arjantin’de var.
-“Bütün ekonomik felaketlerin anası” olarak iktidarın dilinden düşürmediği faiz lobisine 117 milyar lira kaynak ayrılıyor 2018’de.

-Üretici fiyatlarıyla enflasyon yüzde 40’lara vururken, tüketici fiyatlarıyla yüzde 25’e dayanıyor.

-Sanayi üretimi düşüyor.

-Tarımda Hollanda kadar toprak kaybediliyor, bir zamanlar gıda üretiminde kendine yeterli dünyada yedi ülkeden biri olan Türkiye gıda maddesi ve tarımsal ürün ithal etmek zorunda kalıyor.

-Çalışanların ve emeklilerin milli gelirden aldığı pay yüzde 38’den yüzde 32’ye düşüyor. Refah kaybı, geçim sıkıntısı ve yoksullaşma damga vuruyor 2018’e.

-Yatırımlar düşüyor, geniş işsizlik yüzde 16’ya yükseliyor. İşsizlik içindeki en tehlikeli gelişme, genç işsizler, onun oranı yüzde 25’e yaklaşıyor 2018’de.

Onun ötesinde

-Çevre katliamı olanca hızıyla sürüyor, “rant” uğruna korunması gereken SİT alanları bile imara açılıyor.

-Koca koca kentler kendilerini “betonlaşmadan” kurtaramıyor, betonlaşma çevre kirliliğini daha da artırıyor.

-Kıyıları korumak bir yana, denize iki metre kala, kumsalın üzerine bile bina dikiliyor.

-Çocuk istismarı, kadına şiddet en çok konuşulan sorunlar arasında yerini alıyor 2018’de.

-İş cinayetleri ve tren kazaları vak’a-yı adiye haline geliyor.

-Toplumda kutuplaşma katmerlinin de katmerlisi 2018’de.

-İnsanlar gergin, insanlar mutsuz, insanlar kaygıdan kurtaramıyor kendilerini.

2018’in toplamında yasaklar ve baskı sonucu, hukuk devletine ve demokrasiye veda ediliyor.

Ohhh, 2018 bugün artık geride kalıyor.

Bir daha böyle “kara bir yıl, böyle bir cehennem” yaşanmaması dileğiyle...

2019’a sarılmak istiyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

"
"