09 Haziran 2016

O kurşun hepimize!

Yandaş basındaki kafa karışıklı AKP iktidarının kafa karışıklığını yansıtıyor

  • İmansızlar...
  • Münafıklar...
  • Zerdüştler...
  • Alman İşi...
  • Alıştırdılar...
  • 140 Karaktersiz...
  • Niyeti İyice Bozdular...
  • Kumanda Dışarıda...
  • Terörün Tarifi...
  • Misliyle Ödeteceğiz...
  • Teröre Asla Boyun Eğmeyeceğiz...

PKK’nın Vezneciler saldırısını yandaş basın dün bu başlıklarla veriyor.

Birisi “140 Karaktersiz” derken, saldırıdan dünyanın umuru olmadığını, taziyelerini Twitter'da 140 karakterle aktardığını anlatmak istiyor.

Öteki, “Zerdüştler” derken, PKK’nın ateşin kutsal sayıldığı tarih öncesi din olan Zerdüştlüğü kabul ettiğini yazıyor.

Hele bir diğeri, “Alman İşi” diyerek, suçluyu anında ilan ediyor. Almanya herhalde 'Ermeni Soykırımı' tasarısını kabul ettiği için olsa gerek.

Bir başkası, “Terörün Tarifi” diye attığı epey dolaylı bir başlıkla, Avrupa Birliği’nin bizdeki terör yasasının değişmesini istediğine gönderme yapıyor. “Baksanıza, nasıl değişir” vurgusu olsa gerek.

Ortada büyük bir terör eylemi var, kimin yaptığı belli, PKK, ama yandaş basın bütünüyle birbirinden kopuk başlıklar atarak “kafa karışıklığını” yansıtıyor.

Yandaş basın iktidarın kontrolü altında. Onlardaki kafa karışıklığı aslında AKP iktidarının kafa karışıklığını yansıtıyor. Zerdüştlerden münafıklara (ne alakası varsa), imansızlardan (ne alakası varsa) Alman işine kadar, atış serbest.
 

Adamlar bizi silmiş 
 

Bizimle ilgili değil, dünya ile ilgili. Dünya basınında ise, ilgi çeken olay, çok başka.

Meclis on beş gün önce dokunulmazlıkları kaldırıyor, Erdoğan önceki akşam bu anayasa değişikliğini onaylıyor.

Dünya basını bu onaya Vezneciler saldırısından daha fazla yer veriyor. Bazı gazetelerde, son aylarda sık sık görüldüğü gibi, ağır Erdoğan eleştirileri ile birlikte.

Dünyaya göre, terör mü, dokunulmazlıkların kaldırılması mı, evet dokunulmazlıklar daha önem taşıyor. Bu da, sayılarını artık hatırlayamadığımız dünya ile ayrılığın, kopukluğun yeni bir örneği.

Adamlar bizi silmiş bir kere.

“Dostumuz” diyebileceğimiz önemli ülke neredeyse bir elin parmakları kadar. Bunu AKP iktidarına borçluyuz.

Hani, nerede o İslam ülkeleri, din kardeşlerimiz? Türkiye’de oluk oluk kan akıyor, kim arıyor, kim soruyor?
 

Kendini bilmezler 
 

Dışarı ile kopukluk varsa, içerde de kutuplaşma düşmanlık haline dönüşmüş bulunuyor.

Dün Vezneciler’de şehit olan polislerin cenaze törenine katılan Kemal Kılıçdaroğlu protesto ediliyor, gönderdiği çelenk kırılıyor.

Kendini bilmezliğin son haddi.

Bir cenazede bile saygı göstermesini bilmeyen, kendinden geçmiş bir güruhun marifeti.

Nasıl dolduruşa geliyorlar ki, dini kuralları çiğneyerek, üstelik dindar geçinerek, cenazede nefret kusuyorlar, “kutuplaşmaya” bakın siz.

İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan yerinde müdahale ederek, onları saygıya davet ediyor.

Aslında bu “çelenk kırma” ilk değil. Daha önce de, Kılıçdaroğlu’na ait çelenkler bazı cenaze törenlerinde kırılıyor. Saray'dan ya da hükümetten bu eyleme karşı tek bir uyarı gelmiyor. Çok dikkat çekici.

Asıl vahim olay daha sonra. Kutuplaşmanın düşmanlığa dönüştüğü an. İktidarın gözü önünde.

Cenaze namazı sonrasında birisi Kılıçdaroğlu’nun yanından geçerken, ama o sırada Başbakan ile İçişleri Bakanının da önünden geçiyor, gayet fütursuzca, elinde bir kurşun var, onu Kılıçdaroğlu’na atıyor.

Ne demek bu?

Ölümle tehdit demek.

Başbakan orada, İçişleri Bakanı orada, ana muhalefet lideri onların gözü önünde ölümle tehdit ediliyor.

Şu pervasızlığa, şu kabadayılığa bakın, o cesareti kimden alıyor da, kurşun sallıyor?

Gerçi, daha sonra gözaltına alınıyor, başkalarıyla birlikte ama, gözaltı sonrasında ne olacak, ona bakmak gerek.

O kurşun Kılıçdaroğlu’nun şahsında bu ülkede AKP muhalifi kim varsa, onların tamamına, yani halkın yarısına.

8 Haziran 2016, tarihe not düşmek gerek. Geldiğimiz yer burası.

Bu olaydan sonra Tayyip Erdoğan, Binali Yıldırım ya da Efkan Ala acaba Kılıçdaroğlu’nu arayıp özür diledi mi? Geçmiş olsun, dedi mi? Her türlü önlemi alacaklarını söyledi mi?

Bu satırların yazıldığı dün akşam saatlerine kadar bu yönde bir haber yok. Umarım olur.
 

Zamanlama

 

Türkiye’de hayat her gün daha zorlaşıyor, her gün daha içinden çıkılmaz hale geliyor.

Vezneciler’deki saldırıyı bir gün sonra Midyat’taki saldırı izliyor. 

Ne zaman?

Dokunulmazlıkların kaldırılmasının onaylandığı gün.

Bu ne yazık ki, daha acılı günlerin habercisi, terörün daha da yoğunlaşacağının işareti.

O işareti PKK’nın önde gelen isimleri çok önceden veriyor. “Dokunulmazlıklar kalkarsa, eylemler artacaktır”  açıklamalarıyla.

Şimdi maalesef o günlere doğru yol alıyoruz.
 

Dosyalar
 

Dokunulmazlıklar kalktığına göre, Türkiye’de şimdi yeni bir dönem başlıyor.

Meclis’teki dosyalar Başbakanlığa, Adalet Bakanlığı'na, oradan da cumhuriyet savcılıklarına gönderilecek. Hazır, yeni yargıç ve savcılar da, zaten yeni görevlerine başlamak üzere HSYK tarafından atanmış bulunuyor, zaman şimdi o milletvekillerini yargılama zamanı.

Savcılar ilgili milletvekilleri hakkında ya dava açacak ya takipsizlik kararı verecek. Sonra mahkeme süreçleri.

Burada bir istisna var.

'Cumhurbaşkanına hakaret'ten dolayı milletvekillerine dava açılabilmesi için Adalet Bakanının izni gerekiyor. Bakan Bozdağ’ın bu izni seve seve vereceğine hiç kuşku yok.

AKP iktidarı ile birlikte Türkiye’nin DNA’sı bozuluyor, her alanda, içerde, dışarıda. Bundan sonra işler daha da kötüye gidecek gibi.

Terör zaten akıl almaz boyutlarda, bir de Kılıçdaroğlu’na kurşun…

Qua Vadis Türkiye? Türkiye nereye?

 

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"