“Yüzyıllardır nadir olarak dahi yetişir. Şu talihsizliğimize bakınız ki, o büyük dahiyi yüzyılımızda Türk Ulusu yetiştirdi. Mustafa Kemal’in dehasına karşı elimizden ne gelir ki?” (Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, sayı.14, sayfa 284, Prof. Dr. İsmet Giritli).
Lozan görüşmelerine katılan, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon ki, geçen yüzyılda Türklerin en büyük düşmanlarından biri, bu sözleriyle Mustafa Kemal’in önünde eğilmek zorunda kalıyor, bütün bir tarihle birlikte.
İngilizler gibi, Fransızlar, Amerikalılar, İtalyanlar, Yunanlılar da aynı gerçeğin farkında. Ama, içerde farkında olmayan ve hatta teslimiyete kapı açanlar” her zaman var:
“Türkler kendi güçleri ile adam olamaz, İngilizler elimizden tutarak, bizi kurtaracak” (Refi Cevat Ulunay, 21 Mayıs 1919, aktaran Turgut Özakman, Cumhuriyet Türk Mucizesi, s.350).
İhanete kapı açanlar arasından çok kişiden biri de, Gerede İsyanı öncülerinden Divitli Eşref Hoca:
“İngilizlere meydan okuyoruz, bu en büyük küfürdür”. (1920, Turgut Özakman, a.g.k. aynı yerde).
Ve yine ihanet çetesinden Ali Kemal:
“Avrupa ile başa çıkmayı yüzyıllardan beri hangi Asya milleti başardı ki, biz başarabilelim”. (6 Şubat 1921, Turgut Özakman, a.g.k., aynı yerde).
Atatürk’ü, İsmet Paşa’yı, Kurtuluş Savaşını ve Cumhuriyet’i küçümseyenler, kendi varlıklarını Cumhuriyet’e borçlu olduğunu unutarak, karşı çıkanlar her zaman var. Tarih onlara sürekli ders veriyor.
Yanılgı ve farkındalık
Lord Curzon yine de, çok inatçı. Lozan’daki yenilgisinden sonra, İsmet Paşa’ya söylediği sözler yine tarihe kayıtlı:
“Biz Lozan’dan memnun ayrılmıyoruz. Harap bir memleketi ne yapacaksınız?.. İmar etmeyecek misiniz?.. Bize geleceksiniz, para isteyeceksiniz, diz çökeceksiniz, o zaman şimdi red ettiklerinizi, cebimizden çıkartıp, vermediklerinizi tek tek geri alacağız”.
İsmet Paşa hiç tereddüt etmiyor:
“Biz genç ve bağımsız bir devlet kuruyoruz. Barış içinde her şeyi başaracağız. Eğer size gelirsek, istediğinizi yaparsınız, ama gelmeyeceğiz”. (İsmet Paşa ile Röportaj, TRT Arşivi).
Atatürk ve arkadaşlarının yaptığı tarih Curzon gibi yabancı ve ayrıca yerli düşmanları tekrar tekrar hayal kırıklığına uğratıyor, onlar sürekli yanılgı halinde.
Bununla beraber, bizim içimizdekilerden önce, onlar olayın çoktan farkında. İngiliz İstanbul Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold 7 Ocak 1922’de Lord Curzon’a şu yazıyı yolluyor:
“Kemalistlerle anlaşmaya varılamaz, çünkü onlar Anadolu’nun tam bağımsızlığını istiyorlar”.
Ocak 1922... Daha her yer işgal altında, daha ne Büyük Taarruz’dan eser var, ne kurulacak yeni devletten. Hatta, Yunanlılar Polatlı’ya kadar geliyor, başkentin Ankara’dan Kayseri’ye taşınması konuşuluyor, bizim için tam Sırat Köprüsü günleri, ama onlar geleceğin farkında. Bugün hala bazılarının olmadığı kadar.
Önce dış düşmanlara karşı
95. yıl... Cumhuriyet’imiz bugün 95 yaşına basıyor.
Sadece yedi düvele, yani bütün dünyaya karşı kazanılan bir zafer değil, aynı zamanda içerdeki hainlere karşı da, tarihin kaydettiği en muazzam zaferlerin başında geliyor.
İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan’ın parçalamak için can attıkları bir ülke, tam anlamıyla küllerinden doğuyor. Yokluk ve sefalet içinde, ne yol var, ne elektrik, ne urba, ne ayakkabı, ne silah, hiç biri yok ama inanç var inanç.
Sadece Yunanlılar ile değil, örneğin İngilizler ile Kurtuluş Savaş sırasında irili ufaklı on dört savaş var. Hepsini kaybediyorlar.
Fransızlar Güneyde savaşı kaybedince, Ankara ile anlaşma imzalıyor.
İtalyanlar çatışmaya girmemek için İstanbul’a çekiliyor.
Yunanlılara darbe 30 Ağustos 1922’de Büyük Taaruz ile vuruluyor.
Sonra ihanet çetelerine karşı
Ya içerde?.. Şu “iç isyanlar kronolojisine” bakmak yetiyor. Bir yandan düşmanla, diğer yandan içimizdeki hainlerle. Kurtuluş Savaşı boyunca otuz isyan ya da ayaklanma var:
1-Ali Batı İsyanı, 11 Mayıs - 18 Ağustos 1919.
2-Ali Galip Olayı, 20 Ağustos - 15 Eylül 1919.
3-Birinci Bozkır Ayaklanması, 29 Eylül - 4 Ekim 1919.
4-İkinci Bozkır Ayaklanması, 20 Ekim - 4 Kasım 1919.
5-Birinci Ahmet Anzavur Ayaklanması, 25 Ekim - 30 Kasım 1919.
6-Birinci Düzce Ayaklanması, 13 Nisan - 31 Mayıs 1920.
7-İkinci Düzce Ayaklanması, 19 Temmuz - 23 Eylül 1920.
8-Şeyh Eşref Ayaklanması, 26 Ekim - 24 Aralık 1919.
9-Kızılkuyu Olayı, 28 - 29 Ekim 1919.
10-Apa Çarpışması, 28 Ekim 1919.
11-Dinek Çarpışması, 1 Kasım 1919.
12-Demirkapı Çarpışması, 15 Kasım 1919.
13-İkinci Ahmet Anzavur Ayaklanması, 16 Şubat - 19 Nisan 1920.
14-Kuva-i İnzibatiye, 18 Nisan - 25 Haziran 1920,
15-Üçüncü Anzavur Ayaklanması, 10 Mayıs - 22 Mayıs 1920.
16-Birinci Yozgat, Çapanoğlu Ayaklanması, 15 Mayıs - 27 Ağustos 1920,
17-İkinci Yozgat, Çapanoğlu Ayaklanması, 5 Eylül - 30 Aralık 1920,
18-Zile Ayaklanması, 25 Mayıs - 21 Haziran 1920.
19-Aynacıoğulları Ayaklanması, 21 Kasım 1923.
20-Milli Aşiret Olayı, 1 Haziran - 8 Eylül 1920.
21-Cemil Çeto Olayı, 20 Mayıs - 7 Haziran 1920.
22-İnegöl Olayı, 20 Temmuz - 20 Ağustos 1920,
23-Çopur Musa Olayı, 21 Haziran 1920.
24-Kula Olayı, 28 Haziran 1920.
25-Konya Ayaklanması, 2 Ekim - 22 Kasım 1920.
26-Demirci Efe İsyanı, 1 Aralık - 30 Aralık 1920.
27-Çerkez Ethem Ayaklanması, 27 Aralık 1920 - 23 Ocak 1921.
28-Koçgiri İsyanı 6 Mart - 17 Haziran 1921.
29-İntikam Alayı Ayaklanması, 19 Temmuz 1920,
30-Pontus Ayaklanması, Aralık 1920 - 6 Şubat 1923.
Hem dış düşmanlar, hem iç düşmanlar aynı tarihlerde. Fiili isyanların ötesinde, sözleriyle düşünceleriyle yeni devlet karşıtlarına karşı, aslında her şeye karşı Cumhuriyet.
29 Ekim 1923 saat 19.37 - 20.30 arası
29 Ekim 1923, TBMM’de anayasa değişikliği görüşülüyor.
İlk sözü Anayasa Komisyonu Başkanı Yunus Nadi alıyor. Onu Vasıf Çınar, Eyüp Sabri Efendi, Rasih Efendi, Şeyh Saffet Efendi, Mehmet Emin Yurdakul, Emin Sazak ve Süleyman Sırrı Beyler izliyor.
Anayasa değişikliğinin birinci maddesi büyük coşkuyla kabul ediliyor.
Saat 19.37.
Meclis’in tamamı ayakta, “Yaşasın Cumhuriyet” çığlıkları arasında.
Saat 20.30. Anayasa değişikliğinin tümü oylanıyor ve oybirliği ile kabul ediliyor.
Bir ulusun kaderinin değiştiği, bugün bizlerin varoluş nedenini dosta, düşmana ilan eden an.
Alkışlar, sevinç gösterileri, beyaz sakallı, cübbeli adamlar bile çocuk gibi seviniyor.
Toplar atılıyor:
Cumhuriyet’in ilanı...
Çökmüş, çağın çok gerisinde kalmış, parçalanmış bir imparatorluktan bağımsız, genç bir devlet doğuyor.
Bir süre sonra o Cumhuriyet’i temel hak ve özgürlüklere saygılı, demokratik bir devletin doğuşu izliyor.
Bu tarihi bilmeyen, Cumhuriyet’i anlamayan ya da anlamak istemeyen, gerçekte kendi varlığını anlamamış demektir.
Bin defa, milyon defa haykırarak:
“Cumhuriyet... Cumhuriyet... Cumhuriyet...