12 Eylül 2019

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un kulakları çınlasın

“Olağanüstü cahil, bilgisiz, görgüsüz, ülkesinden ve dünyadan kopuk kuşaklar yetişiyor”

- Cumhuriyetimiz ne zaman ilan edilmiştir?..

- .... Iııı... Unuttum.

- Kaçıncı sınıfa gidiyorsun?..

- Sekizinci...

Bir başka öğrenciye soruluyor:

- Sen söyle, Cumhuriyetimiz ne zaman ilan edilmiştir?...

- ... Biliyordum... Bin dokuz yüz.... Bin dokuz yüz.... (Gülüyor), Unuttum...

- Sen kaçıncı sınıfa gidiyorsun?..

- Beşinci sınıfa...

Bir başka öğrenciye soruluyor:

- Kaçıncı sınıfa gidiyorsun?..

- Altıncı sınıfa...

- Cumhuriyetimiz ne zaman ilan edilmiştir?..

- 23 Nisan’da...

Bir başka öğrenci:

- 19 Mayıs’ta...

Bir diğeri:

- 30 Ağustos’ta...

Bir başka öğrenci:

- ... Unuttum... (Gülüyor)... Biliyordum ben...

Soru aynı, yanıtlar da öyle:

- Biliyordum... Unuttum...

En az on dört, on beş öğrenciye soruluyor, öğrenciler dört ile sekizinci sınıf arasında. Sadece bir tanesi doğru yanıt veriyor, dördüncü sınıfa giden bir öğrenci:

“29 Ekim 1923, evde babam anlatmıştı...”

Evde ana, baba çocuğuyla ilgilenip anlatırsa, mesele yok. Ya okulda?..

Okul mu?.. Eğitim mi?.. Yukarıda şekil 1’de görüldüğü gibi, facia!..

Sekizinci sınıfa gelmiş, Cumhuriyet’in ne zaman ilan edildiğini hâlâ bilmiyor!.. Muhtemelen pek çok konuyu bilmiyor!.. Tarihte olduğu gibi, Türkçede, matematikte, coğrafyada...

Eğitime ağır darbe

Okulların açılmasıyla birlikte, Türkiye’deki eğitimin bulunduğu yer tartışmaya açılıyor. Aslında bilinen gerçekler, şimdi çok ağır bir fatura olarak önümüze dökülüyor.

“Olağanüstü cahil, bilgisiz, görgüsüz, ülkesinden ve dünyadan kopuk kuşaklar yetişiyor”.

Bunun anlamı çok açık:

Türkiye’nin geleceği karanlık. Zaten bugün de karanlık.

Aynı karanlığın sosyal ve ekonomik tıkanıklıklarının, hukuk ve sağlık tökezlemelerinin birlikte yol açacağı hasarın ne kadar ağır olduğu ortada.

Eğitimdeki bu felaketin tek nedeni AKP’nin eğitim politikası. On yedi yıl içinde her kurumu çökerten AKP en ağır darbelerden birini de eğitime vuruyor.

İlkokuldan üniversiteye kadar... Her kademede ayrı bir sefalet... Ayrı bir çöküş... Akademik kariyer buna dahil...

Üniversiteye giriş

Ya üniversiteye giriş sınavı ve eğitim?..

ÖSYM 2019 Yüksek Öğretim Kurumları Sınav Raporuna göre, dikkat ediniz 2019, yani bu yılın sınavlarıyla ilgili resmi rapor eğitimdeki felaketi sayılara döküyor.

Bu yıl 2 milyon 290 bin 491 öğrenci üniversiteye giriş sınavına giriyor. Ve sonrasında:

-Fizikte 1 milyon 131 bin 330 öğrenci,

-Kimyada 1 milyon 163 bin 813 öğrenci,

-Biyolojide 1 milyon 447 bin 782 öğrenci,

-Tarihte 437 bin 455 öğrenci,

-Matematikte 307 bin 312 öğrenci,

-Coğrafyada 419 bin 132  öğrenci,

tek bir soruya, evet tek bir soruya bile doğru yanıt veremiyor.

Kabaca sınava girenlerin yarısı zır cahil ve fakat lise mezunu!.. Üniversiteye giriş sınavları tarihinde bu ölçüde büyük bir skandal ilk kez yaşanıyor.

Eh, sekizinci sınıf öğrencisi Cumhuriyetin ne zaman ilan edildiğini bilmiyorsa, devamında ablalarının ve ağabeylerinin de böyle bir eğitim rezaletinde rol almaları çok normal!..

“Camide anlamlı buluşma”

Aklı başında insanlar bu veriler üzerinde derin derin bugünü ve geleceği düşünürken, malum TV kanallarından biri bir başka “haberi” sevinçle (!) aktarıyor:

“İstanbul Ataşehir’de Mimar Sinan Camii anlamlı bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. 3.500 ana okulu öğrencisi öğle namazında cemaatle birlikte saf tuttu. Çocukların namaz heyecanı cemaati sevindirdi”.

Görüntüde kızlı, erkekli öğrenciler... Onlara soruluyor, “namaz kılmayı biliyor musun” diye, onlar sevinç içinde “evet” diyor.

Kız çocuklar kapalı, erkek çocuklar takkeli, bazıları cübbeli!..

Günümüz Türkiye’sinde eğitim işte bu!..

Onlar “ana okul öğrencisi!..” Henüz dört, beş yaşında!..

Selçuk ve imam hatipler

Ana okulundan ilkokula, sonrasında yüksek öğretimdeki başarı oranları, hemen ardından akademik kariyerdeki “bilimsel veriler” bu eğitim politikasının sonucu, hepsi sapır sapır dökülüyor.

Geçenlerde kabul edilen 11. Kalkınma Planı “2023’te dünyadaki ilk yüz üniversiteye en az iki, ilk beş yüz üniversiteye en az beş üniversitemizin girmesi hedeflenmiştir” diye yazadursun...

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, hani Bakan olarak atandığı zaman, kendisinden “çağdaş adımlar” beklenen o Ziya Bey bir kaç gün önce demeci patlatıyor:

“İmam Hatipler vicdan ve liyakatın bilim ve teknoloji ile birleştiği yerdir. Burada vicdan ve hikmet penceresinden bakabilecek nesiller yetişmesinin sadece ülkemiz için değil, dünya için de muhtaçlık olduğunu vurgulamak istiyorum”.

O okullarda “bilim teknoloji ile öyle birleşiyor ki”, milyonlarca öğrenci matematik, fizik ve kimyada tek bir soruya doğru yanıt veremiyor!..

Kaldı ki...

“İmam hatipten yetişen nesiller dünya için neden muhtaçlık”, o da ayrıca açıklamaya “muhtaçlık”!..

Selçuk’un açıklamasına göre, Türkiye’de halen 5 bin 214 imam hatip okulunda 1 milyon 300 bin öğrenci okuyor. İmam hatiplilerin üniversiteye girme oranı 2012’de yüzde 46 iken, bu yıl aynı oran yüzde 36’ya düşüyor.

“Dünyadaki muhtaçlık” zora düşüyor!..

Ana okulu çocuklarının “namaz heyecanı” da cabası!..

Yazarın Diğer Yazıları

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

İngiliz + Amerikan planı: Suriye şimdilik Colani’ye emanet

Erdoğan onca kavgadan sonra, nasıl ki Mısır lideri Sisi ile anlaştı, Yunanistan ile anlaştı, AB ile anlaşmaya çalışıyor, diktatör Esad ile de anlaşmak için yollara düştü. Bütün olanların toplamında: İsrail ile yeniden el sıkışırsa... Artık yeni bir “İleri Üçlü” görmeye hazırlanın!.. Türkiye - Amerika - İsrail.

Diyanet imparatorluğunun freni patlamış!

AKP iktidarında artan bütçesi, artan personeli, artan yetkileriyle donatılan Diyanet İşleri Başkanlığı fiili ve sembolik kazanımlarıyla imparatorluk gibi. Kendisine her türlü rolü biçiyor, kendine göre yorumlar icat ediyor, toplumu yanlış yönlendiriyor. Bu kadar yetki tanınırsa, olacağı bu

"
"