Hikâye iki salyangozla başlıyor.
Üç yıla yakın Silivri’de tutulan, tahliye edildiği saat, akla hayale gelmeyecek bir suçlamayla yeniden tutuklanan Osman Kavala günün birinde hücresinde "iki salyangoz" buluyor. Onları marul ve pirinçle beslemeye başlıyor.
Sonra hikâye devam ediyor...
Salyangozlar beslendikçe, "bizim şansımız Osman’la beraber olmak, Osman ki, onurlu ve mantıklı bir kişi" diye seslerini yükseltiyor. Yükseltiyor ama, burası bir hapisane, "kasvetli bir yer" diye düşünüyor biri.
Diğeri, "her şey ne kadar yavaş seyrediyor" diye sitemini şarkıyla dile getirirken, öteki şarkıya eşlik ediyor, "benim için de öyle."
Economist'teki yazı
4 Temmuz tarihli sayısında dünyaca ünlü, etkin haftalık dergiler arasında yer alan İngiltere’de yayımlanan "The Economist" dergisi Kavala ile ilgili bir yazı yayımlıyor.
Yazıdan öğrendiğime göre...
Salyangozlar şarkı söylerken, ortaya bir fikir çıkıyor, neden opera bestelenmesin?.. On dakikalık bir opera... "Osman Bey ve Salyangozlar" operası!..
Yazıda operanın "gerçek bir olaydan" hareketle bestelendiği aktarılıyor, Kavala’nın başına gelenlerin anlatıldığı opera. Kavala yazıda "Türkiye’nin çok iyi tanıdığı hayırsever bir iş adamı üç yıla yakın süredir hapiste" nitelemesiyle tanıtılıyor.
Salyangozları beslediği ise, bir gerçek.
Bir gazeteci ve kompozitör
İki salyangozdan hareketle bir gazeteci ve bir kompozitör ortak bir proje geliştiriyor.
Kavala’yı iyi tanıyan gazeteci Thomas de Waal ile yine onu yıllardır tanıyan kompozitör Nigel Osborn aralarında anlaşıyor. Öneri gazeteci De Waal’den geliyor.
Kavala’nın tutukluluğu ve iki salyangozun hikâyesini anlatan bir öykü çıkıyor ortaya. Opera metnini Kavala’nın arkadaşları ile insan hakları savunucuları ortaklaşa yazıyor.
Beste Nigel Osborn’dan.
Operayı kimler seslendiriyor?..
Çeşitli ülkelerden sanatçılar, Korona günlerinde, evlerinden çıkmadan...
Ne metni yazanlar, ne besteleyen, ne seslendirenler... Hiç kimse tek kuruş almıyor, zaten kimsenin de aklına bile gelmiyor.
Salyangozlar avukatlarda
Kavala’ya dönük suçlamaları aktaran ve İngiliz dergisinde gerçek olayı özetleyen yazının sonu şöyle bitiyor:
"Salyangozlar şu anda özgür ve avukatlarla birlikte ancak, Bay Kavala hâlâ demir parmaklıklar arkasında."
Özetle aktardığım yazı The Economist’in Avrupa baskısında "Osman ve Salyangozlar" başlığı ile yayımlanıyor, üç gün önce, 4 Temmuz tarihli.
Skandal dava
Kavala üç yıla yakındır hapiste. Önce bir yılı aşkın süre "hakkında bir iddianame bile hazırlanmıyor."
Akla gelebilecek her türlü yasaya aykırı, insan haklarına aykırı bu tutum yurt içinde ve yurt dışında büyük yankı yaratıyor. Son yılların en büyük hukuk skandallarından biri yaşanıyor ve hâlâ yaşanıyor.
Değil Türkiye’de, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde aydınlar, akademisyenler, gazeteciler ve hatta "devlet başkanları ve başbakanlar" dahil, Kavala’nın neden tutuklandığını, arada verilen tahliye kararına rağmen, neden acele aynı akşam garip bir suçlamayla yeniden hapis kaldığını sorguluyor. Bu hukuka aykırı uygulamaya karşı seslerini yükseltiyor. Onun serbest bırakılmasını istiyor. Olayla ilgili Türkiye’de ve dünyada "sayısız hukuki yazı" kaleme alınıyor, bilim insanları ve hukukçular dahil.
"Kavala Davası günümüzün skandal ve simge davalarından birine dönüşüyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi esastan tahliye kararı veriyor.
Veriyor ama, kim uygular AİHM kararlarını? Kavala hâlâ hapiste. 27 Temmuz'da cezaevindeki 1000 günü dolacak! Ve bir kez daha ortada iddianame yok.
Galiba ilk kez
Belleğimi zorluyorum, kitapları karıştırıyorum...
Geçmişte Türkiye’de bazı aydınlar, yazarlar, çizerler için "hapis yattıklarından dolayı yazılan şiirler, derlenmiş türküler" var. O insanlara armağan edilen ortak yazılmış kitaplar var.
Ama bir opera, galiba ilk kez!..
Küçük ve fakat gerçek bir öyküden yola çıkarak...
Bu da, her kültürden ve her milletten insanın "Kavala Davası’na" bakışını göstermeye yetiyor.
İçinden geçmekte olduğumuz yılları anlatırken, tarihe not düşülecek, ilerde hukuk kitaplarına girecek bir dava.
O operayı canlı dinlemek isterdim!..