Zürich, Münih, Hamburg, Berlin, Amsterdam, Londra, New York, Washington, Toronto ve nihayet Montreal’de 1.350’nci oyun. Varşova’da 1.500’üncü oyun.
2050’nci oyun Antakya’da.
Mart 1987’den bu yana, Türkiye’de çeşitli kentlerde ve dünyada değişik ülkelerde sahnelenen, tek kişilik oyun, “Ferhangi Şeyler” Türk Tiyatro tarihinde bir rekora imza atıyor.
Muammer Karaca’nın oynadığı “Cibali Karakolu” ile birlikte, Ferhan Şensoy’un yazdığı ve oynadığı “Ferhangi Şeyler”, iki bini aşan gösterisiyle en çok sahnelenen oyunlardan biri.
Önceki gün aramızdan ayrılan Ferhan Şensoy yazdığı, oynadığı, yönettiği sayısız tiyatroların, kitapların, çevirdiği filmlerin ötesinde “Türk Tiyatro Tarihine bir devir olarak geçen” vazgeçilmez sanatçılardan biri.
O kadar ki...
“Ferhan Şensoy’un kimliği ve sanatı üzerine 2011 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde yüksek lisans tezi yazılıyor”.
Sayısız oyunlarını yine yurt içinde ve dışında sayısız ödüllerle taçlandırıyor.
Orta Oyunu
Ferhan Şensoy denildiğinde, akla “Orta Oyunu” geliyor.
Orta Oyunu... Seyircinin ortasında oynanan oyun...
“Baştan sona tekerlemelerle dolu oyunda, pek çok olay başından geçmiş gibi anlatılıyor, elbette mizahi bir üslupla. Doğaçlama bölümleri var, hatta bazen oyun sırasında, günün olaylarını hicveden eklemelerle, genellikle de siyaset bağlantılarıyla”.
Bizim tiyatro tarihimizde temel bir yeri olan “Orta Oyunu” unutulmaya yüz tutmuş iken, Ferhan Şensoy ona yeniden hayat veriyor.
Önceki gün “Ferhan Şensoy Orta Oyunun en büyük temsilcisi olarak” aramızdan ayrılıyor.
Öyle oynuyor ve öyle senaryolar yazıyor ki...
“Sahnedeki oyunun bir oyun olmadığı, anlatılanların gerçek yaşamın bir parçası olduğu” kuralından hareketle, yazdığı ve oynadığı oyunlar hep günün siyasal gelişmelerinden esinleniyor.
Bazen “Şahları da Vururlar” gibi, İran Şahının ülkesinden kaçması ve İran’ın İslam Cumhuriyetine dönüşmesi gibi, bazen 1985’te yurt içinde kökten dinci hareketleri eleştirmek üzerine yazdığı ve oynadığı “Muzır Müzikal” gibi.
Şan Sineması yangını
“Muzır Müzikal” deyince...
Köktendinci hareketleri eleştiren oyun Şan Sineması’ndan oynanıyor. Oyun 77. kez sahnelendiğinde, “Şan Sineması şüpheli biçimde yanıyor”.
Ferhan Şensoy anlatıyor:
“Bir ara bizi koruyan polisler değişti, biz duşta olduğumuz sırada bizi diri diri yakmak istediler. Önce mektup geldi, ‘eğer oyunu sahnelemeyi sürdürürseniz, kendinizi yok bilin’ yazıyordu. Sonra telefon geldi, yine ‘bu akşam da perdeyi açarsanız, sonucuna katlanırsınız’ diye. Ve bir gece tüm güvenlik önlemlerine rağmen, dört patlama sesi duyuldu, ardından sahneden alevler yükseldi. Ateş kulisi sardı, koltuklara sıçradı, Şan Sineması yanıyordu. Daha alevler söndürülmeden, yetkililer açıklama yaptı, ‘yangın elektrik kontağından çıktı’ diye”.
1993 Sivas Madımak Oteli yangını gibi, benzer bir sabotaj, bir cinayet denemesi.
Yangınla kalmıyor, Ferhan Şensoy bir de, “muzır oyunlar yazmak ve sahnelemek” suçundan 21 gün hapis cezasına çarptırılıyor.
“Tehdit, yangın, ceza, hapis bu ülkede sanatçıların, yazarların, düşünen insanların, gazetecilerin değişmeyen kaderi”.
Ferhan Şensoy da, bundan nasibi alıyor.
Alıyor ama, onu hiç bir engel durduramıyor.
De Gaulle Galatasaray Lisesi’nde
Ya da 1968 yılında, Ferhan Şensoy Galatasaray Lisesi onuncu sınıf öğrencisi iken...
Fransa Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle İstanbul’a geldiğinde, Galatasaray Lisesi’ni ziyaret ediyor. O ziyarette De Gaulle’ün konuşması sırasında, “gerçekte yaşanmamış bir olayı” yıllar sonra Ferhan Şensoy öyle anlatıyor ki, tam bir hiciv örneği. Şensoy anlatıyor:
“De Gaulle konuşurken, ben ortada bir yerde oturuyordum. Bir ara biz öğrenciler ‘ibne De Gaulle’ diye bağırmaya başladık. De Gaulle, yanında duran okul müdürümüze ‘ibne ne demek’ diye sorunca, okul müdürü önce ne söyleyeceğini şaşırdı, arkasından ‘yaşa demektir’ deyince, De Gaulle çok memnun, bizlere döndü ve ‘ibne Galatasaray’ diye konuşmasını sürdürdü”.
Galatasaray Lisesi’nde okumuş binlerce insanın belleğine kazınan bu hayali olay, Şensoy’daki espri gücünün örneklerinden biri olarak, hala dilden dile aktarılıyor.
Tiyatroya adanmış bir hayat
Şensoy tiyatroya öyle inanıyor ki, halkın aynı zamanda tiyatro ile eğitim alacağına inanıyor. Bunu komedi unsurunu kullanarak yapıyor, komedi halkın ilgisi çekiyor, ilgi çekerken, halka belli gerçekleri aktarıyor.
Yola çıkarken, İstanbul’da porno filmler gösterilen bir salonu alıyor. Elindeki parayı harcayarak, o sahneyi tiyatro salonuna dönüştürüyor.
Haldun Taner’den aldığı “Kabare Tiyatrosunu” kendi üslubuyla geliştiriyor. O gelişimin en net yansıması “Ferhangi Şeyler’de” kendini gösteriyor.
Ev sahibi Orkinos Hanım, bakkalın aptal çırağı, avukat Tayfun, günün politikacıları gibi hayali karakterleri sergileyen “Ferhangi Şeyler” hepimizin hayatından parçalar.
“Ferhan Şensoy aramızdan ayrılıyor, geriye teselli olarak, hayatımızdan parçalar kalıyor”.